Gemi personelinin Coronavirus ile imtihanı: Psikolojik çöküş yaşıyoruz

Gemi personelinin Coronavirus ile imtihanı: Psikolojik çöküş yaşıyoruz
Gemi personeli olan Eray salgın sürecini, 'Personel gemide mahsur kalınca yani var oldukları limanlarda bile dışarı çıkamayınca psikolojik çöküş yaşamaya başladılar' diye anlatıyor.

Rıfat DOĞAN 


ARTI GERÇEK- Coronavirus salgınından etkilenen bir kesim de gemi personelleri. Onlardan biri olan Eray, yaşadıklarını, bu süreçte karaya ayak basamamalarının yarattığı ruh halini Artı Gerçek’e anlattı. 

Coronavirus pandemisi ya da diğer adıyla salgını tüm dünyada etkisini sürdürüyor. Bu salgını evinde geçirenler olduğu gibi çalışmak zorunda olan işçiler de vardı. Karada çalışan işçiler gibi hayatı denizlerde geçen gemi çalışanları da bu süreçten etkilendi. 

GEMİ PERSONELİ KARAYA AYAK BASAMIYOR

Kendini "gemi insanı" olarak tanımlayan 35 yaşındaki Eray da bir Kıbrıs firmasının RO-RO gemisinde ‘2. çarkçılık’ yapıyor. Salgının başladığı günden bu yana ayağını karaya basabilmiş değil. Bayramı Mersin Limanı’nda gemide ailesinden uzakta geçiriyor. 

Salgın günlerinde gemide yakalanmayı "arafta kalmak" sözleriyle anlatan denizci Eray, "On binlerce denizci gemilerde mahsur kaldı. Bulaş riski açısından nispeten en steril çalışma şartları bizlerde ama yine bizlerin meslekten kaynaklı en büyük sorunu olan yalnızlık, sosyalleşememe gibi hissiyatlar had safhaya çıktı" diyor.  

‘AİLELERİMİZİ GÖREMEDİĞİMİZ MAHSUR KALDIĞIMIZ İÇİN PSİKOLOJİK ÇÖKÜŞ YAŞIYORUZ’

Gemide mahsur kalmanın yarattığı sıkıntılar da var. Bunun birçok nedeni olduğu gibi sonuçları da bazen istenmeyen olaylara neden oluyor. Eray’ın anlattıkları durumun hiç de iyi olmadığını gösteriyor: 

"Ailelerini, sevdiklerini zaten aylarca göremeyen denizciler bir de gemide mahsur kalınca yani var oldukları limanlarda bile dışarı çıkamayınca psikolojik çöküş yaşamaya başladılar. Bu da en başta işçi sağlığını olumsuz etkiledi tabii. Gemi insanları birbirlerine sardılar tabiri caizse. Kavgalar, gürültüler ve benzeri çünkü hiç bir liman bizleri kabul etmedi." 

Yanaştıkları ülkelerde kabul edilmemelerini "yurtdışından gelen turistle aynı muameleyi gördüm" sözleriyle ifade eden Eray, limana kabul edilmeyen yüklü gemilerin açıkta demir atmak zorunda kaldığını belirterek şunları söyledi: "Demirde beklemek denizciler için en berbat hal. Hava koşullarından ötürü geminin sallanması, televizyon, telefon ve internet gibi iletişim araçlarının çok zor çekmesi hatta hiç çekmemesi nedeniyle büyük sorunlar yaşanıyor." 

İŞE SAĞLAM GİREN PERSONEL ZAMANLA YAŞANAN SORUNLAR NEDENİYLE CİNNET GEÇİRİYOR

Yaşadıklarını Sarmaşık filminin bir benzeri gibi. Çaresiz kalan gemi personelinin kavgaları, birbirlerine düşman olması. Eray da bu benzetmeye katılıyor. Ona göre bu sorunun en önemli nedenlerinden biri de  üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde bir denizcilik politikasının olmaması. Eray, denizcilerin her seferinde gözardı edilmesinin bu sorunları bir istisna olmaktan çıkarıp sıradanlaştırmasından şikayetçi çünkü bir iki ay önce cinnet geçiren bir personel sektörde çok sevilen Bora Ekşi kaptanının ölümüne neden olmuş. Denizcileri yasa boğan bu olay ilk değil geçen hafta da yine bir gemi aşçısı kendini yaralamış. Eray yaşanan sıkıntıların ve çözülemeyen sorunların işe sağlam giren çalışanlara  zamanla cinnet geçirttiğini ve canavarlaştırdığına dikkat çekiyor.

‘ÇOĞU ÖRNEKTE ÖDEME DE YAPILMADI’

Denizcilik politikasının olmamasını eleştiren Eray, yaşadıkları sıkıntıları şöyle örnekliyor:

"Türkiye için salgın süreci 11 Mart'ta başladı olarak kabul edersek daha yeni 19 Mayıs’taki Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı bir yönerge ile bir nebze rahatladık. Bir nebze diyorum çünkü ilgili yazıda gemi insanlarının ülkeye girişlerindeki karantina süreçlerini evlerinde geçirme kararı açıklandı. Öncesinde gemiden sözleşmesi bittiği halde ayrılamayan binlerce personel vardı. Düşünsenize sözleşmeniz bitmiş, ama 2 aydan fazladır yine gemidesiniz. Salgın sürecinde bu "evde karantina" kararı çıkmadan önce, sözleşmesi biten personel gemiden inemediği için gemide mahsur kaldı. O gemi insanlarına çoğu örnekte ödeme yapılmadı."

‘KAPININ MANDALI OLDUK’

Köklü bir çözüm olmamasını eleştiren Eray, "Bizler bu ülke için hep dış kapının mandalı olduk. Yani kıskançlık olarak algılamayın ama Umre'den gelen vatandaşlar için o kadar girişimlerde bulundu bu ülke. Bize en ufak bir yardımı dokunmadı. Üstelik mahsur kaldık" diyor ve şunu talep ediyor: "Yani sokağa çıkma yasakları haricinde bulunduğumuz liman çevresinde sokağa çıkmak istiyoruz. Gerekli tüm testleri yapsınlar eğer semptom göstermiyorsak izin versinler çarşıya çıkalım, asgari ihtiyaçlarımızı karşılayalım."

Genelgenin gemide çalışmaya devam eden insanlara dair bir yenilik getirmediğini belirten Eray, "Biz hala gemiden inemiyoruz. Yönetmeliğin bir karşılığı yok. Doğru, yurtdışından geliyoruz, yurda giriş yapıyoruz ama gemiye geri döneceğiz. Çarşıya çıkıp hava alamıyoruz. Hala gemideyim. Eve gidebilme şansımız yok" diyor.

‘HENÜZ ETKİSİNİ GÖRMEDİM AMA İLERLEYEN GÜNLERDE ACISI ÇIKACAK’

Çalışmak zorunda olduklarını çünkü şirketin devletin belirlediği 14 günlük karantina süresi için ücretli izin şeklinde vermesinin bir yana ücretsiz izin de veremeyeceğini belirten Eray, bunun nedenini şu sözlerle açıklıyor: "Asgari personel sayısını tamamlaması gerek. Yani benim yerime geçici bile olsa personel temin edemez çünkü az evvel bahsettiğim hastane raporları ve kurs sertifikaları da durdurulmuş halde. İyice içe kapanıyorsunuz bu süreçte. Henüz etkilerini görmedim ben çünkü süreç devam ediyor. Ama ilerleyen günlerde acısı çıkar."

Eray’ın ne zaman karaya ineceklerine ve bu sürecin ne zaman sona ereceğine ilişkin bir fikri de yok çünkü yetkili makamlardan sürecin ne zaman hafifleyeceğine ilişkin bir bilgi paylaşılmamış. Eray "Sadece haberlerden aldığımız işte ‘turizm haziran ortasında canlanacak’ tarzı açıklamalardan niyet okumaya çalışıyoruz" diyor. 

‘ELİMİZDEN BİR ŞEY GELMEMESİNİN ÇARESİZLİĞİ VAR’

Kendisini kısa mesafe çalıştığı için şanslı sayan Eray, asıl zorluk çeken gemi personelinin uzak sefer çalışan, o sırada okyanusta olan veya başka ülke limanlarında kalanların olduğunu dile getiriyor. Eray aile özlemine ve bunun karşısında çaresizliklerine dikkat çekiyor: "Liman otoriteleri ve alınan kararlar yüzünden hala bu sorunları aşamayan yüzlerce Türkiyeli var yurtdışında. Yani bizler bir şekilde kendimize bakabiliyoruz ama en kötüsü sevdiklerimizi, ailemizi ve evlatlarımızı göremiyoruz. Onlardan haber alamıyor veya haber alsak bile elimizden bir şey gelememesinin çaresizliği var." 

‘KIZIMIN BÜYÜMESİNİ GÖREMEMEK İNSANI YARALIYOR’

Bugüne kadar ailesinden hiç bu kadar uzak kalmadığını belirten Eray "İnsan gerçekten sevdiklerinin yanında olmak istiyor böyle zamanlarda. Özlem, hasretlik, yaşayamadığımız zamanlar, kızımın büyümesini görememek ve daha nicesi insanı yaralıyor. Açıkçası bütün gemi insanları aynı dertten muzdarip"  diyor. 

‘YIPRANMA PAYI HAKKIMIZI İSTİYORUZ’

"Türkiye siciline kayıtlı 1000 groston üstü 1600'den fazla gemi olduğunu ve bunların 80-90 tanesi dışında hiçbirinin sosyal faaliyetinin olmadığını belirten Eray, taleplerini şöyle sıralıyor: "Türk gemilerinde gemi insanlarının şartlarının iyileştirilmesini istiyoruz. Tüm denizdaşlar olarak 2008'de kendisi de denizci olan Binali Yıldırım tarafından kaldırılan "Yıpranma Payı" hakkımızı geri istiyoruz. Ülkenin kilit sektörü, en çok döviz girişi sağlanan sektörü, en karlı sektörü olan denizcilikte, gemi insanlarının verdiği emeklerinin karşılanmasını istiyoruz."

Eray, kamuoyunda denizcilerin çok kazandığına ilişkin yanlış bir algı olduğunu da belirtiyor. Ona göre bu 10 yıl önceydi ve bugün gemi personeli  son yıllarda maaşlar tayfa için 500 dolar yani 3000-3500 TL dolaylarında. 

Öne Çıkanlar