Virüse yakalanan Dr. Kırklıkçı yaşadıklarını anlattı

Bir ayı aşkın süredir koronavirüs ile mücadele eden Dr. Hacer Kırklıkçı, şimdi daha iyi hissettiğini belirtiyor.

Virüse yakalanan Dr. Kırklıkçı yaşadıklarını anlattı

Derya OKATAN

ARTI GERÇEK- "5. gün "Korkuyorum. Gitmeyin. Beni yalnız bırakmayın. Kapıyı kapatmayın. Korkuyorum. Elimin rengi değişiyor. Korkuyorum. Elim uyuşuyor. Korkuyorum." Karşı odaya az önce yatan kadın hasta titreyen sesi ile sürekli bu cümleleri tekrar ediyor, koridordan geçen bir sağlık çalışanı onu duysun istiyor. "Korkma, geliyorum, kapı kapalı kalmalı, sen serumu kapat, ben gelip bakacağım" diye cevap verenleri hiç duymuyor. Bu böylece yarım saat sürüyor. İyi ki bu hasta şimdi geldi. Yani doktor bana bir kaç saat içinde taburcu olacağımı, ilaçlarımın son dozlarını akşam evde alabileceğimi söyledikten sonra. Çünkü sesindeki korku iki kapalı kapının ardından bana (b)ulaştı." Bu satırlar, Dr. Hacer Kırklıkçı’ya ait.

Ankara Tabip Odası’nın çıkardığı Hekim Postası’nda yer alan yazısını okuduktan sonra arıyorum Dr. Kırklıkçı’yı. Hacer Kırklıkçı, 29 yıllık hekim. Kamudan geçen yıl emekli olmuş. Bir yıldır da iş yeri hekimliği yapıyor. 11 Mart’ta Türkiye’de resmi olarak koronavirüs salgını açıklandıktan sonra hasta sayısında artış olmuş. "İnsanlar çok büyük panik yaşadılar. En basit bulguda bile gelenlerin, danışanların sayısı arttı. Günde 4-5 kat fazla hasta bakmaya başladım" diyor.

Virüsü nereden kaptığını bilmiyor ancak hasta sayısı arttığı için iş yerinden kapma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Oysa tüm önlemleri aldığını düşündüğünü ifade eden Kırklıkçı, bu nedenle virüse yakalanmak kendisini çok şaşırtmış, beklemiyormuş.

‘O LABİRENTE TEKRAR DÜŞMEK İSTEMİYORUM’

19 Mart’ta ateşi çıkan ve iki gün boyunca kontrol edemeyince 112’yi çağıran Kırklıkçı, Şehir Hastanesi’ne götürülmüş. Yazısında hastaneye ilk gidişini şöyle anlatıyor: "Bilmem kaç numaralı acil gözlem salonunu üç kişiye sorup en az üçyüz adım attıktan sonra bulduk. Gözüm karardı, iki kez çömelerek dinlenmek zorunda kaldım. Acildeki işlemler beş saat sürdü. Akciğer tomografisinde bulgu vardı, yatışa karar verildi."

Yazısında üstü kapalı şekilde 5 gün kaldığı şehir hastanesine de eleştiride bulunan Kırklıkçı, taburcu olduktan sonra hastalığın devam etmesine rağmen buraya dönmek istemediğini şu sözlerle anlatıyor:

"Gitmek istemiyorum. Şehir hastanesinin koridorları labirent gibi; o labirente tekrar düşmek istemiyorum. O yalnızlığı tekrar yaşamak istemiyorum. Korkuyorum."

4 TEST NEGATİF ÇIKTI

Akciğer tomogrofisinde bulgular olsa da test sonucunun negatif geldiğini, yine de tedaviye başlandığını anlatan Kırklıkçı, 5 günün ardından taburcu olduğunu, bir hafta evde izolasyonda kaldığını ancak hastalık devam edince bu kez İbni Sina hastanesine yatırıldığını belirtiyor. Burada da bir hafta kalan ve başka bir tedavi uygulanan Kırklıkçı’nın toplam 4 PCR testi negatif gelmiş. Bir kez antikor testi pozitif çıkmış.

‘HİÇ TANIMDIĞIM AĞRILAR ÇEKTİM’

Kırklıkçı, şu anda evinde dinleniyor. Daha iyi hissettiğini ifade ediyor. Bir ayı aşkın süredir hastalıkla boğuşan Dr. Kırklıkçı, bu sürede neler yaşadığını şu sözlerle anlatıyor:

"İlk iki hafta çok ağır olmak üzere çok zor geçti. Uzun süren ve yoğun bir hastalık, sizi bitap düşürüyor. Bütün enerjinizi iyileşmek için harcıyorsunuz. Şimdiye kadar hiç tanımadığım ağrılar çektim. Kulak kepçelerimin bile ağrıdan kopup düşeceğini hissettim. O kadar korkunç ağrılar…"

‘HİÇ YAPMADIĞIM KADAR KENDİMİ DİNLİYORUM’

Ayrıca hastalığın yarattığı psikolojik etkilere de dikkat çeken Dr. Kırklıkçı, psikolojik yardım aldığını belirtiyor: "Tam anlamıyla bilenen bir hastalık değil. Sonrasında neler olabileceğini henüz bilmiyoruz. Bu, endişemi arttırdı. Kendimi hiç yapmadığım kadar dinlemeye başladım. Bu sağlıklı bir yaklaşım değil. Psikolojik yardım almaya başladım. Çok da iyi geldiğini söyleyebilirim."

Dr. Kırklıkçı, sözlerini şu mesajla tamamlıyor: "Asla tedbiri bırakmamak lazım; sosyal mesafe, hijyen kuralları… Bu işin şakası yok. Herkes çok kolay hastalanabilir. Çok ciddi bir hatalık. Gerçekten zor bir süreç. İnsanlar korunmaya çok dikkat etsinler. Sağlık çalışanları da maksimum koruma ile kendilerini koruyabilirler. Ancak bu şekilde daha çok insana faydalı olabilirler. Bunu hiç unutmadan görevimizi yapacağız, bunun için yemin ettik."

Ankara Tabip Odası