Sancar'dan Erdoğan'a kriz gerekçesi tepkisi: 31 Aralık gecesi Ukrayna savaşı mı vardı?

Sancar'dan Erdoğan'a kriz gerekçesi tepkisi: 31 Aralık gecesi Ukrayna savaşı mı vardı?
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP grup toplantısında krizin gerekçesini Ukrayna savaşına bağlamasını eleştirdi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis'te düzenlenen grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP grup toplantısında krizin gerekçesini Ukrayna savaşına bağlamasını eleştirerek "Biraz önce AKP Genel Başkanını dinlediniz. Yine bütün sorunların kaynağını başka faktörlere bağladı, özellikle dış gelişmelere bağladı" dedi. Sancar, "31 Aralık gecesi tarihin en büyük zamanları yapıldı o zaman Ukrayna savaşı var mıydı?" diye sordu.

Kadın mücadelesini selamlayarak, sözlerine başlayan Sancar, "Dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Dünya Kadınlar Günü, aynı zamanda ve esas olarak kadınların mücadele günüdür. Özgürlük, eşitlik, demokrasi için kadınların bitmek bilmeyen baş eğmeyen durdurarak tanımayan mücadelelerinin günüdür. Dün bunu her yerde bir kez daha gösterdiler. Meydanlarda, fabrikalarda, barikatları tanımayarak polisin gaz bombalarına aldırmayarak yürüyüşlerini gerçekleştirdiler direnişlerini ortaya koydular selam olsun hepsine" dedi. 

‘KADINLAR BİZE DİRENİŞİ ÖĞRETİYOR’

Kadın mücadelesinin kendilerine yol gösterdiğini ve ışık tuttuğuna dikkat çeken Sancar, "Kadın mücadelesi bize direniş nasıl yapılır, özgürlük mücadelesi birlikte nasıl yürütülür bunu öğretiyor. Demokrasi İttifakı dediğimiz hedefe nasıl verebileceğimizi her gün ve her alanda bir kez daha ortaya koyuyor. Hepsine buradan bir kez daha yürekten tebrikler, saygılar ve minnet duygularıyla selamlar gönderiyorum. Deniz Poyraz ve Garibe Gezer şahsında baskıya zulme, ayrımcılığa, ırkçılığa, ataerkilliğe ve erkek şiddetine karşı özgürlük mücadelesi yürüten, bu uğurda yaşamını yitiren bütün kadınların önünde saygıyla eğiliyorum" dedi. 

‘DEMOKRATİK SİYASET VAROLUŞ ZEMİNİMİZ’

Muhalefetin HDP Diyarbakır Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasında takındığı tavrı eleştiren Sancar, şöyle devam etti: "İktidarın, HDP ve kadın düşmanlığını zaten biliyoruz ancak iktidarın hukuksuzluklarından söz eden muhalefetin de mesele HDP olunca hukuk varmış gibi davranması hukuksuzlukta iktidarla ortaklaşması asla kabul edilemez. Bu tutum mutlaka demokratik kamuoyu ve vicdanlarda kaydını bulmuştur. Kadınlar bunu unutmayacaktır ve bunun faturasını bütün bu güçlere birlikte çıkaracaktır. Sevgili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması aynı zamanda kadın iradesinin ceberut erkek iktidarı tarafından yok sayılması anlamına gelmektedir kadınlar bunu böyle okumakta ve mücadeleyi bu eksende yürütmektedir. Ne yaparlarsa yapsınlar HDP yolundan ayrılmayacak ve hedefinden şaşmayacak. Demokratik siyaset bizim hayat alanımız, var oluş zeminimizdir. Bütün zulüm, baskıya, her türlü yıldırma girişimine karşı kadın mücadelesinin bize tuttuğu ışıkla yolumuza devam edeceğiz ve bu düzeni ve bu rejimi mutlaka hep birlikte değiştireceğiz.

