Zilan Katliamı’nın tanıkları anlatıyor: Cesedin altına gir diye bağırdılar
Tarihte yaşanmış en büyük katliamlardan biri olarak üzerinden 89 yıl geçen Zilan Katliamı'nı, halen hayatta olan son tanıkları anlattı. 105 yaşındaki Osman İleri, herkesin kıyımdan geçirildiği o gün için "kıyametti, zulümdü" derken, katliamdan yaralı kurtulan 101 yaşındaki Tahir Nas ise, makinalı tüfek ateşinden kurtulmak için cenazelerin altına saklananların tek tek süngülenerek öldürüldüklerini kaydetti.
Bugünden tam 89 yıl önce, 13 Temmuz 1930 tarihinde Van'ın Erciş ilçesinde yer alan Zilan Dersi bölgesinde (Geliyê Zilan) 44 köy ateşe verilerek, binlerce kişi katledildi. Resmi tarihte yer verilmeyen bu katliam, ‘öteki tarih olarak adlandırılan tarihe 'Zilan Katliamı' olarak geçti. Katliam, 1926'da Biroyê Haskê Teli'nin (İbrahim Ağa) Ağrı Dağı’nda devlete başkaldırmasıyla başladı.
Müjdat Can'ın Mezopotamya Ajansı'nda yer alan haberi şöyle:
44 KÖY KIYIMDAN GEÇİRİLDİ
Lübnan'da kurulan Xoybun örgütü, 1929'da isyana müdahil olur. Dağınık şekilde savaşan isyancıları toparlaması için Xoybun, Berzenci aşiretine mensup Seyid Resul'ü Zilan Deresi'ne (Geliyê Zilan) gönderir. Seyid Resul, beraberindeki 400 kişilik grubuyla Erciş'i kuşatır. Uzun süren çatışmalar neticesinde geri çekilen isyancılar İran'a geçer. Bunun üzerine Erciş'te yüzbaşı olarak görev yapan Derviş Bey, müfrezesini alarak Zilan Deresi’ni ablukaya alır. Giriş ve çıkışları askerlerce tutulan Zilan bölgesinde bulunan Hasanabdal, Doluca, Şahbazar, Doğanci, Tendurek, Çakırbey, Yılanlık, Harhus, Babazeng, Kömür, Şor, Şorik, Mürşit, Mescitli, Karakilis, Kündük, Zorava, Aryutin, Hallacköy, Koşköprü, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise, Gosk, Aşağı Partaş, Yukarı Partaş, Binesi, Bunizi, Pelexlu, Kerx, Sögütlü, Mığare, Kardoğan, Kelle, Hostekar, Suvarköy, Kızılkilise, Ziyaret, Hiraşen, Komik, Şeytanava, Birhan ve Yukarı Koşköprü olmak üzere 44 köy ateşe verilir.
Binlerce kişi toplu bir şekilde makineli tüfeklerle taranıp öldürülür. Sağ kalanlar da sürgün edilir. Köylülerin hayvanlarına ve diğer malvarlıklarına ise el konulur. Cenazelerin altında sağ çıkan ya da kaçıp hayatını kurtaran köylüler, uzun süre kaçak yaşamak zorunda kalır. Zilan Katliamı'nda öldürülenlerin sayısı 15 bin olarak gösterilse de, dönemin tanıkları ve kimi farklı kaynaklar gerçek sayının 40 binden fazla olduğu iddiasında.
CUMHURİYET GAZETESİ: ZİLAN DERESİ LEPALEP CESETLE DOLDU
Zilan Deresi’nde yaşananları 16 Temmuz 1930'da devletin yarı resmi gazetesi durumundaki Cumhuriyet Gazetesi şu şekilde verir: "Ağrı eteklerinde eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılarak ahalisi Erciş'e sevk edilir ve orada iskan olunmuştur. Zilan harekâtında imha edilen eşkıya miktarı 15 binden fazladır. Yalnız bir müfreze önünde düşüp ölenler bin kişi olarak tahmin ediliyor. Zilan Deresi'nden sıvışan 5 şaki de teslim olmuştur. Buradaki harp pek müthiş bir tarzda cereyan etmiş, Zilan deresi lepalep cesetle dolmuştu."
