Sosyal sorunlar uyuşturucu kullanımını arttırıyor: 'Umut vaat etmeyen gelecek'
Osman ÇAKLI
İSTANBUL - Uyuşturucu madde trafiğinde, geçiş ülkesi olarak bilinen Türkiye üzerinden artan uyuşturucu sevkiyatı, ülkedeki bağımlı oranını da yükseltiyor. Uyuşturucu rotalarını belirleyen etmenler ile geçtiği ülkelerde yeni bağımlılar yaratmasının sosyal dinamikleri neler? Bu sorunun yanıtını Narko suçlar üzerine çalışan sosyolog Boran Mercan ile konuştuk.
'ROTA DAHA DENETİMSİZ YERLERE KAYABİLİR'
Narkotik Suçlarla Mücadele Dairesi'nin hazırladığı Narkolog 2023 raporunda, en dikkat çeken bilgi metamfetaminin ilk denenen uyuşturucular arasında ikinci sıraya yerleşmesi oldu. Aynı raporda metamfetaminin kırsal bölgelerde de kullanılmaya başlandığı belirtiliyor. Uyuşturucunun Türkiye'den yalnızca geçmediği ve yeni bağımlıların giderek arttığı bir tablo kayıt altına alındı. Sosyolog Boran Mercan, transit ülke konumundan lokal pazara dönüşün çok sayıda faktörle açıklanabileceğini tekil bir nedene indirgeme yapılmaması gerektiğine işaret ederken, geçmişte ulaşması zor olan uyarıcıların ulaşılabilir duruma gelmesiyle rağbetin artmaya başladığını söyledi. Küresel uyuşturucu ticaretinin geçiş rotalarındaki sıkılaşma nedeniyle daha esnek denetimli rotalara kayabileceğini ekleyen Mercan, şöyle konuştu:
"Madde sevkiyatının gerçekleştiği transit noktalarda küçük de olsa muhakkak bir miktar bırakılır. Ancak toplam miktardaki artışa bağlı olarak, geçmişte küçük miktarlarda bırakılanlar da oransal olarak artmış durumda. 2017'den sonra Türkiye'de, örneğin, elen geçirilen kokain miktarı sürekli artıyor. Türkiye'nin geçiş itibariyle ideal bir lokasyon olması iç piyasa potansiyelini de doğal olarak artırıyor. Piyasa kavrayışı ile bakılırsa, bir şekilde sunulan ürünlere yönelik talep tedricen zaman içinde artıyor denilebilir. Nihayetinde bu küresel düzeyde ticareti üstlenen kişi ve grupların organize oldukları ve Türkiye'de bağlantıları olduğu düşünülürse; ülke için satışı da mümkün kılacak kapasite, donanım ve ağları olabileceğini göz önüne almak zorundayız."
'MADDİ ZEMİNLİ PSİKO-SOSYAL BİR SÜREÇLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Hükümet, son yıllarda muhalefet partileri tarafından Türkiye'yi uyuşturucu transferinde ticaret rotası yaptığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Uyuşturucu operasyonları artsa da kullanıcıların sayısı da her geçen gün artıyor. Pek çok uzman, uyarıcı maddelere yönelimin sebebini tek başına Türkiye'nin ticaret rotası olmasıyla açıklamıyor. Boran Mercan da bağımlılığın birden fazla dinamikle beslenebileceğine işaret ederek indirgemeci olmayı doğru bulmayanlardan:
"Görebildiğim kadarıyla maddi zemini olan psiko-sosyal bir süreçle karşı karşıyayız: Sosyo-ekonomik açıdan 'dışlanan' kesimlerin küresel bir tüketim kültürüyle ideolojik olarak 'içerildikleri' göreli yoksulluk ve yoksunlukla bezenmiş, varoluşsal açıdan güvencesiz bir zeminde var olmaya çalışan insanların yaşadığı gerilimi görmek zorundayız. Ne demek istiyorum? Herkes hazzı, keyfi, mutluluğu ve müreffeh bir yaşamı arzu ediyor; küresel tüketim kültürü son model akıllı telefonlar, şık kıyafetler, lezzetli yemekler, lüks araçlar, konutlar ve hatta şöhret sahipliğini ideal bir yaşam tarzı ve tüketim formu olarak sürekli bir biçimde baş döndürücü imgelerle dolaşıma sokuyor, pompalıyor. Ancak bunları gerçekleştirebilecek maddi güç, kapitalist toplumsal ilişkilerin çarpık ve eşitsizlikçi doğası itibariyle, herkeste bulunmaz, kişilerin toplumsal hiyerarşi ve emek süreçlerinde bulunduğu konuma hatta etnik ayrıma ve toplumsal cinsiyet rejimine göre radikal anlamda eşitsiz dağılır."