İKTİDARIN RANT POLİTİKASININ SONUCU

Ekonomi komisyonumuz geçen hafta Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nin zam raporunu açıkladı. Bu sistemin zamlarla nasıl talan rejimine dönüştürüldüğünü, yaşamın her alanında nasıl bir yıkıma neden olduğunu, ayrıntılarıyla ortaya koydular. Zamlar arka arkaya geliyor. Sofra yangın yeri, açlık ve yoksulluk ülkenin neredeyse yüzde 99’unu sarmış durumda. Bir avuç sermayedar, rantçı, talancı dışında halk yoksullaşıyor açlığa mahkum ediliyor. TÜİK’in manipüle ettiği verilere göre bile 2018 Temmuz’u ile 2022 Şubat ayı arasında yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlüğe girdiği günden bugüne kadar elektriğe yüzde 237, doğalgaza ise yüzde 133 zam yapıldı. Benzer şekilde son 3 yılda temel gıda maddede yapılan zamlar öyle yıkıcı ki etkilerini hafta sonu gördük. Ayçiçek yağından stokların tükenmesi ve fiyatların daha da artması riski mevcuttur. İnsanlarımız bu tehlike ile karşı karşıyadır. O nedenle marketlerle akın ettiler, kuyruklar oluştu çünkü yağ satışı sınırlanmıştı. Yarın öbür gün başka gıda maddelerinde de aynı sorunları yaşayacağımız kesin. Ayçiçek yağında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlüğe girdiği günden beri yapılan zam yüzde 200’ü bulmuştur. Şu an yaşananlar, uçsuz bucaksız ayçiçeği ve buğday tarlalarını birer çöle ve inşaat alanına çeviren iktidarın rant ve talan politikalarıdır. 

MÜCADELEYİ YÜKSELTMELİYİZ

Yıllardır söylüyoruz tarımın desteklenmesi gerekiyor, doğayla, toprakla barışık bir tarım politikasının izlenmesi gerekiyor ama iktidar tarım alanlarını rantçılara, şantiyecilere inşaatçılara hepsi de yandaş olan sermaye gruplarına peşkeş çekiyor. Böylece kendine gıdada yeten, ülkeyi doyurabilecek olan bu toplum, buğdaya, ayçiçeğine muhtaç hale getiriliyor, ithalata mahkum ediliyor. Bize bu tabloyu yaşatan bu iktidarın talancı ve rantçı politikalarıdır. Bu politikaların temelinde savaş zihniyeti vardır her alanda her şeye savaş açmış bir iktidar gerçekliği vardır. Biz de bu gerçekliği görmeli bu politikalara karşı en geniş ittifakları geliştirmeli, mücadeleyi yükseltmeli ve kazanmaya giden yolu açmalıyız. Buna gücümüz yetiyor buna hep birlikte inanalım. 

DEMOKRASİ İTTİFAKI

Kaç zamandır bu çağrıları yapıyoruz bunu yaptığımızda bize dudak bükenler, bugün daha fazla kulak kabartıyorlar sesimize. Çünkü HDP bu toplumda eşitliği, adaleti, ekmeği, aşı, barışı ve demokrasiyi sağlamak için yola çıkmıştır bu inançla her politikasını örmüştür, geleceği görmüştür çareleri ortaya koymuştur. Çağırılarımızın ne kadar önemli olduğu bu yangın ortamı büyüdüğünde hep birlikte daha fazla görmüş olduk. Çağrılarımızı bıkmadan usanmadan yenileyeceğiz, çalışmalarımızı da hızlandıracağız. Nitekim hızlandırıyoruz. Demokrasi bloku ve ittifakını her alanda inşa etmek için programlarımızı hayata geçirmeye ve sonuç almaya gidiyoruz. Bu konuda hiç kimsenin bahane, mazeret üretmeye hakkı yoktur. Ülke felakete gitmektedir, felaket büyümektedir ve fatura yoksul halka, emekçilere, kadınlara, gençlere çıkmaktadır. Bütün emekçiler her türlü zulme maruz kalan bütün toplum kesim bu gerçekliğin farkına her geçen gün daha fazla varmaktadır. Kurtuluş buradadır çıkış yolu budur.  

TOPLUMU YALANLARLA KANDIRAMAZLAR

Biraz önce AKP Genel Başkanını dinlediniz. Yine bütün sorunların kaynağını başka faktörlere bağladı, özellikle dış gelişmelere bağladı. Kendilerinin hiçbir şeyde sorumluluğu yok. 20 yıldır iktidardalar ama hiçbir sorunun sorumluluğunu üstlenecek basireti, dirayeti, samimiyeti ve dürüstlüğü göstermiyorlar. İyi bir şey olduğunda kendileri bunun sahibi ama her türlü felaket ve sorun onların dışındaki sebeplerden kaynaklanıyor. Anlayış bu ama ortada büyük bir yalan var. Toplumu bu yalanla kandıracaklarını sanıyorlarsa; büyük yanılıyorlar. Bu yalanları artık kimse yutmuyor. Kendilerini neyle aklamaya çalışıyorlar. Ukrayna savaşı çıktı, ‘küresel piyasalarda kriz var’, ‘enflasyon sadece bu ülkenin değil dünyanın gerçeği’ diye aklamaya çalışıyorlar. 

31 ARALIK’TA UKRAYNA SAVAŞI MI VARDI?

31 Aralık gecesi tarihin en büyük zamanları yapıldı o zaman Ukrayna savaşı var mıydı? Verimli tarım arazilerini ağır maliyet nedeniyle ekilip biçilemez hale getirip üreticiyi, çiftçiyi tasfiye ederken yerlerine ithalat vurguncularının önünü açarken Ukrayna savaşı mı vardı? 3 yıl önceki tanzim satış kuyruklarında Ukrayna savaşı mı vardı? Askıda ekmek sırasında Ukrayna savaşı mı vardı? Kendisine fazlasıyla yeten bu ülkeyi dışa bağımlı hale getiren bu iktidardır. Daha geçen hafta zeytin bahçelerini talana açtılar. Ayçiçek tarlaları yetmedi, doğayı her alanda tahrip etmek yetmedi şimdi asırlık zeytin ağaçlarını rantçıların talanına açmak için yönetmelik çıkardılar. Şimdi de gözlerini zeytinliklere diktiler ama halkımız direniyor. İnsanlarımız bu talana karşı çıkmaya kararlı. Bu yönetmeliği uygulatmayacağız değerli halkımız. Zeytinliklerine sahip çıkacağız, bu ülkenin toprağına, suyuna, derelerine üretimine, verimine, emeğine hep birlikte sahip çıkacağız.

SEFALETİ, RANTI BİTİRECEĞİZ

Yaptıkları tam bir kriz fırsatçılığıdır. Evet dünyada kriz var ama bu iktidarda esas zihniyet krizi fırsata çevirmektir. Bunu daha önce defalarca tecrübe ettik. Nerede kriz varsa iktidar oradan fırsatçılık devşirmeye çalışıyor. Şimdi petrol fiyatlarında her gün yeni zamlar ilan ediliyor. Bunun gerçekten küresel piyasalarındaki petrol fiyatlarının artışıyla bağı nedir. Bakalım fiyatlara. Geçen Ekim ayında petrolün varil fiyatı 80 dolardı. Bir litre mazot 8 lira. Petrolün varil bugün 130 dolar civarında. Yani dünya petrol fiyatlarında artış yüzde 60. Peki motorinin litresi bugün ne kadar 23 TL, şimdilik. Her gün yeni zamanlar geliyor. Ekim ayına göre artış ne kadar yüzde 300. Küresel piyasalarda petrolün varil fiyatı 4-5 ayda yüzde 60’a yakın artmışken bu ülkede özellikle motorin yüzde 300’ün üzerinde artmış. Daha da artacak. Motorinin fiyatının artması en başta çiftçileri vuruyor. Petrol fiyatlarındaki bu büyük artış her alana zam olarak yansıyor. Gördüğünüz gibi temelinde soygun zihniyeti var fırsatçılık var. Dünyadaki gelişmeleri örnek gösteriyorlar, gerekçe olarak bu artışı ortaya koyuyorlar ama arada 5 kat fark var. Petrol fiyatlarının dünyadaki artışı ile Türkiye’deki artışı arasında 5 kat fark var. Nereye gidiyor bu fark? Bu fark rantçılara talancılara gidiyor. Faturayı çiftimiz, halkımız, yoksullarımız, bu ülkenin yüzde 99’u ödüyor. Yüzde 1’in refahı artıyor yüzde 99 açlığa sefalete mahkum ediliyor. Bu düzen böyle gidemez, sefaleti bitireceğiz, ranta son vereceğiz. Bunun sözünü buradan bütün halkımıza bir kez daha veriyoruz. 

