Yeşil Sol vekili Konukçu: LGBTİ+’ların mücadelesinin yanında amasız, fakatsız duracağız
Artı Gerçek - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, seçim bittikten sonra Kısıklı'da yaptığı konuşmada da hedef almayı sürdürdüğü LGBTİ+'lara Yeşil Sol Parti'den İstanbul milletvekili seçilen Kezban Konukçu açık destek mesajı verdi.
KaosGL Haber'den Yıldız Tar'ın sorularını yanıtlayan Konukçu, "Tüm saldırılara karşı en başta kafa netliği ile hareket edeceğiz. Her türlü ayrımcı yaklaşıma karşı birbirimizi bırakmayacağız" dedi.
Sosyalist Dayanışma Platformu’nun (SODAP) Eş Sözcüsü de olan Konukç'nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Erdoğan’ın ilk işi Kısıklı’da yine LGBTİ+ları hedef göstermek oldu. HDP de dahil muhalefet hakkında “LGBTci” dedi. Erdoğan’ın bu ayrımcı söylemlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Erdoğan tüm seçim çalışmasını beka söylemi ve erkek olmayanlara ayrımcı yaklaşım üzerine kurdu. Bir yandan beka söylemi üzerinden başta partimiz olmak üzere tüm muhalefeti hedef alırken, eril yaklaşımla kadın haklarını ve LGBTİ+’ları hedef aldı. Dünyada da büyük oranda görüldüğü gibi ülkemizde de krizini bir türlü aşamayan sistem, toplumu topyekûn örgütsüzleştirerek ve sağ ideolojik hegemonyayı güçlendirerek ömrünü uzatmaya çalışıyor. Örgütsüz toplum gerçeğinde maalesef ayrımcı yaklaşımlar karşılık bulabiliyor. Sağ ideolojik hegemonyanın güçlendiği pek çok ülkede göçmen düşmanlığı gibi LGBTİ+ düşmanlığı da yaygın. Erdoğan da kullanışlı gördüğü bu yaklaşıma devam edecek gibi görünüyor.
Yeniden Refah Partisi Gençlik Kolları Başkanı Melih Güner daha yeminler dahi edilmeden LGBTİ+ derneklerinin kapatılması için çalışmaya başladıklarını söyledi. Meclisin ilk gündemlerinden biri LGBTİ+lar olacak gibi duruyor. Bu durumda Yeşil Sol Parti milletvekilleri olarak nasıl tutum almayı planlıyorsunuz?
Bizim parti programımız bu anlamda çok nettir. Her türlü ayrımcılığa karşı çıktığımız gibi LGBTİ+’lara dönük ayrımcılığa ve varlıklarının inkarına dönük de net bir tutum ve yaklaşım içinde olacağız. Demokrasi sadece kendi haklarına sahip çıkmak değildir. Tüm ezilenlerin ve ayrımcılığa maruz kalanların haklarına sahip çıkmadan demokrasi gelemez. Ayrıca zamanında “Kürt yoktur, dağda gezen Türklerin çıkardığı ses yüzünden onlara Kürt denmiştir” diyenlere karşı tüm ezilen kesimler nasıl Kürt halkının varlık mücadelesinin yanında olduysa şimdi de LGBTİ+’ların varlık ve haklar mücadelesinin yanında amasız, fakatsız duracağız.
Kadın ve LGBTİ+ düşmanı HÜDA-PAR da mecliste olacak. Önümüzdeki dönem toplumsal cinsiyet açısından bizi neler bekliyor?
Erdoğan rejimi son zamanların en güçlü hareketini yaratan kadın ve LGBTİ+’ları cezalandırmak istiyor, bu çok açık. Önümüzdeki dönem bu anlamda bizler için kolay geçmeyecek. Ancak Erdoğan da şunu bilsin ki en dirençli kesime savaş açtı. Biz uzun zamandır mücadele pratiği içinde çok deneyim biriktirdik. Gerek birlikte mücadele etmek konusunda gerekse de sonuç alıcı mücadele yöntemleri konusunda tüm dünyada ve coğrafyamızda ciddi bir kadın ve LGBTİ+ mücadelesi birikimi var. Tüm saldırılara karşı en başta kafa netliği ile hareket edeceğiz. Her türlü ayrımcı yaklaşıma karşı birbirimizi bırakmayacağız.
Bütün bu karamsar tablo içerisinde sizce demokratik bir dönüşümü sağlama imkanı hâlâ var mı? Varsa nasıl mümkün?
Demokratik dönüşüm imkanı her zaman vardır. Tablonun karamsar olması işimizin kolay olmadığını gösteriyor. Ezilen tüm toplumsal kesimlerin birbiriyle dayanışmayı güçlendirmesi son derece önemli. Toplumun tüm katmanlarında örgütlenmenin yaygınlaşması elzem. Örgütlenmelerin sendikasından mahalle meclislerine kadın ve LGBTİ+ örgütlerine kadar geliştirilmesi gerekiyor. Demokrasi, sandıkla sınırlı değildir. Biz bunu biliyor ve söylüyorduk ancak toplumun en geniş ezilen kesimleri hem iktidar tarafından hem de Millet İttifakı tarafından sandığa kilitlendi, sokak muhalefetinin önü her iki kesim tarafından da kesilmeye çalışıldı. Biz parti olarak da sosyalistler olarak da her zaman sandık ve sokağın dengesini sokaktan yana kurma taraftarı olduk ve bunun mücadelesini verdik. Bu yüzden de toplumun en diri unsuru olarak varlığımızı koruyoruz. Şu anda yapmamız gereken de değişimden yana, demokrasiden yana inatla tavrını ortaya koyan toplumsal kesimlerin bu ısrarını örgütlü bir güce dönüştürebilmektir.