Putin’in Sarayı

Putin’in Sarayı
'Navalni, sarayın Putin tarafından, kendisine yakın petrol devi iş adamlarına rüşvet olarak sipariş edildiğini öne sürüyor.'

Can DÜNDAR


ARTI GERÇEK - Hafta sonu Rus muhalif siyasetçi Aleksey Navalni’nin hazırladığı belgeseli izledim. Navalni biliyorsunuz geçen Ağustos’ta kahvesine konan bir maddeyle zehirlenmişti. Ölümden dönen siyasetçi Almanya’da tedavi edildi, geçen hafta Rusya’ya geri döndü ve hemen tutuklandı. Almanya’da hazırladığı belgesel, o hapisteyken yayınlandı ve birkaç gün içinde 90 milyona yakın izleyiciye ulaştı.

Yaklaşık iki saatlik belgesel, "Putin’in Sarayı: Dünyanın en büyük rüşvet hikayesi" başlığını taşıyor. Navalni, Rusya Devlet Başkanı’nın yasa dışı kaynaklarla Karadeniz kıyısındaki Gelencik’te, kendisine lüks bir saray inşa ettirdiğini öne sürüyor. 10 milyar lira değerindeki sarayın havadan çekilmiş görüntülerine yer veriyor. Görüntülerde bu devasa arazi üzerinde, bir liman, kilise, kumarhane, üzüm bağı, yeraltında buz hokeyi sahası gibi tesisler olduğu görünüyor. Navalni, sarayın Putin tarafından, kendisine yakın petrol devi iş adamlarına rüşvet olarak sipariş edildiğini öne sürüyor, "Bu toprak parçası, Rusya içinde ayrı bir devlet gibi; Çarı da Putin" diyor.

Putin iddialara cevap vermedi, "İtibardan tasarruf olmaz" filan demedi, ama sözcüleri, sarayın Putin’e ait olmadığını, Navalni’nin ise "yabancı servislere çalışan bir ajan" olduğunu söylediler.

Belgesel yayınlandıktan sonra Navalni’nin çağrısıyla onbinlerce Rus sokağa döküldü. Polis, gösterileri şiddet kullanarak bastırmaya çalışıyor.

Lüksüne düşkün bir despot, onun rüşvetle semirmiş oligarkları, hapiste bir muhalif lider, göstericilere karşı orantısız polis gücü, yaşananları görmezden gelen iktidar medyası… Bunlar size bir şeyler hatırlatmıştır elbette… Ama başka şeyler de söylüyor bize:

"Seni öldürmeyen, seni güçlendirir" sözünün doğruluğunu mesela…

Rakiplerini saldırılarla korkutmaya, hatta öldürmeye çalışan despotların onları daha güçlü hale getirdiklerini…

Saldırıya uğrayan siyasetçilerin sinmeyip cesur olduklarında halkı harekete geçirebildiklerini…

Medyanın bir şeyi görmemesinin, kitlelerin görmediği anlamına gelmediğini…

Ve son olarak da, kendine devasa saraylar inşa etmenin, yandaş işadamlarını rüşvetle zengin etmenin, rakiplerini safdışı etmek için zehirletmenin, medyayı satın alıp körleştirmenin, bir polis devleti inşa etmenin, gerçeği saklamaya, halkın isyanını bastırmaya yetmediğini…

Ders olsun. Dert olsun.

 

Öne Çıkanlar