Kurkut cinayeti duruşmasında salona silahlı polisler girdi
İstinaf'ın bozma kararı ile yeniden görülen Kemal Kurkut cinayeti duruşmasına üniformalı ve silahlı giren polisler, tepkiler üzerine salondan çıkarıldı. Aile avukatları, savunmalarında İstinaf'ın verdiği kararla sanığın cinayeti işlediğini kabul ettiğini dile getirdi.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 2017 yılında katıldığı Newroz kutlaması sırasında öldürülen üniversite öğrencisi 23 yaşındaki Kemal Kurkut cinayeti ile ilgili "olası kastla öldürme" suçundan yargılanan sanık polis Yakup Şenocak hakkında "delil yetersizliği"nden verdiği beraat kararının, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince sanığa yüklenen suçun "hukuka aykırı" olduğunu gerekçesiyle bozulması üzerine dava yeniden görüldü.
Öğleden sonra görülen duruşmada sanık polis Yakup Şenocak Bursa Adliyesi’nden, katılan sıfatı ile anne Secan Kurkut ve oğlu Ferhat Kurkut ise Malatya Adliyesi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) hazır bulundu.
Sanık avukatı, Kurkut Ailesi avukatları ile birlikte Antep Barosu İnsan Hakları Komisyonu üyesi avukatların sakondaki yerlerini aldığı duruşmayı, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP milletvekilleri Necdet İpekyüz, Dersim Dağ, Nusrettin Maçin, Remziye Tosun ile Diyarbakır İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyyat Ceylan’ın yanı sıra sivil polisler de izleyicilere ayrılan bölümden takip etti.
Duruşmayı başlatan mahkeme başkanı, katılanlar vekili Av. Reyhan Yalçındağ Baydemir’in İstinaf’ın bozma kararı sonrası mahkemeye sunmuş olduğu ‘Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku’ uzmanı Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Timuçin Köprülü’nce hazırlanan raporun da yer aldığı savunma dilekçesinin dosyaya eklendiğini paylaştı.
SALONA SİLAHLI POLİSLER GİRDİ
Ceza Dairesi'nin, 8 Şubat 2022 tarihli karar ilamının okunmasının ardından mahkeme başkanı, karara dair bir diyeceği olup olmadığı hususunda sanık polis Şenocak’a söz verdi. Şenocak’ın konuşmaya başladığı sırada izleyicilerin olduğu bölüme salona üniformalı ve silahlı polisler girdi.
Bu duruma tepki gösteren Av. Mehmet Emin Aktar, yargılamayı tehlikeye düşürmeleri nedeniyle polislerin salondan çıkarılmasını istedi. Bu talebi önce duymazdan gelip, sanığın savunmasını almaya devam etmek isteyen başkan, ısrarını sürdüren Aktar’a "Polisler nasıl tehlike oluşturuyormuş, güvenlik için buradalar" yanıtını verdi. Kurkut Ailesi avukatlarının duruna itiraz etmeyi sürdürmeleri karşısında mahkeme başkanı, "Salonda birbirinizi öldürürsünüz yanlışla" diyerek, üniformalı ve silahlı polislerin salondan çıkmaları talimatı verdi. O sırada izleyiciler arasından "Yanlışlıkla değil, bilerek öldürüyorlar" sesi yükseldi. Bu yaşananlar duruşma tutanağına kaydedilmedi.
SANIK POLİS: GÜNAH KEÇİSİ İLAN EDİLMEK İSTEMİYORUM
Sonrasında dinlenmeye devam edilen sanık polis, İstinaf mahkemesinin verdiği bozma kararının hukuka aykırı olduğunu dile getirdi. Bu dosya kapsamında "günah keçisi" ilan edilmek istendiğini söyleyen polis Şenocak, kararı kabul etmediğini belirtti. Mahkeme başkanının ‘Duruşmalardan vareste tutulma talebin var mı?" diye sorduğu sanık polis, duruşmalara katılmak istediğini ifade etti.