EKONOMİ, POLİTİKA VE SOSYAL ATMOSFER ETKİSİ
"Ülkenin ekonomik, politik, sosyal atmosferi ortada" diyerek sözlerini sürdüren Mercan, toplumsal kesimlerin ülkenin içinde yaşadığı son derece belirsiz ansiyetik durumdan payını aldığını ifade etti. Mercan'a göre alt sınıflar yoksulluk ve açlıkla boğuşurken orta ve üst sınıflar yarınsızlık, güvencesizlik, otoriterizm, baskı vb. gibi nedenlerle bir belirsizlik dairesi içerisinde stabil kalmaya çalışıyorlar. Mercan, keyif veren maddelere olan talebi, tam da ülkenin genel siyasal-ekonomik, umut vaat etmeyen atmosferiyle ilişkili bir bağlamda dertlerden kurtulmayı, rahatlamayı, mutlu olmayı mümkün kılan anlık kaçış arayışlarında anlamlandırmak gerektiğini düşündüğünü belirtti.
TOPLUMLA ANLAMLI İLİŞKİLER KURAMAYAN İNSANLARIN SORUNLARDAN UZAKLAŞMA ÇABASI
Doç. Dr. Mercan, sosyo-ekonomik açıdan marjinalleşen, içinde yaşadığı toplumsallıkla anlamlı ilişkiler kuramayan insanların ve ilişki kurması da her geçen gün güçleşen, istese de toplumsal statü ve hiyerarşilere dahil olamayacak kesimlerin anlık da olsa günlük sorunlarda uzaklaşma isteğinin hafife alınmaması gerektiğine işaret etti:
"Uyaran, keyif veren ya da yatıştıran maddelere olan talebi mevcut sosyo-bireysel gerçekliğin katlanıl(a)mazlığı çerçevesinde değerlendirmeliyiz kanımca. Reçeteli yasal ilaçlara ulaşma gibi bir mefhumu olmayıp (ya da olamayan) ancak farklı bir kültürel idrak, algı ve beğeni şemaları içerisinde yasal olanın ikamesini bulabilenleri yaftalamak çok doğru bir tutum değil. Çeşitli maddelere müptela olan bireylerin yaşadıkları dramların ardında kendilerinin kontrolünde olmayan ancak onların davranışlarının belirli şekillerde tezahür etmesine sebebiyet veren sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan bireyleri aşan faktörlere dikkat etmemiz daha doğru olur. Sorun bu yönüyle bireyin sürekli sorumlu kılındığı, kendisini aşan belirsizlik ve anksiyete kaynağı iş, aile, arkadaş, memleket, hatta son zamanlarda deprem gibi sorunlar karşısında sürekli kendi kendini kontrol ve denetime terk edildiği noktada yaşadığı ontolojik güvencesizlik ve bununla baş etme tarzlarıyla yakından ilişkili."
'EŞİTSİZ VE ADİL OLMAYAN DÜZENDEN KAÇIŞ KİŞİSEL BAŞ ETME YÖNTEMİ OLABİLİR'
Eşitsiz ve adil olmayan bir düzene karşı tepki ya da sorunların ağırlığından keyif veren, uyaran, monoton ve sıkıcı bir hayata karşı farklı duygu durumlarını deneyimleten ve algılatan maddelere kaçışın kişisel baş etme yöntemi olabileceğine dikkati çeken Mercan, madde kullanımını alt sınıf toplumsal kesimlere atfetmek istemediğini belirterek şöyle konuştu:
"Bundan 20-30 yıl önce varoşlardan, tinerci ve balici sokak çocuklarından bahsedilirdi. Popüler-ana akım medyanın 90'larda salık verdiği korkularından başında geliyorlardı ve pek çok televizüel medyatik temsillerle de bu korku, özellikle orta ve üst sınıf kentli kesimler kışkırtılıyordu. İçinde yaşadığı koşullara tiner ve bali türü solventleri çekerek katlanmaya çalışan bir sokak çocuğu ile esrar ve metamfetamin kullanan genç arasında aslında ilkesel bir fark yok, amaç aynı. Ancak eğitim ve gelir seviyesi düşük kesimler suçların failleri olarak daha çok yakalandıkları için biz polis ve adalet istatistiklerinde daha çok onları görüyoruz. Eğitim seviyesi yüksek, iyi bir işi ve geliri olan kokain müptelası olmuş 'zenginler' daha çok 'karanlık sayılar' dediğimiz gün yüzüne çıkmamış alanlarda kalıyor."
Narkolog: Türkiye’de en çok metamfetamin kullanımı artıyor
Uluslararası narkotik raporlarında Türkiye: Metamfetaminde ikinci ülke