'Melih Bulu, 'bu durumu 6 ayda çözerim' diyor; tehditle çözecek'

'Melih Bulu, 'bu durumu 6 ayda çözerim' diyor; tehditle çözecek'
Eğitim-Sen Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, Melih Bulu'nun atanma şeklini ve Bulu'nun atanma şeklinin dışında neden bu göreve layık olmadığını anlatıyor.

Prof. Dr. Nejla KURUL


ARTI GERÇEK- Öncelikle Boğaziçi Üniversitesi bu haftanın ilk gündem konularından biri olsun. Biliyorsunuz, yaklaşık bir aydır Boğaziçi Üniversitesi'nde gerek öğretim elemanları, akademisyenler gerekse öğrenciler rektör atamasına karşı, yani Melih Bulu'nun siyasal iktidarca üniversite dışından biri olarak atanmasına karşı bir direniş sergiliyorlar. Bu gerçekten çok onurlu bir direniş. Tabii ki siyasal iktidarın liyakat, yetişmişlik vesaire bunlar değil, burada bir ilkesel mesele var. 

İlkesel meselenin kendisi de şudur: Eğer bir rektör siyasal iktidar tarafından doğrudan atama yoluyla gelirse bu üniversite içerisinde halihazırda çalışmakta olan bilim emekçilerini ve eğitim emekçilerini yaralar. Çünkü üniversite dışından bir akla ihtiyaç duyulduğu varsayılır.

Oysa üniversite geleneğinde şöyle bir ilke vardır: Akademik topluluk kendi yöneticilerini kendileri seçmelidir. Bunun anlamı şudur: Siyasal iktidarlar ve şirketler değil üniversiteyi, üniversitenin kendi öz örgütlülüğü yönetir. Yani üniversitenin bakış açısına göre üniversiteler siyasal iktidara veya şirketlere değil açık olarak doğadan, toplumdan ve insandan yana tavır almaları için üniversite özerkliği bağlamında rektörlerini kendileri seçmelidirler. 

Biliyorsunuz zaten Türkiye'de uzunca bir zamandır, farklı bir bağlamda da olsa, altıya indirilmiş bir rektör seçimi sürecini üniversitenin öğretim üyeleri gerçekleştirmekteydi. Bunda da eksiklikler vardı. Öğrenciler eksikti, araştırma görevlileri eksikti, diğer eğitim emekçilerinin mutabakat çerçevesinde sürece dahil olması eksikti ama şu veya bu biçimde o üniversitenin öğretim üyeleri seçilebilecek rektör sayısını altıya indirerek yukarıya gönderiyor, YÖK bunu üçe indiriyor, cumhurbaşkanı ise kalan üç kişi arasından birini rektör olarak atıyordu. Yani dolaylı da olsa üniversite öğretim elemanlarının sürece bir katkısı vardı. 

Bu süreci engelleyen bir uygulama 12 Eylül askeri darbesi döneminde oldu, bir de 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra yapılan bir sivil darbeyle de üniversitelerin bu hakkı ellerinden alındı. Üniversiteler bir süre buna ses çıkarmadılar. Ama daha sonra basınç artık giderek keyfi bir niteliğe büründüğünde; bakın Boğaziçi Üniversitesi'nde Melih Bulu'nun bir kadrosu yok, bir devlet üniversitesinde çalışmış değil şu ana kadar, o kültürü ve geleneği bilmiyor, bir vakıf üniversitesinden geliyor ve bugün yaptığı açıklamada şunu söylüyor: "İstifa etmeyi düşünmüyorum. Ben bana karşı 6 ay direnileceğini tahimn ediyordum, nitekim öyle oldu."

Bir rektör üniversitede nasıl 6 ay çalışma yürütebilir böyle bir durumda? Kendisini öğrenciler istemiyorlar, kendisini üniversitenin bileşeni olarak öğretim üyeleri istemiyorlar, ona sembolik bir eylemle sırtını dönüyorlar; yani 'Siz bizi görmediniz Melih Bulu, biz de sizi görmüyor ve duymuyoruz' diyorlar. Buna rağmen 'Ben 6 ay içerisinde üniversitede bu sorunu çözerim' diyor.

