'Suçlama yapılırken artık delile gerek duyulmuyor'
Cumhuriyet Gazetesi avukatları Fikret İlkiz ve Tora Pekin, dosyanın ileride hukuk fakültelerinde yanlış soruşturma örneği olarak okutulacağını söyledi.
HABER MERKEZİ - Cumhuriyet Gazetesi davasının dördüncü gününde Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya ve Orhan Erinç'in savunmalarının ardından avukatların savunmalarına geçildi.
Avukat Fikret İlkiz, savunmasında iddianame hakkındaki değerlendirmesini, ’Yayın Çizgisi ile ilgili suçlamalar’, ‘dosyadaki delil diye sunulan veriler’ ve ‘soruşturmanın niteliği’ olarak üç ayrı başlıkta topladı.
Avukat Ergin Cinmen Bülent Utku'nun avukatı olarak savunma yaptı ve " 40 yıl düşünsem şu insanların "FETÖ", PKK ve DHKP-C'nin üyesi olduğunu düşünemezdim" dedi.
Avukat Ayhan Erdoğan ise, "Suçlama yapılırken artık delile bile gerek duyulmuyor" dedi.
İDDİANAME: HAYALİ BİR SENARYO İLE YARATILMAYA ÇALIŞILAN ALGI
Savunmasına yayın çizgisinin suç delili olarak gösterilmesini değerlendirerek başlayan İlkiz, iddianamenin hayali bir senaryoyla yaratılmaya çalışılan bir algı üzerine inşa edildiğini söyledi:
"Üstelik sayın heyetinizin bazı soruları karşısında bu algıya değer verildiğini de gördük maalesef. Öncelikle Gazetenin yayın ilkeleri, gazetenin amacı bir savcıyı, bir ceza mahkemesini niye ilgilendiriyor? Gazetelerin yayın çizgisine ne zamandan beri yargı karar veriyor? Üstelik nasıl bir Cumhuriyet istediğinizi bile, arkadaşlarımız birkaç kez sorduğu halde söylemediniz.
'GAZETECİ HERKESLE KONUŞUR'
İddianame, saçmalayarak da olsa söylüyor halbuki, 141. sayfa, bilirkişiliği kendinden menkul Ünal Aldemir’in raporundan alıntı. Aynen okuyorum:
'Cumhuriyet’in devletçi, geleneksel, laik, ulusalcı çizgisini ansızın değiştirip, (devleti hedef alması, devleti hedef alan FETÖ kaynaklı haberleri manşete taşıması, terör örgütlerinin PR’si anlamına gelecek yayınlara imza atması İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay sonrasına denk gelmesi de akıllara derin bir operasyonu getirmektedir.'
Evet Musa Kart’ın deyişiyle "bi manipülasyon gördüm" bilirkişisinin sözüne aynen kanmış savcılar. Dört unsuru varmış Cumhuriyet yayın çizgisinin, bunları "aniden" değiştirmiş arkadaşlarımız. Devletçi, geleneksel, laik, ulusalcı. İşte iddianamenin ve sanırım heyetinizi de etkileyen Cumhuriyet algısı bu.
Evet, Cumhuriyet gazetesinde, gazetenin varlık sebebi laikliğe aykırı tek bir haber yayımlanmaz. Varsa gösterin, tartışalım. Yoksa bu gülünç suçlamadan vazgeçin. Dönelim savcıların hayallerini süsleyen "devletçi, geleneksel, ulusalcı" Cumhuriyet’e. Evet bu Cumhuriyet gazetesi algısıyla deniyor ki; Cumhuriyet’te PKK röportajının işi ne?
Kusura bakmayın bu soru yargının işi olamaz. Gazeteci herkesle konuşur. Bu temel kuralı duymadınız mı sahiden?
Ha, dönüp dolaşıp şehit savcı Mehmet Selim Kiraz yayınına döneceksek, lütfen en azından 1. sayfadaki haberin başlığını okuyun: "Karanlığa girdiğimiz gün". İnsaf. Bir olayın olumsuzlandığı başka nasıl açıklanır? Bugün aydınlık bir gün mü yazmış gazete? "Karanlığa girdiğimiz gün" mü şiddete çağrı?
'SAVCI MURAT İNAM HALA YERİNDE DURUYOR'
Avukat Fikret İlkiz, soruşturmayı yürüten Savcı Murat İnam hakkındaki rahatsızlıklarını ve kanıtlarını sundu:
"Savcı Murat İnam, gazeteciler emniyette gözaltında iken emniyetin üst katında tanıkların ifadesini aldı. Barış Pehlivan, bu soruşturmayı yürüten savcı hakkında haber yaptı, savcının doğrudan FETÖ üyeliğinden yargılandığını öğrendik. Savcı Murat İnam hakkında konuşunca heyet olarak siz rahatsız oluyorsunuz ama biz bu savcıdan müthiş rahatsızız."
"Başsavcılığın 'Murat İnam 28 Mart'ta soruşturmadan alındı' beyanı yalandır. 3 Nisan tarihli 'tutukluluk devam etmeli' yazısında imzası var. Selam Tevhid dosyasındaki 54 hakim savcıdan 49'u atıldı. Savcı Murat İnam ise hala yerinde duruyor. Dün duruşma sırasında Başsavcılık savcı İnam için açıklama yaptı. 31 Ekim'den yani operasyondan hemen sonra 'görevden aldık' dedi. İddianamenin yazıldığı tarih 3 Nisan 2017. Buna karşılık 28 Mart 2017'de İnam'ın da aralarında olduğu 5 savcının utukluluklarının devamına karar verildi. Yani dün yapılan Başsavcılık açıklamasında 'soruşturmadan sonra görev alındığı' yalan."
"Bize Koza'nın reklamını sordunuz. Savcı Murat Inam'ın Koza ile ilişkisi, Ekrem Dumanlı ile görüşmeleri olduğu kendi iddianamesinde var. Eski HSYK idi şimdi yeni adıyla HSK üyesi Mehmet Akif Ekinci tanık bu dosyada. HSK, Murat İnam için şikayetimize ne karar verecek? Tutuklayan 9. Sulh Ceza hakimine savcıyı anlatınca 'onun masumiyet karinesi var' dedi. Peki bizimkilerin yok muydu da tutukladı? Herkesin masumiyet karinesini gözetmesi gerekir. Hakim ve savcıların üzerlerinde en ufak şüphe varsa çekilmesi gerekir. Murat İnam çekilmedi. "
'İNAM YÜZÜNDEN SORUŞTURMA BOYUNCA YAPILAN TÜM İŞLEMLER GEÇERSİZ SAYILACAK'
"Bir kişinin bir ceza davasında sanık olması halinde bir başka ceza soruşturması yürütemez bu çok açık. Kişilerin sıfatlarına göre değişen herhangi bir masumiyet karinesi korunamaz. Kişilerin sıfatlarına göre değişen herhangi bir masumiyet karinesi korunamaz. Hakimler Savcılar Kanunu madde 8'e göre 3 aydan fazla cezalı suçtan soruşturulan savcı olamaz. İnam, 10 suçtan müebbetle yargılanıyor. Savcı Murat İnam yüzünden soruşturma boyunca yapılan tüm işlemler geçersiz sayılacak göreceksiniz. Bu yöndeki AİHM kararlarını sunduk."
'CUMHURİYET'TE ŞİDDET İÇEREN VE ÖVÜCÜ TEK CÜMLE BULAMAZSINIZ'
Avukat Fikret İlkiz'in iddianame değerlendirmesi ve savcı İnam hakkındaki açıklamalarının ardından söz alan Cumhuriyet Gazetesi Avukatı Tora Pekin, Cumhuriyet Gazetesi'nde şiddet içeren ve şiddet övücü tek cümle bulunadığını söyledi ve suç delili olarak gösterilen röportajlar ve başlıkları savundu:
"Savcı Kiraz'la ilgili haberin birinci sayfadaki başlığı neydi? 'Karanlığa Girdiğimiz Gün'. Bu kadar tahrik eden iddianame karşısında savunma yapmak doğru mu çok konuştuk. Suçlamaların saçmalığını açıklayacağım. Bu röportajda örgütü övücü bir tek cümle söyleyiniz. Savcılar gazeteciliği bilmediği gibi Basın Kanunu'nu da bilmiyor. Eğer bilselerdi hakkında dava açma süresi geçmiş ve düşme kararı verilmiş haber için yeniden soruşturma açmazlardı. Cemil Bayık ile Kandil'de yapılan roportajda şiddet içerikli hiçbir şey yok, tek bir söz yok. Dört aylık dava süresi de geçmiş zaten. Yayın politikası konusunda söyleyeceğim tek şey, bunun tartışılacağı yerin ceza mahkemesi olmadığıdır."
'GİZLİ TANIK YOK AMA GİZLİ BİLİR KİŞİ VAR'
"Hikmet Çetinkaya ve Ahmet Şık cemaat soruşturması unsurlarının uzmanlarıdır, onların huzurunda anlatmayı deneyeceğim. Basın İlan Kurumu'nun dosyaya gönderdiği Tiraj raporu sahtedir. Tanıklardan bahsediyor, gizli tanık yok ama gizli bilirkişi var daha beter.
Delilden suçluya gidilmesi yerine önce suçlu yaratılması. Bu dosya hukuk fakültelerinde yanlış soruşturma örneği olarak okutulacak. Gizli tanık yok ama gizli bilirkişi var. Bu da bir ilk. Tanıklardan biri Gülen'in eski sağ kolu. Diğeri de sol. Prof. Dr. Kaboğlu gibi bazı hocalarımız görevlerine döndüklerinde bu dosyayı yanlış soruşturma örnegi olarak okutacaklardır."
'CEMAAT MEDYASI BİLE BU KADAR VAHŞİ DEĞİLDİ'
Cemaat dosyalarının olmazsa olmazı sızdırmalar bu dosyada da bolca var. Eskiden A.A bu sızdırmaları yapmazdı. Sayın hakim A.A'nın yayın çizgisi çok değişti son dönemde."
ERGİN CİNMEN: BU DAVA GERÇEK SINIR VE ÖTESİ
Bülent Utku'nun avukatı olarak savunma yapan Ergin Cinmen ise sözlerine " 40 yıl düşünsem şu insanların "FETÖ", PKK ve DHKP-C'nin üyesi olduğunu düşünemezdim." diyerek başladı ve şunları söyledi:
"Bu iddianameleri ortak iki kavramla açıklıyorum; post true, yani gerçek sınır ve ötesi. Bu kavram; varı nasıl yok edersiniz, yoku nasıl var edersiniz üzerine kurulu
İkincisi biz avukatların savunma yaparken bir açıklaması vardır. Kopuş iddianameri. Hukuki durumu bir tarafa koyar cezalandırmak istediği kişilere yoğunlaşırız. Biz 4 gündür burada aynen bunu yaşadık.
Bu insanları bu örgütlerle bağdaştırmak için çok büyük yalanlara ihtiyacınız vardır, 33 klasör ve 9 ay tutuklama bunun için gereklidir.
GAZETENİN MANŞETİ YARGILANIR MI?
Değerli yargıçlar, bir şeyi yadırgayalım. İçinde bulunduğumuz durumu bazen yadırgamıyoruz. Hiç bir gazetenin manşeti yargılanır mı? Biz burada bunu yapıyoruz!
Savaş seferberlik ve sıkıyönetim hallerinde dahi hiç kimse fikirlerini açıklamak zorunda bırakılamaz.
