Elmalı Davası toplumsal bir pornografi malzemesine mi dönüştü?

Elmalı Davası toplumsal bir pornografi malzemesine mi dönüştü?
'Tacize uğrayan, bu haberlerin nesnesi değil de öznesi olan 'mağdur' çocuklara neler oluyor? Bunu internetten daha da önemlisi ruhlarından nasıl silecekler?'

Leyla ÖZKAYNAK 


ARTI GERÇEK - Kamuoyunda Elmalı davası olarak bilinen, 6 ve 9 yaşlarındaki 2 kardeşin cinsel istismara maruz bırakıldığı davada yargılanan sanık anne ve üvey baba 6 aydır serbest. 2 kardeşin yaşadıklarını resimlerle anlattığı istismar ve sanıkların tahliyesi sosyal medyada infial yarattı. Olayla ilgili çocukların çizdiği resimler bazı haber siteleri de dahil olmak üzere sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşıldı. 

Çocuklara ait olduğu iddia edilen bir mektup da paylaşılanlar arasındaydı. Ama o mektubun Elmalı Davası’na ait olmadığı anlaşıldı. Bazı haber siteleri ve gazeteler bu mektubu söz konusu haberde kullandı.

Peki üç gündür yaşanan dezenformasyon, çocukların yararını mı gözetiyor? Bu görsel ve yazılanlarla karşılaşan çocukların gelecekleri nasıl etkilenecek?  Medya istismar haberlerinde gerekli hassasiyeti gösteriyor mu? Çocuk hakları alanında çalışan uzmanlara sorduk. 

'ÇOCUK HAKLARININ EN ÇOK İHLAL EDİLDİĞİ YER MEDYADIR'

Başkent Üniversitesi'nden Çocuk Gelişim Uzmanı Prof. Dr. Mesude Atay, adaletin tecelli etmesi talebiyle yapılan haber veya paylaşımların çocukları tekrardan istismar ettiğini söylüyor:

"Ülkemizde çocuk haklarının en çok ihlal edildiği yer medyadır. Elmalı Davası’nda da mağdur çocuklar, yargı süreci, haber yapanlar ve sosyal medya kullanıcıları tarafından istismar ediliyor fakat kimse bu davanın toplumsal bir pornografi malzemesine dönüştürdüğünün farkında değil."

'RUHLARINDAN VE İNTERNETTEN NASIL SİLECEKLER?'

Atay’a göre, yargının ve devletin harekete geçmesi önemli ama buradaki sorun toplumsal infialden sonra adım atılması. 

"Peki ya tacize uğrayan, bu haberlerin nesnesi değil de öznesi olan "mağdur" çocuklara neler oluyor? Bunu internetten daha da önemlisi ruhlarından nasıl silecekler?" Atay dezenformasyonu yayanlara bu soruları yöneltiyor. 

"Türkiye’de çocuklar istismar ve taciz durumlarının dışında haberleştirilmiyor. Üzerinde düşünülmesi gereken en önemli noktalardan bir tanesi de bu çocukların ruhsal durumları ve gelişimleri ile ilgili hiçbir uzmanın görüşüne medyada yer verilmemesi ve fikrinin alınmaması. 

 'MEDYA ÇOCUK HAKLARI AÇISINDAN SINIFTA KALDI'

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman da medyanın çocuk hakları açısından sınıfta kaldığı görüşünde.