Nasıl çözecek peki? Tehditle çözecek. Bunun birisi kadro vermemektir. Yükseltmeler konusunda biat ve boyun eğmeyi beklemektir. Ödenek ayırmayacaktır kurumlara. Aynı zamanda iktidar aygıtları aracılığıyla öğretim üyelerini kendi yanına çekmeye çalışacaktır. Ama biz Türkiye olarak 6 ayımızı kaybetmiş olacağız bu süreçte. 

Özellikle üniversitelerde polis olmamalıdır. Bunun nedeni şudur: Öğrenciler ve öğretim üyeleri özgür bir akıl ve duyguyla düşünebilsinler diye, kendilerine herhangi bir şekilde müdahale edecek bir güç olmasın, özgürce o ülkenin gelişimi için araştırmalar yapsınlar, yayınlar yapsınlar ve derslerine girip çıksınlar. Bu özgürlük ortamı toplumu ileriye doğru taşıyacak bir nitelik ortaya koyabilir. Bu nedenle polis üniversitede olmamalıdır. 

Ama görüntüleri bir anımsayın. Üniversitenin kapısına bir kelepçe takılmış, yüzlerce polis üniversite mekanlarının içerisinde, kampüsün içerisinde, öğrenciler kovalanıyor, yerlerde sürükleniyor, öğrencilere tekmeler atılıyor, buna müdahale eden milletvekillerinin, polis boğazına yapışıyor. Düşünebiliyor musunuz? Ğniversitede polisin uygulamaları bu şekilde. 6 ay böyle mi devam edecek?

Hayır, etmeyecek. Türkiye'de demokrasi çok geriledi ve bu gerileme nedeniyle, insan hakları ve özgürlüklerindeki bu gerileme nedeniyle Türkiye üniversiteleri de büyük basınç altında kaldılar. Boğaziçi Üniversitesi, yaşayan bir üniversite. Yaşadığı için kendisine bir ay önce rektör atamasıyla getiirilen etkiye bir tepki verdi. Yaşadığı için tepki verdi. Hani "diğer üniversitelerde neden olmadı" deniyor ya... 

Diğer bir yönü de işin şu kuşkusuz: Yine bu öğrencilerimiz suçlulaştırıldı. Boğaziçi Üniversitesi'nde direnen öğrencilerin hepsine bir "terörist" yaftası yapıştırıldı. bu doğru değil, bu gerçeği yansıtmıyor. Türkiye toplumu şunu bilyor kuşkusuz: "Anayasa değişikliğine hayır" diyen milyonlarca seçmen "terörist" haline getirilmişti. Yine Adalet Yürüyüşüne katılan milyonlarca insan "terörist" haline getirilmişti. Yasl bir parti olan Halkların Demokratik Partisi, derhal suçlulaştırılmış ve terörle bağlantılı bir siyasal parti olarak anılmaya başlanmıştı. Muhalefet partilerinden her biri iktidar karşısında bir söz kurduğunda bir terörize edilmeye süreciyle karşı karşıya. 

Artık bu inandırıcı değil. İnandırıcı savlar ortaya koymadığında siyasal iktidarlar, Türkiye'de yaftalama süreci, terörizmle yaftalama süreci karşılık görmeyecektir. Türkiye demokrasi istiyor. Türkiye, insan haklarının en geniş biimiyle uygulanmasını istiyor. Türkiye demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmak istiyor. Bunun için de çalışmaların bir an evvel başlatılması lazım. Dileriz bu anayasa değişikliği meseleleri, bu sürece doğru evrilir. Yani, demokrasi, emek ve barış sürecine doğru evrilir. 

Biz, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak Boğaziçi'nde direnen, iyi bir duruş sergileyen, tüm akademisyenlerimizin ve öğrencilerimizin yanındayız. Her zaman için onlara destek vermeyi sürdüreceğiz. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar