KESK'ten AYM'nin grev kararına tepki

KESK'ten AYM'nin grev kararına tepki
KESK, Anayasa Mahkemesi'nin greve ilişkin başvuruyu, emsal teşkil etmesini istemediği için reddettiğini ifade etti.

ARTI GERÇEK-KESK, Anayasa Mahkemesi'nin 10 Ekim Ankara Katliamı'nın ardından yapılan grevi siyasi olarak nitelendirerek, hakkında disiplin cezası verilen bir sağlık emekçisinin örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin başvurusunu reddetmesine tepki gösterdi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik tarafından konfederasyonun Ankara'daki genel merkezinde yapılan basın açıklamasında, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ret kararının 10 Ekim Ankara katliamında açılan yaralara bir kez daha tuz bastığı belirtildi.

'AYM KARARI BİR HUKUK GARABETİ'

"Bilindiği üzere 24’ü bağlı sendikalarımızın üyesi ve onların yakını olmak üzere 103 canımızı hunharca aramızdan koparan 10 Ekim katliamının hemen ardından dönemin hükümeti üç günlük ulusal yas ilan etmiştir. Ancak ilan edilen üç günlük yasın sadece göstermelik olduğu kısa sürede açığa çıkmıştır. Çünkü katliamın faillerini ve arkasındaki güçleri açığa çıkarmakla görevli olanların hem katliamda hayatını kaybedenleri suçlayan hem de katliamdan sağ kurtulanları hedef gösteren açıklamalara ardı ardına imza atmaya devam etmiştir. Öte yandan demokrasi ve barış karşıtları 10 katliamında hayatını kaybeden ve sağ kurtulanları suçlayıcı açıklamalarla yetinmemiş, katliamı protesto eden basın açıklamalarına ve katliamın hemen ardından KESK-DİSK-TMMOB-TTB olarak yaşamını yitiren arkadaşlarımızı anmak, cenazelerini kaldırmak, hain katliamı lanetlemek ve sorumluların açığa çıkarılmasını talep etmek için 12-13 Ekim 2015 tarihlerinde hayata geçirdiğimiz greve katılan binlerce üyemiz hakkında soruşturma açmıştır. Söz konusu soruşturmalar soncunda üyelerimizin önemli bir kısmına çeşitli disiplin cezaları verilmiştir. Söz konusu disiplin cezalarına karşı açılan sınırlı dava üyelerimiz lehine sonuçlanırken mahkemelerin çoğu üyelerimize verilen disiplin cezalarını onamıştır. Bunun üzerine sendikalarımız çeşitli disiplin cezaları verilen üyeleri adına, örgütlenme özgürlüğünün ihlali konusunda Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur" diyen KESK Eş Başkanı Bozgeyik, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı 'hukuk garabeti' olarak niteledi.

'SENDİKAL HAKLARIN BÖLÜNMEZLİĞİ İLKESİ GÖZ ARDI EDİLDİ'

"Siirt Devlet Hastanesinde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak çalışan Tayyip Akbulak adına sendikamız SES tarafından yapılan başvuruyu inceleyen mahkeme, konfederasyonumuz kararı doğrultusunda 12-13 Ekim 2015 tarihlerinde yapılan greve katıldığı gerekçesi ile idare tarafından 1/30 aylıktan kesme cezası verilen ve mahkeme süreçleri ile cezası kesinleşen Akbulak’a ilişkin bireysel başvuru hakkında öncelikle iş bırakma eyleminin bir sendikal hak olmadığına dolayısıyla sendikal eylem kapsamında değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir" diyen Bozgeyik, şunları söyledi:

"Mahkemenin 12-13 Ekim tarihlerinde hayata geçirdiğimiz grevin sendikal hak olmadığına ilişkin değerlendirme yaparken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin sendikal faaliyetlerin engellenmesine ilişkin Türkiye aleyhine verdiği kararlardan ve Uluslararası Çalışma Örgütünün temel sözleşmelerinden alıntılar yapılsa da söz konusu karar ve sözleşmelere ruhunu veren sendikal hakların bölünmezliği ilkesi göz ardı edilmiştir."

'KARARIN EMSAL OLMASI İSTENMEDİ'

"AYM kendisine sunulan, aynı konuya ilişkin olarak sendikalarımızın üyeleri lehine verilen Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 19 adet kararı ile İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin bir adet kararını da yok saymıştır. 