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün ise, 31 Ağustos 1930 tarihli Milliyet gazetesinde "Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yollarını şaşırmış Doğu Türkleridir" şeklindeki demeci yer aldı.
Üzerinden tam 89 yıl geçen katliamdan sağ kurtulup, halen hayatta olanlar, yaşananlara dair tanıklıklarını anlattı.
‘HİÇ UNUTAMADIM…’
Katliamdan sağ kurtulan az sayıdaki bu tanıklardan biri 105 yaşındaki Osman İleri. Erciş’e bağlı Doluca (Exs) Mahallesi’nde yaşayan İleri’nin belleği, yaşananları daha dünmüş gibi hatırlıyor. Bazen buruk, bazen de öfkeli ses tonuyla tanıklıklarını anlatan İleri, katliam yaşandığında henüz 15 yaşındaymış. İleri, unutamadığı o günü şöyle anlatıyor:
"Katliam esnasında Kaniya Pûçê yaylasındaydık. Aşağıdaki köylerin hepsi kara askerler tarafından yakıldı. Askerler Doğanci, Şahbazar, Hasanabdal köylerinde bir yer yapmışlardı. Birçok köylüyü oraya toplamışlardı. Sonra bir tepeye koydukları ağır makineli ile köylüleri taradılar. Biz oraya gittiğimizde neredeyse herkesi öldürmüşlerdi. Sonra bir bölgeye teyyareden bomba yağdırlar. Bomba toprağa saplandı ama patlamadı. Belki o bomba halen toprağın altındadır. Ardından uçak buradan Zorava (Yöreli) köyüne, oradan Kendal Beşk bölgesine geçti. Teyyare orada bombaları büyükbaş hayvanların arasına attı, bütün hayvanlar öldü. Orada bir çok kişi de öldü. Ardından teyare gitti. Orası kıyametti, zulümdü. Hiç unutamadım… Hani Dersim katliamından bahsediyorlar ya, aynı Dersim katliamı gibiydi yaşadıklarımız. Hamile kadınları öldürüyorlardı, askerler hamile kadınların karnındaki çocuklarının cinsiyeti üzerine iddiaya giriyorlardı. Sonra kadını öldürüp, karnını yarıp çocuğun cinsiyetine bakıyorlardı."
500 KİŞİ KURTULDU
Yaylada oldukları için hayatta kalabildikleri katliama dair tanıklıklarını bu sözlerle dile getiren İleri, sonrasında yaşadıkları köye geldiklerinde her şeyin yakılmış olduğunu gördüklerini ifade etti.
Bu nedenle yanlarına hiçbir şey alamadan hemen köyden çıktıklarını ve bir gece köyün çevresinde kaldıklarını anlatan İleri, sonrasını "Biz 500 kişi günlerce yürüyerek Erciş'e gitmeye çalıştık. Dostu olanlar dostlarının yanına, bizler de Koçköprü köyüne giderek orada kaldık. Onlara çobanlık, kahyalık yapıyorduk. Yine ilçeye gelenlerin bazılarını Adana’ya sürgüne gönderdiler. Adana’ya sürgüne gönderilenler arasında tanıdıklarım da vardı. Adana’ya ve diğer illere gönderilenler, Menderes döneminde çıkan afla birlikte ancak evlerine geri dönebildi" sözleriyle dile getirdi.
HENÜZ 12 YAŞINDA TANIK OLDU
Katliamdan sağ kurtulanlardan biri de 101 yaşındaki Haci Tahir Nas. Yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle bugün yatalak halde olan Nas, katliama ailesiyle birlikte yaşadıkları Pelexalî (Sicali) köyünde, henüz 12 yaşında iken tanık olmuş.
'YUKARIYA GÖTÜRÜP ÖLDÜRÜN' EMRİ VERDİ
Nas, çok küçük yaşta tanık olup, unutamadığı o günü şöyle anlatıyor: "Derviş Bey adında Elazığ Alay Komutanı vardı. Kürtlerin büyük bir bölümü de onun emrinde askerdi. Bir alay askerle önce Karaköse (Ağrı), ardından da Geliye Zilan’a geldi. Orada 24 köyü katliamdan geçirdi. Xoçali’den Karakilise ve Hasanabdal'a kadar ne kadar köy varsa yıkıp, bizim köye geldiler. Köye gelen askerler önce yemek yedi. Sonra da kadın ve erkekleri ayırarak, bizi Sarkoy köyünün yanındaki dereye götürdüler. Alanda neredeyse 2-3 bin kişi vardı. Biz çocuklar o alanda annelerimizin kucağında kendimizi güvende hissediyorduk. Derviş Bey orada bir köylünün ağzına sıkarak infaz etti. Bizler için de; 'yukarıya götürüp öldürün' diye emir verdi. Hepimizi toplayıp Mülk ve Kundik köyleri arasına götürdüler. Çoluk çocuk, kadın, genç bağırışlar, çağırmalar oldu. Sonra askerler ağır makineli tüfekleri tepeye kurup, 'sizin üzerinizden havaya ateş edeceğiz kaçmayın!' dediler. Muhtar da bize kaçmamamızı söyledi. Sonra askerler ateş açıp, oradaki neredeyse tüm insanları katlettiler. Askerler kurşun sıkmaya başlayınca çocuklar sanki başı kesilmiş tavuklar gibi havaya fırlayıp yere düşüyorlardı. Bazı kişiler cesetlerin altında kaldığı için kurtuldu. Ben bunların hepsini canlı olarak yaşadım."
Bu kişilerden biri de anlatımlarına göre kendisi. Vücuduna o gün iki kurşun isabet ettiğini söyleyen Nas, "Kurşun bacağıma değince yere düştüm. Sonra da tepeye doğru gittim. Orada kurtulan birkaç kişiyle aşağıda yaşananları izlemeye başladık. Benim topal bir amcam vardı. Oradan amcama 'bir cesedin altına gir' diye bağırdılar. O da kucağında kızıyla bir cesedin altına girdi. Ancak sonrasında onlara kurşun yağdırıp, öldürdüler. Ben de olduğum yerde yaşanları izliyordum. Sonra biri bana bir kurşun daha sıktı ama değmedi" diye belirtti.
SAĞ KALANLAR TEK TEK SÜNGÜLENDİ
Nas, sıkılan kurşunlardan sağ kalanların ise cesetlerin arasından kaçmaya çalıştıklarını, kaçarken de adeta birbirini ezecek duruma geldiklerini ifade etti. Daha sonra ateşi kesen askerlerin cenazelerin arasında dolaşıp sağ kalanları tek tek süngüleyip, öldürdüklerini anlatan Nas, şunları ekledi: "Tüm kadınların boyunlarındaki kolyelerden, parmaklarındaki yüzüklere kadar hepsini aldılar. Benden 2 metre uzakta can çekişen hamile bir kadın vardı. Askerler süngülerle kadının karnına vurup, yırtınca çocuğu karnından yere düştü. Bir asker diz çöküp kadının parmağındaki yüzüğü çıkarmaya çalışırken, kadın son nefesini askerin göğsüne tekme atarak verdi. O kadının yüzüğü defnedilene kadar parmağında kaldı. Benim annem de o katliamda öldürüldü."
Nas, asker çekildikten sonra ise Boynizi (Boynuzlu) köyünden insanların öküz arabalarıyla katliamın yapıldığı yere gelip, cenazeleri topladıklarını anlattı.
'TÜM KÖYLER BOŞALTILDI'
Gerçekleştirilen katliamda kimi ailelerden geriye kimsenin sağ kalmadığını belirten Nas, sağ kalanların ise farklı il ve ilçelere sürgün edilerek Zilan bölgesinin boşaltıldığını anlattı.