'Tüm kabuslarımız gerçek oldu'

33 canın yakıldığı Madımak katliamı, Roboski'de öldürülen köylüler,Gezi'deki iktidar şiddeti, iş cinayetleri. Çürümüş bir medya dili ve toplumsal hafıza kaybı. 'Kaygı' tam da burada başlıyor

'Tüm kabuslarımız gerçek oldu'

Gülten SARI

GÜNCEL- Kaygılanmak için pek çok sebep var. Çünkü, yönetmen Ceylan Özgün Özçelik'in deyimiyle, "Tüm kabuslarımız gerçek oldu."

İktidar kaynaklı hemen her haberi "gökten inen mucize" misali allayıp pullayan, bu yönüyle gerçeğe ihanet eden medya ve onun çürümüş dilinin; bitip tükenmeyen katliamları, felaketleri ve baskıları topluma sunuş biçiminin de katkısının bulunduğu toplumsal hafıza kaybı tam da Özçelik'in kıyasıya eleştirdiği yakıcı konulardan.

"Kaygı" bağımsız belgesel filmciliğinin cesur örneklerinden. Hem de böylesi zehirli bir baskı ortamında. İtiraz eden dillerin, kalemlerin, nefeslerin kara deliklere kapatıldığı kaos günlerinde Özçelik, tane tane anlatıyor kaygısını. Kafası hiç karışık değil.

"TEK MEDYA" VAR ARTIK

Medyayı yakından tanıyor çünkü vakti zamanında gazete ve televizyonların kültür-sanat bölümlerinde uzun yıllar dirsek çürütmüş. Hatta çok sayıda meslektaşı gibi işinden olup evini kaybetmiş. Bu nedenle Hasret karakterinin çalıştığı "Tek TV"deki sansürü, iktidarın yok ettiği bağımsız medyayı bu kadar gerçekçi anlatabiliiyor.

"Tek TV" de rastgele seçilmiş bir isim değil belli ki. Gerçekten de tek bir medyaya doğru ilerliyor ülke: İktidar medyası. Tek manşetler, tek başlıklar her şey tek. Muhalif medyanın fişi neredeyse çekilmek üzere.

Film, Hasret'in medyada çalıştığı günlerle başlıyor. Hasret "Tek TV"de çalışıyor çalışmasına ama itirazları kimi zaman diline vuruyor kimi zaman psikolojik bulantıya dönüşüyor. Yine da avutuyor kendini: Ne de olsa belgesel montajlıyorum!

Uzun yıllar sığındığı o kale, tepeden gelen bir emirle tepetaklak oluyor ve bir anda kendini siyasilerin aldatmacalarıyla dolu retoriğini kesip biçerken buluyor.

Haber merkezinin ortasında, "Sosyal medya hesaplarından paylaşım yapanların bilgisayarlarını ..tüne sokarım" diye kükreyen figür o kadar gerçekçi ki. Zira Özçelik, film sonrası seyirci ile yaptığı sohbette bu anı birebir ana akım medya kanallarından birinde yaşayan bir tanıdığının hikayesini aktarıyor.

ACISINI BİLE DOĞRU ALGILAYAMAYAN BİR TOPLUM

Özellikle son yıllarda, Madımak ve Roboski katliamlarını, köy yakmalarını, Torunlar İnşaat'ta hayatını kaybeden işçileri, Gezi Parkı eylemleri sırasında polis şiddeti ile hayatını yitiren gençleri içeren büyük bir zulüm külliyatı altında ezilen toplumsal bir hafıza kaybı da Özçelik'in perdesini araladığı konulardan.

Bu unutkanlığa tahammülü yok Özçelik'in: Unutuyor olmak, hafıza kaybı beni çıldırtıyor.

Hasret unutmuyor ama. Küçük yaşta anne-babası ölüyor. Bir trafik kazasında mı acaba? Öyle biliyor Hasret. Ya gerçek? İşte gerçeğin ucu Sivas'taki Madımak Katliamı'na çıkıyor.

"Yanıyor, duvarlar yanıyor, yanıyor" diye haykırıyor Hasret içine içine. Gerçeğin açığa çıkma huyu nüksediyor ve Hasret'i rahat bırakmıyor. Hasret de o andan itibaren kendini gerçeğin duygutanımaz kollarına teslim ediyor. Yanan sadece duvarlar değil, Hasret'in de hayatı.

SIĞINDIĞI EVİN DUVARLARI DA YANARSA..

Yoruluyor yalanlardan, tek tipleştirmeden, medyanın toplumu iktidar lehine şekillendirmeye çalışan sinsi yüzünden. Eve sığınıyor, ev konuşuyor Hasretle. Gerçeğin kilidinin anahtarını da sunuyor bir süre sonra.

Umutsuzluk. İşte hem Hasret'i hem de toplumu tüketen hastalık. Alışma hali. Kabullenme hali. İtiraz edecek dermanı bulamama hali. Yine de karamsar değil Özçelik. Her ne kadar kabusların gerçek olduğunun farkında olsa da Hasret üzerinden ülkenin bir gün düzlüğe çıkacağının farkında. Bu yönüyle de distopyaya giden yolda keskin bir viraj alan Özçelik dümeni umuda kırmayı beceriyor.

Kimbilir belki de umut dilidir "Kaygı"yı yerel ve uluslararası film festivallerinde ödüllerle buluşturan. Acıyı ustaca anlattığı kadar umudu da sığdırdığı dakikacıklar içinde hakkıyla beslediği içindir.

Film, South by Southwest Film Festivali’nde öne çıkan kadın yönetmenlere verilen LUNA Gamechanger Ödülünün sahibi. Aynı zamanda da Ankara Film Festivali'nde jüri özel ödülünü kazandı.

Unutmaya meyilli toplumsal hafızaya itiraz eden Özçelik, her daim bir unutmayanın çıkacağını ve kalan hesabı göreceğini hatırlatıyor.

kaygı madımak katliamı