Çocuk istismarı haberlerinde hiçbir koşulda çocuğun kimliğinin açık bir şekilde verilmemesi gerektiğini söyleyen Koman, kimliği açık edecek ögelerin de kullanılmaması gerektiğine dikkat çekiyor:

"Çocukların kendilerini ifade ettiği bu çizimlerin izinsiz kullanımı zaten özel hayata saygıyı ihlal eden bir durum. Üstelik bu çizimler delil niteliği taşıyor. Örneğin; çocuğun adı soyadı kodlanırken, ailesinden birinin adı açık yazılabiliyor ya da fotoğrafı kullanılabiliyor. Ya da çocuğun kimliğini açığa çıkaracak; oturduğu yer, gittiği okul gibi bilgilere yer verilebiliyor. Bunlar yapılmamalı. Hiçbir şekilde çocuğun görseli kullanılmamalı, çocuğun yaşadığı şiddet ayrıntılı bir şekilde verilmemeli. Haber yapmak için bazı ayrıntılara ihtiyaç var elbet. Ama buradaki sınırı iyi belirlemek lazım. Çocukla ilgili davayı değiştirmek için bile olsa bu ilkeleri hiç unutmamalıyız."

 'HANGİSİYLE GERÇEKTEN İLGİLENDİK?'

"Kaç çocuk için benzer ortak duyuyu hissettik? Hangisinin gerçekten ne durumda olduğunu biliyoruz? Hangisiyle gerçekten ilgilendik?" diye soran Koman, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Bir süre sonra öfkemiz geçiyor, olay yavaş yavaş gündemden düşüyor. Çocuklar o zaman yalnız kalıyor işte. Hem soruna gerçek çözüm üretmemiş oluyoruz hem de kimliğini açık ettiğimiz çocukları onlarca riskle baş başa bırakıyoruz.  Bu yüzden kendimize ‘neyin peşindeyiz?’ sorusunu sürekli sormamız gerek."  

'ÇOCUĞA ZARAR VEREN HABERLER DE İSTİSMAR NİTELİĞİNDE'

Avukat Çiğdem Ertak, Çocuk Koruma Kanunu’nu hatırlatıyor. 

"Buna göre, çocuğun yaşadıklarını tekrar tekrar hatırlamaması, travmasının tetiklenmemesi ve örselenmemesi için tekrar tekrar anlattırmamak, bir kereliğine belirlenmiş usul ve yöntemlerle beyanı alınmalıdır. Hal böyleyken çocuğu, bugününü ve geleceğini yok sayan, mahremiyet ve özel hayatın gizliliğini ihlal eden şekilde paylaşım ve içerikler çocuğu korumayan, çocuğa zarar vermeyi sürdüren haberler istismar niteliğindedir."

'MEDYA, İSTİSMARI MÜNFERİTMİŞ GİBİ GÖSTERİYOR'

Siyaset bilimci Prof. Dr. Ülkü Doğanay ise medyanın istismar vakalarını kişisel sapkınlar olarak gösterdiğini ifade ediyor: 

"Yani ortada sapkın ebeveynler var. İstismarın arkasındaki toplumsal ilişkiler ve istismarın münferit olamayacak kadar yaygın olduğuna dair arka plan bilgisi bu haberlerde yer almaz. 

Siyasi iktidarın erken yaşta evliliği, çocuk evliliğini meşru gösterme girişimleri, Diyanet'in bu yöndeki açıklamaları, dini kanaat önderlerinin ensesti olası ve mümkün gösteren açıklamaları bugün yaşanan sürecin, yalnızca sorumluluğu kişilere yüklenecek sapkınlıklar olduğunu düşünmenin hatalı olduğunu gösteriyor."

'GAZETELER TİRAJ, TELEVZİYONLAR REYTİNG ARIYOR' 

İstismarın reyting aracına dönüştüğüne de vurgu yapıyor Doğanay:

"Saldırının an be an nasıl gerçekleştiğini ya da o görselleri paylaşan kaynaklar tıklanmalarını yükseltiyor. Gazeteler tiraj, televizyonlar reyting artırıyor. Bu gibi içerikler insanlarda merak uyandırdığı için kamuoyunun dikkatini çekme amaçlarının dışında kazan-kazanım elde etmesine yarıyor. Aynı zamanda söz konusu ayrıntılar hem istismarın olağanlaştırılmasına bazen de kurbanın suçlanmasına neden oluyor."

Öne Çıkanlar