Bir yazara köşe yazısında ne demek istediğine dair soru sorulamaz bu kadar geriden gelmemiz insanın içini acıtıyor.
İçeride yer açmak için bir karar alındı on yıla kadar olan cezalar açık infaza alındı. Bu ne demek oluyor ki 10 yıla kadar olan cezalar kaçma şüphesi yoktur. Yarın bunu lütfen göz önünde tutun. Bugün o kadar ağır haldeki müvekkillerimiz bu tutukluluk hükümlülüğü aştı.
Bu dava aydınların muhalif kimliklerini yok etmeyi amaçlamaktadır. Bu yoldan bir gün pişman olunacağı çok açıktır. Bu dava pişmanlık olacaktır. Gereken kararı mahkemenin vermesini diliyoruz."
Cinmen hakim tarafından kendisine söyelen "Mahkememizin iknaya ihtiyacı yoktur. Bu konudaki dikte edici yaklaşımınızı reddediyorum. Ben sizin yaptığınız işe saygı duyuyorum. Siz de benim işime saygı duymak zorundasınız." sözlerine karşılık ise "Yandaş basın bugün hala korkunç açıklamalar yapıyor. Normal koşullarda duruşma yapılmıyor." dedi.
Hakimin bu konudaki yanıtı ise "biz de okuyoruz biri kalkmış toto oynuyor, şu çıkacak bu çıkacak diye" şeklinde oldu.
Cinmen sözlerini "4 gündür bu duruşmayı, izliyoruz. Sorularınızı yadırgadık. Çünkü öyle bir iddianame geldi ki, 10 yaşındaki bir çocuğa sorsanız inanmayacağı bir şeyler yüzünden bu insanları 10 ay içerde tuttunuz. Bırakın da bu durumu yadırgayalım. Bir gazetenin manşetlerini bırakın da yadırgayalım." diyerek bitirdi.
AVUKATA AYHAN ERDOĞAN: ARTIK DELİLE BİLE GEREK DUYULMUYOR
Yargılamanın hukuka aykırı deliller üzerine kurulduğunu, dosyalardaki kısıtlılıkların ve bilirkişi isimlerinin verilmemesinin bunların bir göstergesi olduğunu söylerek, " Biz 12 Eylül'ü biliyoruz. Cemaat dönemi yargılamalarını da biliriz. Sıkıyönetimde işkenceyle delil aranırdı. Hükümler kanla yazılırdı çünkü deliller işkeceden gelirdi. Sonra yakın tarihte cemaat geldi delil uydurma dönemi başladı. Polis içinde örgütlenerek bu delil üretmeleri biliyoruz. Artık buna bile ihtiyaçları yok delile gerek duymuyorlar" dedi.
AKLA VE HUKUKA AYKIRI İDDİALAR VAR
Avukat Erdoğan daha sonra şunları söyledi: "Soruşturma savcısı bulduğunuz herkesi getirin demiş. Sadakat testinde adam onun için bunları yapıyor. Başka bir karar verme şansı yok. Hatta reisi çok seven birine yetki devri yapıyor. ByLocku kulananlar 215 bin kişi henüz sorgulanmadı. Bylocku 215 bin kişi yüklemiş. Şu an hala 20 binden fazla insanda yüklü bu program kimde var bilinmiyor. Hepimiz tehlikedeyiz bu durumda. Bu bylock maddeleri ve masak raporları dosyadan çıkmalıdır. Hukuka aykırıdır Para hareketleri de aynı şekilde. Çeşitli ticari sebeblerle para gönderilen kişiler bile yargılanmıyor. Burada nedensellik bağı doğru kurulmalı.
Erdoğan müvekkillerinin beratini isteyerek savunmasını tamamladı.
Bugünkü duruşmalar tamamladı, davaya yarın saat 10:00 avukatların savunması ile devam edilecek