'Kürtler de bizim vatandaşımız, bu adamların bir derdi var, o derde arkamızı dönerek nereye varırız'

'Kürtler de bizim vatandaşımız, bu adamların bir derdi var, o derde arkamızı dönerek nereye varırız'
Eski bakanlardan Erkan Mumcu, iktidarın Kürt politikasını eleştirerek, 'Şu kadar adam öldürdük, bu kadar adam öldürdük'le olabilecek bir şey mi?' diye sordu.

Eski Bakan Erkan Mumcu, Özlem Akarsu Çelik’in KRT’de yayınlanan "Politika" programına katıldı. Çelik’in sorularını yanıtlayan Mumcu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun "sert tutumunu" ve arkasında eski bakan Mehmet Ağar’ın olduğu iddialarını şöyle değerlendirdi: "Arkasında Ağar olup olmadığını bilmiyorum ama Mehmet Ağar’ın bugün nerede olduğu herkesin gözü önünde. Bunun değerlendirmesini insanlar yapacaktır."

‘TAKIM OYUNUNUN BİR OYUNCUSU’

"Sayın Soylu’nun mizacı belki böyledir, belki kendisini göreve getiren iradenin tasarrufu böyledir. Bu dilin kendi seçimi olacağına inanmıyorum. Cumhurbaşkanının muvafık olmadığı bir şey olsaydı, zaten kendisi uyarılır, üslubu değiştirmeye davet edilirdi. Orada bir takım oyunu var ve takım oyununun bir oyuncusu var. Bu takım oyunundan da gurur duyduklarını biliyorum. Bütün bu olup bitenler milliyetçilik gibi sunuluyor. Ben böyle olduğunu düşünmüyorum."

‘VİCDANIM KABUL ETMİYOR’

"Bütün bu Suriye operasyonları sırasında gün gün, bugün şu kadar öldürüldü, bugün şu kadar öldürüldü. Kimi öldürüyorsunuz kardeşim. Tavuk ölse insan üzülür. Sokaktaki köpek ölse insan üzülür. Ölen insan. Bu kadar insanın ölmüş olmasını bir iftihar meselesi gibi görmeyi benim vicdanım kabul etmiyor."

"Kürtler de bizim vatandaşımız. Bu adamların bir derdi var. O derde biz arkamızı dönerek, yok sayarak nereye varırız. Hani komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildi. Bunu istismar edenler varmış. Tamam bu başka bir şey ama bu derdi yok sayamazsın."

‘ADAM ÖLDÜRMEKLE ÖVÜNÜLÜR MÜ?’

"Militer yöntemlerle olabilecek bir şey mi? Ne yapalım kıralım mı? Şu kadar adam öldürdük, bu kadar adam öldürdükle olabilecek bir şey mi? Bir demokrasi cezaevi açmakla, adı terörist bile olsa insan öldürmekle övünülür mü?  Yaşatmaktır          marifet."

'BARIŞ SÜRECİ OLUMLU SONUÇLANMASI GEREKER BİR SÜREÇTİ'

"Barış süreci denilen, son derece pozitif ve olumlu sonuçlanması gereken süreç siyasetçilerin cesaretini kırmak adına iki yönlü provoke edildi. Birisi PKK’nın içindeki bazı uzantılar, PKK içinde kavgaya yol açtığını da çeşitli kaynaklardan okuyarak bildiğim için. Birisi de FETÖ. Bizim bir barış sürecinin içine almaya çalıştığımız insanları KCK tutuklamaları adıyla yaygın bir biçimde, çok önemli bir bölümü MİT mensubu olan adamları tutuklayıp bu süreci bitirdi."

‘MUHALEFETE MUHALFET ETMEKTEN KOLAY ŞEY YOK’

AKP’nin DEVA ve Gelecek Partilerine yönelik tutumunu "Muhalefete muhalefet etmek kadar kolay bir şey yok" diye değerlendiren Mumcu, "Bugün iktidarın zulmü altında inlediklerini bas bas bağıran insanlar, inanın her hangi bir oh olsun saikiyle söylemiyorum ama ibret olması gerekiyor, bizi yererek (Anavatan Partisi’ni) göze girmeye çalışıyorlardı" diye konuştu.

‘AŞK BERABERLİĞİ DEĞİL’

AKP ve MHP’nin ittifak içinde olmasını "Bir mutlu aşk beraberliği falan değil" diye yorumlayan Mumcu, "iki gönül bir olunca samanlık seyran olur beraberliği değil ama benim bu bildiğimi milletimin her ferdi de biliyor" ifadelerini kullandı.

Mumcu’nun açıklamaları şöyle:

'TÜRKİYE’DE SİYASET KÜRT BARIŞINI İMKÂNSIZLAŞTIRMAK ÜZERİNE KURULUDUR'

"Türkiye’de on yıllardır başat siyaset Kürt barışını imkansızlaştırmak üzerine kuruludur. Türkiye’nin kendi içindeki Kürt nüfusu ile barışık bütünleşik demokratik bir vasata sahip olmasını imkansızlaştırmak üzerine kuruludur. Sözüm ona meşru ya da gayrimeşru addedilen aktörlerin bu alana ilişkin birbirlerine tamamlayan rollerine dikkat edildiğinde aslında karakterler birbirlerine karşıt gibi dursalar da oyunun icabı gereği böyle olduğu anlaşılır. Benim milletimin insanlarının sağduyuyla, izanla, insafla, hassasiyetle bakmaları gereken en önemli şey budur. 

Türkiye’ye yönelik siyasetin bir numaralı aygıtı Kürt meselesini sürekli kanayan bir yara halinde ve sürekli bir ızdırap konusu tutmak üstüne kuruludur. Kürt barışını imkansızlaştırmak üstüne kuruludur. Bu taraftan çok milliyetçi öbür taraftan çok Kürtçü olan diskurların günün sonunda aynı politikaya hizmet ettiğini görürseniz, gördüğünüzde anlarsınız kurgunun esasında neye dayalı olduğunu. Bunu bir televizyon kanalında söyleminin ne önemi var? Ben milletime karşı vicdanı yükümlülüğümün gereğini yaptım, işte söyledim. 

'KİM BARIŞI İMKANSIZLAŞTIRIYOR BUNA BAKMAK LAZIM'

Bir aile nasıl bir birlikte bir millet de farklı kökenlerden gelmişlerin birliğidir. Milletimin bütün fertlerinin gözünü açması gereken bir numaralı konu budur. Kim barışı imkansızlaştırıyor, kim huzuru imkansızlaştırıyor, kim aslında ne yaparak Kavuklu-Pişekar, Karagöz-Hacivat oyununa su taşıyordu, buna bakmak lazım. 

'İDDİA ETTİĞİNİZ MAĞDURİYET BUNUN YÜZDE BİRİ BİLE DEĞİLDİ'

Kayyım atamak yerine varsa suçu, suçu tespit ve teşhir eder, tekrar topluma gider seçimini yaptırırsınız. Sen kimi seçersen seç ben bunu layık gördüm diyorsanız dün şikayet ettiğiniz şeyleri bugün siz yapıyor olursunuz. Aslında dün iddia ettiğiniz mağduriyet bunun yüzde 1’i bile değildi. 

'NEFRET EKEN NEFRET BİÇER'

Siz yüz katıyla başka mağduriyetler yapıyor olursunuz ve siz bugün nasıl hesap soruyorsanız günün birinde de sizden hesap sorarlar. Çünkü ilahi bir kanundur, ne ekersen onu biçersin. Kimse arpa ekip buğday biçmez. Nefret eken nefret biçer. Bu evrensel bir kuraldır ve kimsenin bunu değiştirmeye gücü yetmez. 

'BU İNSANLARIN BİR DERDİ VAR ARKADAŞ! BU DERDE SIRTIMIZI DÖNEREK BİR YERE VARAMAYIZ'

Bu ülkede genel geçer çoğunluk doktrinleri içinde hani diyorla da ben Türküm, Sünniyim, oyum buyum. Herkes en fazla neyse ben onlardan daha fazla oyum, bunu da herkes biliyor. Birilerinin sizden ya da benden daha fazla milliyetperver ya da vatanperver olduklarına dair söz söyleme hakları nereden geliyor? Önce bunu kanıtlamaları gerekiyor. Arkadaş, burası bizim ülkemiz mi? Burada yaşayan herkes bizim milletimizin bir ferdi mi? Kürtler de bizim milletimizin bir parçası mı? Evet mi? Bunu kalben söylüyor musunuz? Söylüyorsanız ben soruyorum, bu insanların bir derdi var arkadaş! Bu insanların on yıllardan beri süregelen bir derdi var. Bu derde arkamızı dönerek, yok sayarak biz nereye varırız? Hani komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildi! Bu derdi provoke edenler, suistimal edenler varmış. Tamam, bu başka şey. Bu dert yokmuş gibi davranamazsın. Eşit yurttaşlık... Eşitliği, özgürlüğü, adaleti tesis etmediğiniz, hakikatle kendinize hak gördüğünüzü her bir ferde hak görmediğiniz sürece sürdürülebilir bir geleceğe sahip olamazsınız.

'BİR DEMOKRASİ İNSAN ÖLDÜRMEKLE ÖVÜNEBİLİR Mİ?'

Bu militer yöntemlerle olabilecek bir şey mi? Bu kadar adamı öldürdük, bu kadar adamı yakaladık, bu kadar adamı hapse attık. Bir demokrasi cezaevi açmakla övünebilir mi? Adam öldürmekle, adı terörist bile olsa, teröristliğinden kuşku duymaksızın da olsa, ki ben kuşku duymadan söylüyorum, insan öldürmekle övünebilir mi? Yaşatmaktır marifet! Sen haksan, hakikatliysen aç şemsiyeni, aç kollarını kucakla insanları, göster merhametini. Bu neyin kabadayılığı! Sürekli bir kışkırtmacılık. Onlarca şeyin tanığıyım. Benim gibi bir adam televizyonda onlarca şeyin tanığıyım dediğinde olması gereken şey asla olmaz. Olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Beni çok savcı çağırdı sonra ne hikmetse vazgeçtiler. " (ANKA) 

Öne Çıkanlar