Prof. Dr. Altuğ: Ekonomide sabret ve şükret dönemi yaşanıyor

Prof. Dr. Altuğ: Ekonomide sabret ve şükret dönemi yaşanıyor
Ekonomimiz inşallah modeline dayandığını söyleyen Altuğ, ‘Götürene maşallah, götüremeyene inşallah. Yani ‘İnşallah bir gün sen de götürebilirsin, şimdilik sabret ve şükret’ modeli’ dedi.

Eski Ekonomiden Sorumlu Başbakanlık Başdanışmanı ve Türkiye'nin kıdemli iktisatçılarından Prof. Dr. Osman Altuğ, Sözcü yazarı Ruhat Mengi’ye konuştu. Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu çıkmazı, iktidarın ekonomi politikasını değerlendiren Prof. Dr. Sayın Altuğ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bazı kesimler şükretmesini bilmiyorlar" sözüne hatıratmada bulunarak, "Varlıklının istakoz yediğinde şükretmesiyle yoksulun su içerken veya kuru fasulye yerken şükretmesi aynı mı" dedi. Prof. Dr. Altuğ, "Türkiye'de negatif "şükür enflasyonu" var. Yoksullar daha çok şükrederse çok güzel olur, onlar hem şükredecek hem oy verecek. Ekonomimiz inşallah modeline dayanıyor, götürene maşallah, götüremeyene inşallah. Yani "İnşallah bir gün sen de götürebilirsin, şimdilik sabret ve şükret" modeli. Müteahhitler kazanmaya devam ediyor çünkü Türkiye'de azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesi söz konusudur" ifadelerini kullandı.

‘BORCUNU BİLMEYEN BİR DEVLET, HATTA BİR TİCARİ KURULUŞ YÖNETİLEBİLİR Mİ?’

Enflasyonun nereye kadar varacağını ve halkın buna nasıl dayanacağı sorunu yanıtlayan Prof. Dr. Altuğ, "Anarşiyle yönetilen ülkelerde enflasyon kaçınılmazdır, senin de ekonomin anarşiyle yönetiliyor. Yeniden yapılanacağız, yepyeni bir Türkiye. Muhalefet partileri kendi ekonomik modellerini de net şekilde açıklamalıdır, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alacak mı, AB'ye olan bu taahhüdümüzü yerine getirecek mi, bunu yapmadıkça ne enflasyonu ne de başka bir sorunu çözemezsiniz. Borcunu bilmeyen bir devlet, hatta bir ticari kuruluş yönetilebilir mi?" dedi.

AKP’nin seçime kadar olan bir yıl içinde ekonomiyi kayıt altına alamayacağını söyleyen Prof. Dr. Altuğ, "Herkesi vergi mükellefi yapması" gerekir, bu aslında herkesten vergi almak değildir, bir sistemdir. Ama biz sistemsizliği seviyoruz, anarşi, trafik kurallarına uymayız, anarşi, imar kurallarına uymayız, anarşi, eğitim kurallarına uymayız. İktidar ekonomiyi kayıt altına alırsa gayri memnun bir seçmen kitlesi oluşur, bu bir devrimdir, iktidarın işine gelmez. Devlet şu anda sadece vatandaşın gelirini görüyor, giderini görmüyor, ekonomi kayıt altına alınırsa gideri de görecek. Senin gelirin 100 bin liraysa, masrafın da 90 bin liraysa o 10 bin liranın vergisini alacak, oysa şimdi 100 bin liranın vergisini alıyor. Hangi muhalefet bundan söz ediyor? Mevcut düzeni değiştirecek misin, değiştirmeyecek misin? Değiştirmedikçe sahnedeki artist değişir, oyun değişmez" ifadelerini kullandı.

‘ÇOK TÜKETEN ÜLKE SORUNUNA ÇARE BULAMAZ’

Doların yükselişinin durmayacağını belirten Prof. Dr. Altuğ, "Doların artmasını önleyemeyeceklerini yıllar öncesinden söyledim, söylediklerimin birinin bile aksi çıktı mı? Çareyi halk kendisi bulacak, daha çok üretip daha az tüketeceğiz. Daha çok tüketen ülke sorununa çare bulamaz. Dolaylı vergilerin hepsi kaldırılacak, böylece vergi oranları aşağı çekilecek, sosyal sigorta primi oranları aşağı çekilecek, müteşebbisin önündeki engellerin en önemlisi vergi ve sigortadır, bunları aşağı çekeceğiz, döviz cinsinden borçlanma talebi düşürülecek. Borcumuzu, alacağımızı bileceğiz, borç yönetimine geçeceğiz" vurgusu yaptı.