ANNE KURKUT: ACIM 5 YILDA DAHA DA BÜYÜDÜ
Sonrasında bozma ilamına dair sırasıyla anne Secan Kurkut ve oğlu Ferhat Kukut’a söz verildi. Anne Kurkut, "Şikâyetçiyim, sanığın cezalandırılmasını istiyorum. Benim oğlum suçsuz ve günahsızdı. Yaşadığım acı 5 yılda daha da büyüdü. Günahım bu kararı verenlerin boynunadır. Başka gençlerin öldürülmemesi için bu polis cezalandırılsın" derken, Ferhat Kurkut ise "Bu polis ya da bir başkası katil her kim ise cezalandırılmasını istiyorum. Bize daha fazla işkence çektirilmesin" dedi.
CEZASIZLIK POLİTİKASININ ÖRNEĞİ
Ailenin avukatlarından Mehmet Emin Aktar ise, duruşmanın sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınması talebinde bulunarak sözlerine başladı. Mahkeme başkanı, dosyanın kayda alınmasını gerektirir herhangi bir durum olmadığından talebin reddine karar verdi. Talebin reddi üzerine sözlerinin kelimesi kelimesine tutanağa geçirilmesini isteyen Av. Aktar, "Mahkemenizce yapılan yargılama neticesinde sanığın kasten öldürme eylemini gerçekleştirdiği sabit olmasına rağmen, beraat kararı verilmiştir. Bu karar, kolluk görevlilerinin yurttaşlara karşı işlediği suçlarda yaygın olarak karşılaşılan cezasızlık politikasının bir örneğidir. İstinaf başvurumuz üzerine Diyarbakır BAM 1. Ceza Dairesi, mahkemenizin verdiği beraat kararını yetersiz görmüş olacak ki kolluğun bir yurttaşı öldürmesinin cezasının olmadığını hatırlatmıştır. Bu karar 8 Şubat 2022 tarihlidir. Dosya Mart ayında mahkemenize ulaşmış ve 9 Mart’ta tensip yapılmıştır. Tutuklu dosyalarda bile 2-3 ay sonrasına gün verilmesine karşın, alelacele 13 gün sonraya duruşma günü tayin edilmiştir. Bununla apar topar davanın bitirilmeye çalışılması gibi bizlerin de duruşmaya ve davaya katılmamızın engellenmeye çalışıldığı açıktır. Tensip ara karanı ile sanık ve müştekilerin hazır edilmeleri amacıyla Segbis yazılmasına karar verilmiştir. Mahkemeniz sanığa ilişkin yazdığı Segbis talimatında CMK'nin 195'inci maddesi uyarınca çağrı kağıdı çıkartılmasını derç edilmiştir. CMK 195'inci Maddesi ‘Suç yalnız veya birlikte para cezası gerektirmekte ise sanık gelmeksizin duruşma yapılacağı’ şerhi derç edilmiştir. Özellikle okuyorum zapta geçsin ki bilinsin. Mahkemeniz cezanın para cezası olması gerektiğini düşünmektedir. Mahkemeniz öyle acele hareket etmektedir ki sanığın duruşmada bulunmasına bile gerek duymamaktadır. Maktulün annesine yazılan talimatta ise, CMK 235/2 maddesindeki çağrının yazılması derç edilmiştir. Yani müvekkil Secan'a ilişkin bir zorla getirme kararı yoktur. Olayın mağdurudur, oğlu katledilmiştir. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi talimat dosyasında çağrı kağıdı çıkartılmasına karar vermiştir. Aynı gün bir zorla getirme kararı yazılmıştır üye hakim imzalı. CMK'nın 43. Maddesi gereğince duruşma için muayyen olan günde zorla getirme kararı çıkartılmıştır. Sanık hakkında ‘duruşmaya gelmese bile olur’ diyen mahkeme, hakkında zorla getirme kararı olmamasına rağmen talimat mahkemesince zorla getirme emri çıkartılmıştır" dedi.
DURUŞMA TARİHİ
Maktul Kemal Kurkut’un 21 Mart 2017 tarihinde Newroz günü öldürüldüğünü ve dün 5’inci ölüm yıldönümü olduğunu hatırlatan Aktar, "Ne tesadüf ki 5’inci ölüm yıl dönümünden bir sonraki güne duruşma günü verilmiştir. Maktul yakınlarının acılarını yaşamasını dahi göz ardı etmiştir mahkeme" diye belirtti.
ULUSAL KRİMİNAL BÜRO RAPORU
Mahkemenin talebi üzerine Ulusal Kriminal Büro tarafından hazırlanan ve İstinaf’ın kararında yer verdiği bilirkişi raporu üzerinde duran Aktar, bu bilirkişi raporunda sanığın ne şekilde ateş ettiği, maktulü nasıl hedef aldığının kare kare fotoğraflandırılarak çok açık bir şekilde anlatıldığını hatırlattı. Bu görüntülerin duruşma salonunda izlenmesi taleplerinin daha önce reddedildiğini belirten Aktar, aynı kuruldan ek bir rapor talep edilmesi üzerine hazırlanan ikinci raporda bu kez kurşunun yerden sekerek maktulün koluna çarptığı, oradan vücuduna giriş yaptığı belirtilerek doğrudan doğruda bir atış sonucu öldürülmediği şeklinde rapor tanzim edildiğini ifade etti. Ancak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin, 9 mm çapında bir tabancaya ait merminin yerden sekerek önce kola, sonra öldürücü yara alacak şekilde vücuda girmesinin teknik olarak mümkün olmadığın altını çizen Aktar, "Çünkü bunu açıklamaya giriştiğinde teknik olarak bunun mümkün olmadığını, yerden seken kurşunun hız kaybedeceği, yön değiştirerek vücuda girmesi durumunda öldürücü nitelikte olmayacağı anlaşılacaktır" ifadelerini kullandı.
‘ETKİSİZ HALE GETİRİLEBİRDİ’
Aktar, devamında şunları söyledi: "Dün meslektaşım bir tevsii tahkikat talebi ile birlikte iki rapor, Diyarbakır Valiliği İl Polis Disiplin Kurulunun ve İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği Teftiş Kurulu raporunu ve bilimsel uzman görüşünü dosya sundu. Bölge Adliye Mahkemesi kararında sanık silah kullanma yetkisini kullandığını, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun (PSVK) 16. Madde de; ‘polis görevini yaparken direniş ile karşılaşması durumunda direnişi kırmak amacıyla zor kullanma yetkisine sahip olduğu ve kademeli olarak artan bir güç ile direnişin kırılması gerektiği’ belirtilmiştir. Bu da bedeni ve maddi güç şeklinde tarif edilmiştir. Olayın olduğu gün, olay yerinde zırhlı araç var, Toma var, polis kalkanları var, bariyerler var. Olay olduğu saatte polis ve maktul dışında Newroz alanında herhangi başka kimse var mı, yok! Yani zor kullanma suretiyle etkisiz hale getirerek yakalanması mümkün. Elinde sadece bıçak var. Yine 16. Madde’de; ‘ilgililere direnme durumunda direnmenin mahiyetine zor kullanılabileceği ve ihtaratın yapılması gerektiği, polisin kullanılacağı zoru kendisinin takdir edemeyeceği, toplumsal olaylarda amir tarafından tayin edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
EMİRLERE UYULMADI
Olay günü toplu bir müdahale var mı, var. Sorumlu amir de mevcut, bunu İl Disiplin Kurulu raporundan bilmekteyiz. Bu Kurul raporu, açılan tazminat davasına sunulmuştu. İlk mahkemede bunu talep etmiştik ancak mahkemeniz bunu ret etmişti. Disiplin Kurulu raporunun sonuç kısmında baş komiser yardımcısı, ‘herhangi bir yanlışlığa sebebiyet vermemek adına ateşin kesilmesi amacıyla ateşi kes şeklinde bağırdığını’, yine başka bir baş komiser yardımcısı da ‘ateş kes bağırmasını duyduğunu’ ifade etmiştir. Ateşi kesin denilmesine rağmen görevli memurlar emri uygulamamışlardır. Bakanlık mülkiye müfettişlerince hazırlanan raporun sonuç kısmında, olay günü maktulün elinde bıçak bulunduğu, üstünün çıplak olduğu, maktulün ‘tüm Amed burada toplansın, burayı patlatacağım’ demesine rağmen tehdidini uygulama imkanının bulunmadığının anlaşıldığı, kısmen koşarak kısmen yürüyerek olay yerine geldiği, polis memurlarının maktulün alkollü olduğu ve dengesiz olduğu, ateş etmenin kabul edilebilecek bir zor kullanma yöntemi olarak kabul edilemeyeceğinin, silah kullanan Yakup Şenocak, O.M. ve başkaca bir memurun zor ve silah kullanma yetkisi kanunlarına rağmen yazılı emre ve baş komiserin emrine ve başkomiser yardımcının emrine uymamaları nedeniyle Kemal Kurkut'un öldürülmesine sebebiyet verdikleri bu nedenle meslekten ihraçlarının uygun olacağı açıkça belirtilmiştir.
Sanığın dosyada bir beyanı var, 2018 yılında mülkiye müfettişine verdiği beyanın son sayfasında diyor ki; ‘elinde bulunan kasap bıçağı ile saldırmadan önce fiziken müdahale imkanı olmadığı, görev yerini terk etmediğini, şahsın daha elinde bıçak yok iken şahsa müdahale etmeyip olayların yaşanmasına neden olmadığı, boş kovanları toplayarak silah kullanmadığını iddia etmediğini’ beyan etmiştir. Toma 25'in kamerası kör noktaya çevrilerek kovanlar toplanmıştır. 25 adet polis memuru ateş etmiştir. Müdahale araçları dağıtmayan görevliler ile silah kullanan ve toma 25'in kamerasını kör noktaya çeviren ve kovanları toplayanların tespitini talep etmiştir."
MAHKEME KURKUT’A TERÖRİST’ GÖZÜYLE BAKIYOR
Av. Aktar, tümü sanığın kendisine ait olan bu beyanları görmeyen, çünkü olaya tarafsız bir gözle bakmadığını söylediği mahkemenin Kemal Kurkut’a ise ‘terörist’, ‘düşman’ gözüyle baktığını ifade etti. Aktar, "Dolayısıyla da bir polisin onu öldürmesinden daha makul bir davranış olamaz. İstinaf mahkemesi de aynen bunu söylemektedir. Polis bundan dolayı cezalandırılamaz, diyor. Buna uygun bir kılıf uydurularak hukuka uygunluk sebebi oluşturmalıdır, diyor. Artık mızrak çuvala sığmıyor. İstinaf, herhangi bir sorumluluğun altına girmeden sorumluluğu sizin mahkemenize yüklemiştir" diyerek, bozma kararı ile yeniden başlayan yargılamada tevsii tahkikat taleplerinin yerine getirilmesini talep ettiklerini söyledi.
AV. ÇELEBİ: GEREKÇE POLİS KENDİSİNİ GÜVENDE HİSSETSİN
Avukat Serdar Çelebi ise, sözlerine İstinaf kararından önce yargılamada cinayetin kasıtlı bir şekilde gerçekleştiğini, Kemal Kurkut'un bir bayram günü bilinçli bir şekilde öldürüldüğünü, delillerin eksik toplandığını dile getirmelerine rağmen mahkemenin bu yöndeki taleplerini kabul etmediğini hatırlatarak başladı. Mahkemenin sanık hakkında eksik soruşturma nedeniyle beraat kararı verdiğini belirten Çelebi, "Beraat kararı sanık lehine bir durum. Fakat İstinaf mahkemesi bunu yeterli görmeyip, ‘polis bir vatandaşı öldürürken kendisini güvende hissetsin, insanları öldürebilsin. Bu yetkiyi, bu inisiyatifi onlara verelim’ diyerek tuhaf bir gerekçe ile dosyayı bozmuştur" diye konuştu. Cinayet günü ile soruşturma ve kovuşturma sürecinde yaşananları ayrıntılı olarak anlatan Çelebi, sanık polisin mahkemede ve mülkiye müfettişlerince alınan beyanlarındaki çelişkilere dikkat çekti.
"Sanık Yakup Şenocak burada çok farklı şeyler söylemiş, ancak müfettişte vermiş olduğu beyanda ise çok farklı beyanlarda bulunmuştur. Çünkü idari bir yaptırımı olacağını bilmektedir" diyen Çelebi, mahkemeden başta sanığın tutuklanması olmak üzere tüm taleplerinin kabul edilmesini istedi.