AYM sendikal bir hak teşkil etmediğine karar verdiği başvuruyu "örgütlenme özgürlüğü" kapsamında incelemiştir. Ancak AYM örgütlenme özgürlüğü kapsamında yaptığı değerlendirmede başvurucu Akbulak’a verilen aylıktan kesme cezasının "kamu düzeninin korunmasına yönelik" meşru bir amaç taşıdığı tespitine yer vererek örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir."

Böylece 12-13 Ekim tarihlerinde hayata geçirdiğimiz greve katıldığı için disiplin cezası verilen, söz konusu disiplin cezası mahkeme tarafından onaylandığı için Anayasa Mahkemesine başvuru yapan tüm üyelerimiz açısından emsal teşkil etme tehlikesi barındıran bir hukuksuzluğun kapısı ardına kadar açılmıştır. Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararı ile yargının siyasal iktidara ne kadar bağlı hale getirildiğini bir kez daha çarpıcı bir şekilde ortaya konulmuştur."

'YANINDAKİ ARKADAŞINI KATLİAMA KURBAN VEREN BİRİ HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ NASIL İŞE GİDEBİLİR?'

"Anayasa Mahkemesi 103 kişinin canına binlercesinin yaralanmasına mal olan bir katliamın ardından arkadaşlarımızı anmak, cenazelerini kaldırmak, hain katliamı lanetlemek ve sorumluların açığa çıkarılmasını talep etmek için 12-13 Ekim 2015 tarihlerinde hayata geçirdiğimiz grevi sendikal değil, siyasal bir eylem olarak değerlendirerek söz konusu greve katılanlara verilen disiplin cezalarının yerinde olduğuna hükmetmiştir" diyen Bozgeyik, şu soruları sordu: "Kardeşlerini, annelerini, babalarını, çocuklarını, arkadaşlarını, dostlarını hunharca bir katliama kurban verenlerin hiçbir şey olmamış gibi işine gitmesini beklemek ne kadar adildir? Sadece iki günlük greve katıldığı için ‘kamu hizmetinin etkin işleyişini aksatma" gerekçesi ile binlerce kişinin soruşturmasının, kovuşturmasının vesilesi haline getirilmesi ne kadar hukukidir?
Hangi insan yanı başındaki arkadaşını alçakça bir katliama kurban verdikten bir gün sonra hiçbir şey olmamış gibi işine gidebilir? Kim, aynı sendikada birlikte mücadele ettiği arkadaşı daha toprağa bile verilmeden hangi ruh haliyle, nasıl çalışabilir?"

Barış talep etmek ve katliam faillerinden hesap sormak istemiye iş bırakılması için 'sendikal bir hak değil de nedir' diye soran KESK Eş Başkanı açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı:

'HİÇ KİMSENİN ADALETİ AKSATMA YETKİSİ YOKTUR'

"Hiç kimsenin sendikal faaliyetlerin kapsamını kendi kafasına göre sınırlamaya, her geçen gün sınırlanan ekonomik ve sosyal menfaatleri temel alarak "çekirdek" haline dönüştürmeye, demokrasinin, hukukun, adaletin etkin olması gereken işleyişini aksatmaya hakkı yoktur. 

Bizler daha önce onlarca kez yaptığımız gibi,  hem 10 Ekim Mitingimizde hem de 12-13 Ekim tarihlerinde hayata geçirdiğimiz iş bırakma eylemimizde ülkenin emekçilerinin kendilerinin boğazından kesilen kaynakların çatışmalara, savaşlara aktarılmasına karşı barıştan ve kardeşlikten yana tercihimizi kullandık. 

Evet, bizler bu ülkede demokrasiyi, barışı, kardeşliği savunmanın ağır bedelleri olduğunu, bu bedellerde tepemizden eksik edilmek istenemeyen, bağımsızlığı tartışılır hale gelmiş yargının önemli bir araç haline getirildiğinin biliyoruz. Ancak emekçilerin ve halkların arasında derinleştirilmeye çalışılan kutuplaşmaya son verilmesinin halkın birikimlerinin yine halkın yararına kullanılmasını sağlamanın tek yolunun barış ve kardeşlikten geçtiğini de çok iyi biliyoruz. 

Bunun için 10 Ekim katliamında hayatını yitiren barış karanfillerimize verdiğimiz sözün gereğini yerine getirecek, birileri tarafından sendikal faaliyetlerin kapsamından dışlanmaya çalışılan barış ve kardeşlik talebini temel alan emek ve demokrasi mücadelemizi kararlıkla sürdürmeye devam edeceğiz."  

Öne Çıkanlar