Vergi Uzmanı Ozan Bingöl: Vergi politik ama vergilendirme ideolojik

Vergi Uzmanı Ozan Bingöl: Vergi politik ama vergilendirme ideolojik
'Asgari ücretliden 752 lira 50 kuruş vergi ve SGK primi kesmek ahlaki olmadığı gibi, vergi adaleti ilkesine de aykırı.'

Türkiye'de çalışanların yüzde 60’ından fazlasının asgari ücret ve civarında ücretle çalışıyor.  Enflasyon ve dolar kuru hızla artarken alım gücü de her geçen gün eriyor.Şimdi gözler ülkede  gelecek ay başlayacak zam pazarlığında. Yapılacak zam için tartışmalar devam ederken asgari ücretle ilgili bir diğer konu başlığı ise yapılan kesintiler. Asgari ücret için verilen 3 bin 577 liradan 4 farklı başlıkta devlete ödemesi gereken kesintiler nedeniyle işçinin eline geçen ücret 2 bin 825 liraya kadar düşüyor. Asgari ücretle çalışanlar yapılacak zammın yanı sıra kesintilerin de son bulmasını istiyor. Devrimci İşçi Sendikalar Konfederasyonu’nun (DİSK) ‘Gelirde adalet istiyoruz’ sloganıyla ekim ayından bu yana sürdürdüğü eylemlerin talepleri arasında da bu kesintilerin son bulması yer alıyor.

ASGARİ ÜCRETTEN 4 FARKLI BAŞLIKTA DEVLETE ÖDEME YAPIYOR

BirGün'de yer alan habere göre işveren asgari ücret için devlete 2 farklı ödeme yapmak zorunda. Bunlardan ilki Sosyal Sigortalar Kurumu’na (SSK) ödenen 554,51 kuruşluk prim. Bir diğeri ise işverenden alınan 71 lira 55 kuruşluk işsizlik ödeneği ödemesi. Bu ödemelerle birlikte asgari ücretin işverene maliyeti 4 bin 203 lira 56 kuruş oluyor. İşçiye kalan tutar ise 3 bin 577 lira 50 kuruş. Ancak işçinin 4 farklı başlıkta devlete ödemesi gereken bir tutar bulunuyor.

İşçinin yapması gereken ödemlerden ikisi işverenden de alınan SSK ve işsizlik prim ödemeleri. Buna göre işçiden SSK için 500 lira 85 kuruş ödeme alınıyor. İşsizlik ödeneği için ise işçiden alınan tutar 35 lira 78 kuruş.

Bunların yanı sıra işçiden aylık gelir vergisi ve damga vergisi de alınıyor. Devlet işçinin 3 bin 577 liralık maaşından 456 lira 13 kuruş gelir vergisi alıyor. Gelir vergisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve geliri olan herkesten alınıyor. Gelir vergisi ücretliler ve ücretli olmayan gelir sahipleri için ayrı uygulanıyor. Ücretliler için uygulanan vergi tarifesi 0 liran 24 bin liraya kadar olan dilim için yüzde 15 olarak uygulanıyor.

Damga vergisi ise devletin, asgari ücretlinin evrakları için harcadığı kağıt, dosya gibi giderler için aldığı ücrete deniyor. Devlet asgari ücretliden damga vergisi adı altında 27 lira 15 kuruş alıyor.

Bu kesintilerle birlikte işçinin brüt ücretinden eline kalan tutar 2 bin 557 lira 59 kuruş oluyor. Devlet aldığı vergilerde 268 lira 31 kuruşluk bir indirim uyguluyor. Buna Asgari Geçim İndirimi (AGİ) deniyor. AGİ ile beraber işçinin eline geçen net ücret 2 bin 825 lira 90 kuruş oluyor.

'SGK PRİMİ KESMEK AHLAKİ DEĞİL'

Bir işçinin işverene toplam maliyeti ile işçinin eline geçen net ücret arasındaki farka vergi takozu deniyor. Vergi Uzmanı Ozan Bingöl ise Türkiye’de vergi takozunun OECD ortalamasının üzerinde olduğunu belirtti. Bingöl şu değerlendirmede bulundu:

"OECD ortalamasının üzerinde bir vergi takozuna sahip olduğumuz sürece kayıt dışılığın önüne geçmemiz mümkün değil. Bir asgari ücretlide bile yaklaşık bin 378 liralık takoz sürdürülebilir bir uygulama değil. Bugün asgari ücretlinin bir büyükşehirde geçinebilmesinin bile bilimle izahı mümkün değilken sadece bu asgari ücretliden 752 lira 50 kuruş vergi ve SGK primi kesmek ahlaki olmadığı gibi, vergi adaleti ilkesine de aykırı."

'VERGİLENDİRME İDEOLOJİK YAPILIYOR'

Bingöl son olarak şunları söyledi: "Emek geliri de vergisel anlamda sermaye geliri kadar korunmalı. Bu ülkede kemer sıkma işi hep sıkacak kemeri dahi olmayan dar gelirliye uygulanıyor. Damga vergisi gibi çağ dışı uygulamalar var. Vergi politik ama vergilendirme ideolojik."

'750 LİRA ÇOK ŞEY İFADE EDİYOR'

Asgari ücretle yaşamını sürdüren işçiler vergi kesintilerinin kendileri için önemli bir gelir kaybı olduğunu belirtten işçi Salih Karakoç "Bizden kesilen 750 lira çok şey ifade ediyor. Açamadığımız kombi, kira, gıda her şey demek. Artık üstümüzü başımızı bile düşünmüyoruz. Yıllardır aynı ayakkabıyla idare ediyoruz. Montumuz yırtılıyor terziye diktiriyoruz. Eskiden babalarımız, dedelerimiz yapardı bunu. Seri üretimin, endüstrinin bu kadar ileri olduğu, tüketimin arttığı bu çağda bunu yapmak durumundayız. Aldığımız ürünler de kullan at olduğu için sağlam olmuyor, hemen yıpranıyor, bozuluyor. Ama biz bunu bile karşılayamıyoruz" diye konuştu.

İstanbul’da bir kafede garsonluk yapan Erinç Tan ise şu değerlendirmede bulundu: "Türk lirası değer kaybetse de bizim elimize geçen 3 kuruş para. 50 lira 100 lira daha kazanalım diye fazla mesaiye kalıyoruz. 750 lira bunun için bize çok geliyor. Mesela şimdi bize 750 lira bir masraf çıksa kara kara düşünürüz. Evde çamaşır makinesi bozulacak, bir masraf çıkacak diye korkuyoruz."

'BİZİ BU DURUMA GETİRENLERE KIZIYORUM'

Bir başka garson Adem Kılıç da kendilerinden yapılan kesintilerin kaldırılmasını talep etti. Kılıç, 3 çocuk babası olduğunu belirterek "Bizden kesilen 750 lira her bir çocuğuna 250 lira az harçlık vermem demek. Şu an beni en çok yoran eğitim masrafları. Öğretmenler kitap listeleri veriyor. Onlara kızmıyorum. Bizi bu kitapları alamayacak duruma getirenlere kızıyorum" dedi.

Öne Çıkanlar