Katılanlar vekili Av. Sidar Avşar da başından itibaren trajikomik bir hal alan yargılamada, bir soruşturma ve kovuşturmanın ‘nasıl yürütülmez, mahkemeler nasıl kılıf arar’ sorularının yanıtları ile bu dosyada karşılaştıklarını dile getirdi. Sanık polis tarafından ‘Dur’ ihtarı yapılmaksızın hedef alınarak Kurkut’a ateş edildiğinin altını çizen Avşar, cinayetin kasten işlenmesi nedeniyle sanığın tutuklanmasını talep etti.
KAZANHAN VE KARAKAN’I HATIRLATTI
İstinaf kararının vicdanları nasıl sızlattığını gördüklerini ifade eden Antep Barosu avukatlarından Bülent Duran ise, bu coğrafyanın çok sayıda polis katliamına ve cinayetine şahitlik ettiğini söyledi. Nihat Kazanhan cinayetini hatırlatan Av. Duran, "Bu cinayet dosyasında olay terörize edilmiş, polisin eyleminin haklı olduğu gösterilmiş ancak polis eylemini kabul etmiştir. Burada bariz bir şekilde yaşam hakkının korunması ile görevli olan kolluğun yaşam hakkını ihlal etmiş, hukuka aykırı bir şekilde deliller karartılmıştır. Sonradan bıçağı alan ve kurguyu canlı bomba kurgusuna kadar götürecek ve hukuka uygunluk tartışmasını açabilecek bir karar verilmiştir" dedi.
Yine Antep’te 2017’yi 2018’e bağlayan yılbaşı gecesi "dur" ihtarına uymadığı iddiası ile polis tarafından öldürülen lise öğrencisi Ekrem Görkem Karakan (16) cinayetini hatırlatan Av. Duran, "Antep’te bir çocuk sadece ehliyetsiz olmaktan dolayı canlı bomba olduğu iddiası ile katledildi. İstinaf bozma kararı sonrası yapmanız gereken kamu gücünü kullanan faillerin ortak hareket etmek suretiyle yapılan kasten cinayet olmasından dolayı nitelikli bir haldir. Kemal Kurkut katledilmiştir. Yaşam hakkını korumaya yönelik karar ödevinizdir" diyerek, mahkemeden bu ödevi yerine getirmesini beklediklerini dile getirdi.
'ÖZ KARDEŞİMDİ'
Antep Barosu avukatlarından Yaşar Karakan ise, meslektaşının hatırlattığı Ekrem Görkem Karakan için "O çocuk benim öz kardeşimdi" diyerek sözlerine başladı. Kardeşinin kolluk tarafından öldürülen 386’ncı kişi olduğunu belirten Karakan, bugün yaşanan Kilis’te yaşanan polis cinayeti ile bu sayının 419’a yükseldiğini kaydetti. Karakan, "Cezasını bulan polis sayısı çok azdır. Devlet tarafından korunan polisler karşısında tarafsız hakimler görmek istiyoruz" dedi.
SANIK AVUKATI BERAAT İSTEDİ
Katılan avukatlarının beyanlarının ardından sanık polisin müdafisi, müvekkilin ilk karardaki gibi suç işlemediğine ilişkin belgeler nazara alınarak beraatine karar verilmesini talep etti. İddia makamı ise dosyadaki eksik hususların giderilmesi yönünde görüş bildirdi.
15 EYLÜL’E ERTELENDİ
Duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, sonrasında açıkladığı ara kararlarında dosyadaki mevcut delil durumu ve delilleri karartma şüphesi bulunmaması nedeniyle sanığa dair tutuklama talebini reddetti. Valiliği İl Disiplin Kuruluna müzekkere yazılarak 2019/1 disiplin soruşturma evrakının gönderilmesinin istenilmesine, Kurul raporunda beyanı bulunan K.S. ve E.T’nin adreslerinin tespiti amacıyla Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, gelen cevaba göre adreslerine talimat yazılarak tanık sıfatıyla beyanlarının alınmasının istenilmesini kararlaştırarak bir sonraki duruşmayı 15 Eylül’e erteledi.
Duruşma sonrası görülen yargılamayı yorumlayan Kurkut Ailesi avukatları, taleplerinin sadece bir kısmı mahkemece kabul edilmiş olsa da işlenen cinayetine dair yargılamanın asıl şimdi başlayacağını dile getirdi. (MA)