Prof. Dr. Mesut Yeğen: ABD, sürecin aktörlerini uzlaştırmaya çalışıyor
Prof. Dr. Mesut Yeğen, HTŞ liderliğindeki yeni Şam yönetimi ile Rojava Özerk Yönetimi arasında süren görüşmeleri Artı Gerçek’e değerlendirdi. Görüşmelerde Washington'un rolüne dikkat çeken Yeğen, "ABD, sürecin aktörlerini uzlaştırmaya yönelik bir tutum alıyor" dedi.
Rojhat ABİ
DİYARBAKIR - Türkiye’de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) sırlarına giderek tokalaşmasıyla başlayan süreç devam ederken, Rojava’da SDG (Suriye Demokratik Güçleri), HTŞ liderliğindeki Suriye yönetimi, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), Kürt Ulusal Birlik Partileri (PYNK) ve Kürdistan bölgesel Yönetimi arasında Kürtlerin yeni rejim içerisindeki geleceği konusunda müzakereler sürüyor.
Prof. Dr. Mesut Yeğen, Rojava Özerk Yönetimi ile yeni Suriye yönetimi arasında süren görüşmelerin gidişatını, Trump yönetimine geçen ABD’nin bu görüşmelerde sergilediği tutumu, Kürt ulusal birliğini kurmak amacıyla süren müzakerelerdeki rolünü ve Türkiye’de süreç devam ederken iktidarın gazeteciler ve sanatçılar etrafında örülen otoriter sarmalı Artı Gerçek’e değerlendirdi.
'SÜREÇ BEKLENDİĞİ HIZDA İLERLEMİYOR'
- Aslında bu günlerde gündem o kadar hızlı değişiyor ki yetişmekte zorlanıyoruz. Gündemde olan ve dört aydır devam eden süreç gündemdeki yerini gazetecilerin tutuklanmasına, kayyım atmalarına ve sanatçılara karşı başlatılan askılara bırakmış görünüyor. Süreç ve akabindeki bu tür otoriter müdahaleler ışığında içinde bulunduğumuz haleti ruhiyeyi siz nasıl tarif ediyorsunuz?
“Süreç ile son bir iki haftada gerçekleşen otoriter uygulamalar ya da otoriterleşme eğilimleri arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Sürecin kendi sıkıntıları var. Beklendiği hızda ilerlemiyor. Lakin iktidarın gazetecilere, sanatçılara yönelik baskıları, İmamoğlu etrafındaki yargı kurumunu kullanarak yapılan sıkıştırmayı arttırması, bunların arkasında başka bir derdin olduğunu düşünüyorum.”
'HÜKÜMET HOŞNUTSUZLUKLARA KANAAT ÖNDERLERİNİN TERCÜMAN OLMASINI İSTEMİYOR'
- Nedir başka derdi?
“O dert, esas olarak son dönemde AK Parti’nin kamuoyunu, Mehmet Şimşek, Hakan Fidan gibi isimleri iktidara getirmesiyle, takip edeceği ümidini verdiği rasyonelleşme siyasetinin sonuç vermeyeceği izleniminin oluşması. Ümit azaldıkça iktidarın uygulamalarından hoşnutsuzluk giderek artıyor ve anladığım kadarıyla hükümet bu hoşnutsuzluklara kanaat önderlerinin, gazetecilerin ve sanatçıların tercüman olmasını istemiyor. Bu hoşnutsuzlukların kitlesel gösterilere yol açması istenmiyor. CHP üzerindeki baskılar, Gezi Parkı hatırlatmasıyla yapılan açıklamalar ya da Ayşe Barım'ın tutuklanması gibi işler iktidarın kendisini erken seçime gitmek zorunda bırakacak türden gelişmelerle karşı karşıya kalmak istemediğini gösteriyor. Çünkü geride kalan birkaç ay içerisinde olanlar, Suriye’de rejim değişikliği ve süreç gibi gelişmeler kamuoyunun bakışını bu meselelere yoğunlaştırdı ve hayat pahalılığı gibi işler bir süre insanların vizyonundan çıktı. Ama Kartalkaya'daki yangın herkese ülkenin iyi yönetilmediğini bir kez daha çok sert biçimde gösterdi. O itibarla da insanların iktidardan hoşnutsuzluğu giderek artıyor ve iktidarı zorlama ihtimali giderek yükseliyor. Bence iktidar bunu önlemek üzere erken tedbirler alıyor.”
‘ŞAM YÖNETİMİ İLE SDG ARASINDAKİ MESAFE KAPANABİLİR’
- DEM Parti, İmralı, Türkiye ve Rojava tarafından tartışılan ve sonuçlandırılması istenen süreç şu an ne durumda?
“Sürecin kendi sıkıntıları var ama aynı zamanda kendi ritmi de var. Yani pürüzler giderilmiş değil taraflar arasında ama öte yandan giderilmesi yolunda önemli adımlar da atılıyor. En son SDG liderinin açıklaması Şam yönetimiyle SDG arasındaki mesafenin kapanabileceğine işaret ediyor. ABD'nin de bu konuda anladığım kadarıyla güçlü desteği söz konusu. Oradaki makas kapanırsa ve SDG'nin kabul ettiği bir anlaşma ortaya çıkarsa bence süreç de kendi mecrasında akacaktır ve Öcalan devletin beklediği türden kuvvetli bir açıklama yapmak için bir zemin yakalayacaktır. Bu türden kuvvetli bir açıklama gelirse ve bu açıklamaya Suriye'de bir anlaşma eşlik ederse, örgütün bu durumda Öcalan'dan gelecek bir silah bırakma çağrısına kestirmeden karşı çıkma imkânı çok kalmaz. Nitekim örgüt de son açıklamalarında geçmişe nazaran, biraz daha esnek bir tutum alabileceğini gösteriyor.”
'KAYYIM ATAMALARINA BAKARAK SÜREÇ BİTTİ DEMEK DOĞRU DEĞİL'
- Bir yandan tansiyon yükselirken bir yandan da birçok kesim ‘artık süreçte sona gelindiğini ve barışın mümkün olmayacağını’ dile getiriyor. Bu bağlamda biraz geriye giderek geçmişteki dünya çözüm örneklerine bakarsak bu tür süreçlerde görüşmeler esnasında tansiyon hiç yükselmiyor muydu?
“Önceki kendi deneyimlerimize bakarak da öyle olmadığını biliyoruz. Oslo görüşmeleri devam ederken burada çok sert bir kampanya yürüyordu Kürt siyasetçilere karşı. Dolayısıyla Türkiye'de de öyle olmadı. Başka yerlerde de öyle olmadı. IRA ile İngiltere Devleti görüşürken IRA bomba patlatmaya devam ediyordu. O itibarla süreçler devam ederken bu türden süreçle uyumsuz görünen tasarrufların olmasında şaşırtıcı bir tarafı yok. Olmaması iyi olur ama olanların olmasının da sürpriz bir tarafı yok. Dolayısıyla kayyım atamalarına bakarak süreç bitti demek doğru değil. Ancak süreç bitebilir de. Süreç bittiğinde de herkes, "aslında biz sürecin zaten yürümeyeceğini bildiğimiz için bu türden şeyler yapıyorduk" deme fırsatını yakalar bu uygulamalar üzerinden. O itibarla bunların kendisi sürecin bittiği anlamına gelmez. Kaldı ki süreç bittiğinde zaten duyacağız bitmiş olduğunu. O zaman taraflardan hem devlet hem de Öcalan büyük bir ihtimalle “olmadı, yürümedi bu süreç” diyecek ve açıklamalarını yapacaklardır. Dolayısıyla taraflar bu açıklamaları yapmadan birtakım göstergelere bakarak süreç bitti demek doğru bir tutum değil zaten.”
‘ABD, SÜRECİN AKTÖRLERİNİ UZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR’
- Rojava’da SDG ile HTŞ liderliğindeki yeni Suriye hükümeti arasındaki görüşmeler sürerken Trump yönetimindeki ABD’nin bölgedeki yansımalarının nasıl olacağı da merak konusu. Sizce ABD, Rojava ve HTŞ arasında süren görüşmelerde nasıl bir tutum alıyor?
“ABD, Suriye'de ne yapacağını, nasıl bir Suriye'yi destekleyeceğini bildiren net bir açıklama yapmış değil. Şu anda Suriye'deki ABD aktörleri üzerinden biz durumu okuyabiliyoruz. Sızdırılan birtakım mesajlar var. En son İsrail kaynakları Trump'ın askerlerini çekebileceğini yazdı. Ancak bunlar teyit edilmiş değil. Bunlar olursa bir başka tarzda düşünmek gerektiği açık. Ama şu ana kadar olandan anladığımız ABD, SDG ve Şam yönetimi arasında, SDG ve ENKS arasında ve SDG ile Kürdistan Bölgesi yönetimi arasında bir tür uzlaşma geliştirmeye çalışıyor. Aynı anda, doğrudan olmasa da SDG ile Türkiye arasında bir uzlaştırma geliştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla şu anda ABD'nin tutumu aslında tarafları uzlaştırmaya yönelik. Hazır İran çekilmişken kalan aktörler arasında Rojava özelinde bir uzlaştırma geliştirmeye çalışıyor.”
- Peki ABD, askeri gücünü Rojava’dan tümüyle çekerse neler olur?
“Bu olursa Türkiye belki de bunu bir fırsat olarak değerlendirip Rojava yönetimini tümüyle silahlı güçle ortadan kaldırmayı deneyebilir. Ama bir yandan da bunun olma ihtimali zayıf. Çünkü bu olursa Suriye'de zar zor kurulmuş görünen çatışmasızlık hali yeniden ortadan kalkmış olur ki bu da Türkiye'yi ‘Suriye'de çatışmasızlık halini bitiren ülke’ suçlamasıyla baş başa bırakır. Bu suçlamayla baş başa kalmamak için de Türkiye böyle bir şeyden biraz sakınacaktır diye düşünüyorum. O itibarla şu andaki gidişat esas olarak taraflar arasında bir uzlaşmanın oluşabileceğini gösteren bir gidişat.”
ROJAVA’NIN STATÜSÜ KONUSUNDA ANLAŞMA İTHİMALİ
- Bu gidişatı göz önüne aldığınızda sürece dair öngörünüz nedir? Sizce bu süreç nasıl bir şekil alır?
“Mevcut şartlar kökten bir biçimde değişmezse bir iki hafta içerisinde Rojava'da SDG ve Suriye yönetimi arasında bir uzlaşının olabileceğini, ABD'nin zorlamasıyla da çözüm sürecinin hızlanacağını, gelişmelerin bu istikamette seyredeceğini düşünüyorum. Ama öte yandan da bundan emin olmak mümkün değil. SDG bireysel olarak Suriye ordusuna katılmayı kabul etmeyecek gibi görünüyor. Öte yandan rejim de SDG'nin bir bütün olarak Suriye ordusunun parçası olmasını kabul edecek gibi görünmüyor. Burada bir uzlaşma bulunabilir. Keza Rojava’nın statüsünün ne olacağı konusunda da bir uzlaşma bulunabilir. Çünkü SDG federalizmden vazgeçmiş gibi görünüyor. Yeni rejim de ademi merkeziyetçiliğe biraz daha kabul göstermiş durumda. Keza SDG, ulusal kaynakların bir miktarının kontrolünü ulusal hükümete, bir miktarını ise SDG yönetimindeki Rojava’ya bırakılması karşılığında kaynak kontrolünü merkezi yönetime bırakabileceğini kabul etmiş durumda. Dolayısıyla bu masadaki ana konular söz konusu olduğunda taraflar arasında müzakere yürüyor ve bir tür uzlaşma çıkabilecek gibi görünüyor. Ama sonuç ne olur gerçekten bilmek mümkün değil.”