‘TAHVİL DE BORÇTUR’

Prof. Dr. Altuğ, "Borçları ödeyecek durumda değilseniz daha cazip "yeni borçlanma araçlarına" başvurursunuz. Bunlardan biri de tahvildir. Siz borcu aldınız, ne yaptınız, yediniz, tüketim harcamalarında kullandınız, demek ki borcun oluşması yanlış, oluşması yanlış bir borcun ödenmesi de zordur. Atalarımız ‘Ayağını yorganına göre uzat' demiş. Bizim yorgan öyle bir yorgan ki ayak hiç yorganın içinde kalmıyor. Borçlanma iktidarlar için önemlidir, borçlanırsınız millete dağıtırsınız bir şekilde. Bu dağıtımı adil yaparsınız veya adil olmayan şekilde yaparsınız. Merkez Bankası'nın bastığı para da halktan alınan borçtur, tahvil de borçtur. Merkez Bankası matbaası zaten 24 saat çalışıyor. Emisyon hacmi rekor kırıyor. Enflasyon piyasadaki para hacminin artması demek, tahvil çıkartırsan enflasyon yine artacak" diye konuştu.

‘MİLLETİMİZ VERGİ VERDİĞİNİN FARKINDA DEĞİL’

‘Enflasyon korumalı tahvil’ için de halkın vergilerinin arttırılacağını belirten Prof. Dr. Altuğ, "Milletin vergisi arttırılır, fiyatlara zam yapılır, kamu mallarına zam yapılır, devlet sürekli benzine zam yapar. Ama devlet çaktırmadan dolaylı vergi aldığı için milletimiz vergi verdiğinin farkında değil.

‘TÜRKİYE’DE ALIŞ DA KAYIT DIŞI, SATIŞ DA KAYIT DIŞI’

Mengi’nin ‘TÜİK'in enflasyon oranı yüzde 70 ama bağımsız kuruluşlar bunun iki katını açıklıyorlar, böyle bir durumda enflasyon korumalı tahvil çıkarmak nasıl bir cesaret?2 sorusuna ise Prof. Dr. Altuğ şunları söyledi:

"Cesaret filan değil, bunlar kuralsızlıkların sonuçları. Çünkü Türkiye'de ne kadar üretim yapılır belli değil, ne kadar masraf yapılır belli değil, alış da kayıt dışı, satış da kayıt dışı. Ekonomisi kayıt dışı olan bir ülkede yapılan enflasyon hesaplarının hiçbiri gerçeği yansıtmaz, hepsi sanaldır. 600 küsur malın fiyatını enflasyon sepetine koyuyorlar, geçen ay şu kadardı, bu ay bu kadar, demek ki enflasyon bu kadar arttı diyorlar. Bir malın değeri neye eşittir; fiyat çarpı miktar. Bu denklikte sadece fiyatı esas alarak yaptığınız hesaplar kesinlikle yalandır, çünkü miktar yok. Enflasyon yüzde 5-6 iken önlem alınsaydı bugünlere gelinmeyecekti, yangın büyüdü, kısacası kıvılcımı söndürmeyi beceremeyenler yangını söndüremez."

‘EKONOMİMİZ İNŞALLAH MODELİNE DAYANIYOR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bazı kesimlerde şükürsüzlük, karamsarlık var, şükretmesini bilmiyorlar" ifadesini değerlendiren Prof. Dr. Altuğ, "Herkesin enflasyonu kendine, parası olanlarla işsizlerin enflasyonu aynı mı? Varlıklı adamın istakoz yediğinde şükretmesiyle, yoksulun su içerken veya kuru fasulyeye şükretmesi aynı mı? Türkiye'de negatif "şükür enflasyonu" var. Yoksullar daha çok şükrederse çok güzel olur, onlar hem şükredecek hem oy verecek. Ekonomimiz inşallah modeline dayanıyor, götürene maşallah, götüremeyene inşallah. Yani "İnşallah bir gün sen de götürebilirsin, şimdilik sabret ve şükret" modeli. Müteahhitler kazanmaya devam ediyor çünkü Türkiye'de azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesi söz konusudur. Düşük oranda oy alırsınız iktidar olursunuz. Verilen oyların yüzde 40'ını alan parti tüm yetkiyi alıyor, icraatı yapıyor. Yani azınlık çoğunluğu yönetmeye başlıyor, o zaman da çoğunluğun söyleyeceği bir şey yok" dedi.

Öne Çıkanlar