'Seçmen Erdoğan aşığı da olsa oy vermeyebilir'

KONDA Genel Müdür Bekir Ağırdır, Afrin Harekatı'nın seçmen üzerindeki etkisinin iki ay sonra söneceğini söyledi.

'Seçmen Erdoğan aşığı da olsa oy vermeyebilir'

HABER MERKEZİ- KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yasak ve baskının seçmen üzerindeki etkisini değerlendirdi. Ağırdır, "Eğer yasaklamalar, tutuklamalar kendi hanesine değerse, komşusuna değerse, dindar da olsa, Tayyip Erdoğan aşığı da olsa oy vermeyebilirler" dedi.

İnan Ketenciler'in sorularını yanıtlayan KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, söyleşisinin ikinci bölümde Afrin Harekatı'nın sadece AKP seçmeni üzerinde değil, aynı zamanda CHP ve MHP seçmeni üzerinde de etkili olduğunu söyledi.

Afrin'in seçmen üzerindeki etkisinin bir kaç ay sonra söneceğini de belirten Ağırdır 27 Nisan e-muhtırasını hatırlatarak, "27 Nisan e-muhtırası verildiği zaman AK Parti oyları 55’lere çıkmıştı, 3 ay sonra seçime gelince yüzde 49’la normale geri dönüyor. Şimdi de böyle bir kabarma hali var, 2 ay sonra o da normale döner" ifadesini kullandı.

T24'te yer alan söyleşinin ilgili bölümü şöyle:

"YASAK VE BASKININ GERİ TEPME İHTİMALİ VAR"

- İktidarın yasaklama gücünden bahsettiniz. Bu yasaklama ve baskıların seçmen nezdinde geri tepme ihtimali yok mu?

Var tabii. Olmaz olur mu? Seçmenin siyasetten kurgulanan bu güncel duruma pratikte itirazları var. Kendi güncelleri ulaşım derdi, çocuğunun sınavı kazanıp kazanamayacağı, yarın akşamki yemeğinin sofraya nasıl geleceği meselesi. İşsizlik meselesi, enflasyon meselesi.

Günceli sadece siyasetten kurunca o reel hayata tekabül etmiyor. Dolayısıyla gerçek hayatın meseleleriyle siyasetin gündemi birbirinden koptukça insanlar da giderek siyasetten kopuyor. Ama sorduğunuz zaman elbette kimliği, bilgisi, tercihi üzerinden bir parti söylüyor ama bizim gözlediğimiz, o yüzde 40 denen küme giderek siyasetten umudu kesiyor. Ama yine oy vermeye gidecekler. Neye göre oy vermeye gidecekler, o günkü ekonomik şartlara bakacaklar, işsizliğe bakacaklar.

"SEÇMEN, ERDOĞAN AŞIĞI DA OLSA OY VERMEYEBİLİR"

Eğer bu tür yasaklamalar, tutuklamalar kendi hanesine değerse, komşusuna değerse, dindar da olsa, Tayyip Erdoğan aşığı da olsa oy vermeyebilirler. Bu riski en iyi Tayyip Bey görüyor. İki şeye bakalım, 1 Kasım seçimleri yapıldı, yüzde 50 aldılar. İkincisi 15 Temmuz yaşandı, Yenikapı diye bir birlik beraberlik ruhu doğdu. O ruha destek yüzde 80’lerdeydi. Ama bu iklimde ne bekleyelim diye sorduğumuz zaman bizim seçmenimizin beklediği şey demokratikleşme ve kutuplaşmanın bitmesiydi. Bu ikisi de olmadı ve o yüzde 80 destek ile yüzde 61 dediğimiz potansiyel referandumda zar zor yüzde 51 oldu.

"ERDOĞAN, TEHLİKEYİ GÖRDÜ"

Üstüne üstlük bu referandum süreci OHAL’le paralel yaşanırken, neredeyse hayır kampanyası yapılamadı, televizyonlarda neredeyse sadece ‘evet’çi söylemler söylenirken oldu bu. Dolayısıyla Tayyip Bey bunu gördü ve 17 Nisan’dan beri 2019 seçimlerine işaret ediyor.

Melih Gökçek, Kadir Topbaş gibi adamları görevden aldı bu süreç nedeniyle. Ve CHP hâlâ bu gerçeği, AK Parti’nin kaybetme riskini görmedi. Hâlâ kendi içlerindeler. Dursun Çiçek çıkıp "Abdullah Gül aday olsun" diyor, her gün başka bir CHP’li başka bir şey söylüyor. Bir taraf 16 Nisan’da 51 aldığını görerek kaybetme riski olduğunu fark ediyor ve seçim yasasının değiştirmek, hatta zorlamak dahil çabalıyor. Bir taraf da hâlâ sadece konuşuyor.

"AK PARTİ'DEKİ ÇÖZÜLMEYİ AFRİN DURDURDU"

- Peki Erdoğan’ın gördüğünü söylediğiniz erimenin devam ettiğini görüyor musunuz yaptığınız araştırmalarda?

Sahadaki çözülmeyi görüyoruz tabii. Bunu kıran tek şey Afrin oldu. Afrin harekatının ürettiği duygusal ve milliyetçi bir coşku var. Ama bu sayılara yansımanın da sadece AK Parti için olmadığını söylemeliyiz. AK Parti için de öyle, MHP için de böyle, CHP için de böyle… Çünkü merkezkaç kuvvetiyle gri alanda bir köpürme oluyorsa bu tarafa gidenler kadar öbür tarafa gidenler de var. Afrin’le coşanlar olduğu kadar Afrin meselesinin içeriye toplumsal ve siyasal yansımalarından korkanlar da var. Afrin’e dair kurulan dilin siyasetteki yansımalarına itiraz edenler de var, sadece savaş karşıtlığı ya da terörün yanında olma meselesi değil. Dolayısıyla Afrin meselesi bir miktar kırdı. Ama hâlâ bugünden bakarsanız şu anda AK Parti, CHP, MHP ya da İyi Parti’ye oy vereceğinden emin olan insanlar seçmenin yüzde 70’i falan yani. Yüzde 30’u emin değil.

"AFRİN'İN ETKİSİ 2 AY SONRA SÖNER"

- Fırat Kalkanı operasyonuna ilişkin yapılan anketlerde destek yüzde 70’ler seviyesinde çıkmıştı. Afrin harekatıyla ilgili gözlemleriniz var mı?

Afrin’e destek yüzde 70’lerin üzerinde. CHP’ye oy vereceğini söyleyen insanların bile yarısı Afrin’e destek veriyor. O destek illa hemen bir partinin desteğine dönecek anlamına gelmiyor. Siyasetin günceli belirleme kapasitesi artıyor Afrin gibi meselelerde. Siyasetin güncel tartışmalarının gündelik hayata etkisi bakımından seçmen tercihlerinde bir miktar etkisi oluyor. Ama Afrin gibi, Fırat Kalkanı gibi, 15 Temmuz gibi olağandışı birtakım gelişmelerin ürettiği köpürmelerin sürdürülebilir olduğunu varsaymak doğru değil.

Çünkü hayat akmaya devam ettikçe o etki yine nötralize oluyor. Dolayısıyla bu dilin sürmesi ve seçmenin bütün iradesinin o gerilim üzerinden teşekkül etmesi sürdürülebilir değil, olmayacak da nitekim. İki üç ay sonra sönecek. Bunun çok daha eski bir örneği var. 27 Nisan e-muhtırası verildiği zaman AK Parti oyları 55’lere çıkmıştı, 3 ay sonra seçime gelince yüzde 49’la normale geri dönüyor. Şimdi de böyle bir kabarma hali var, 2 ay sonra o da normale döner.

mhp chp akp ohal abdullah gül dursun çiçek Recep Tayyip Erdoğan melih gökçek Kadir Topbaş afrin