BÜYÜK BİR GÖREVİMİZ VAR

Karşımızda çoklu bir kriz var. Bu çoklu krizinin yönetim sistemiyle doğrudan ilişkisi olduğunu verilerle ortaya koyuyoruz. Daha fazlası da var. Bu ülkede bu hükümet sistemini ve bunu besleyen yapısal nedenler var. Bu ülkede Kürt sorunu diye bir gerçeklik var. Kürt sorununda çözümsüzlük, güvenlikçi ve savaş politikaları demektir. Savaş politikaları güvenlikçi politikalar aynı zamanda bu ülkede düşmanlaştırma, ayrıştırma, talan ve yoksulluk demektir. O nedenle bu ülkeye barışı getirmek gibi büyük bir görevimiz olduğunu söylüyoruz. Bunun ön şartı şüphesiz savaşlara hep birlikte karşı çıkmaktır. Savaş politikalarına savaş zihniyetine ayrıştırma düşmanlaştırma uygulamalarına hep birlikte karşı çıkabilirsek o zaman bu iktidarın dayandığı temel sütunu ortadan kaldırırız. Çünkü bu iktidar bu sütun üzerinde duruyor, bu sütünü çekin bu iktidar çökecektir. İktidar çökerken bunun yerine gelecek olanların aynı zihniyeti farklı yöntemlerle sürdürmelerinin önüne de geçeceğiz. 

İKTİDARI GÖNDERECEĞİZ, REJİMİ DEĞİŞTİRECEĞİZ

Eğer biz yapısal nedenlere, tarihsel köklere iyi bakarsak sorunları yaratan tarihsel yapısal sorunları iyi görürsek; sadece bu iktidarı bu iktidarın dayandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değil, bu ikisini besleyen rejim unsurlarını da değiştireceğiz. Bizim hedefimiz, bizim amacımız budur. Sadece iktidarı değil sadece bu iktidarın dayandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değil, bu ülkeyi yüzyıldır savaşa, ayrıştırmaya, yoksulluğa mahkum eden rejim unsurlarını da değiştirmek istiyoruz. Yeni başlangıç, yeni bir inşa derken bunu kast ediyoruz. Yeni bir inşa derken bunu kastediyoruz. Güçlü demokrasi, büyük demokrasi diyoruz. Bunlar olmadan yeni bir başlangıç ve inşa mümkün değildir. Biz de yeni başlangıcın yeni inşanın zeminini temelini demokrasi ittifakı ile oluşturmaya çalışıyoruz. Öyle güçlü bir zemin sağlam bir temel atmak istiyoruz ki hem bu iktidarı göndereceğiz hem de bu rejimi değiştireceğiz. En azından bu rejimin devamının yollarını tıkayacağız, yeni bir yolun açılmasını sağlayacağız. HDP ve birlikte hareket ettiği demokrasi güçlerinin bundan sonra ve geleceğe ilişkin en büyük vaadi budur. Gerçek demokrasi, güçlü demokrasi, büyük barış, herkese eşitlik, eşit yurttaşlık ve her alanda özgürlük. İşte bunun için yürüyoruz. 

İKTİDAR GİDİYOR

HDP olarak ülkemizin karşı karşıya kaldığı bu büyük krize yönelik çözüm önerilerimizi de her vesile ile sizlerle paylaşıyoruz. Gıda krizine, açlık ve sefalete karşı ne gibi tedbirler alınması gerektiğini açıkladık, Meclis'te de girişimlerimiz oldu. Bu tedbirleri başlıklar şeklinde paylaşacağım. Acil tedbirler bunlar. Elbette her soruna yönelik çözüm önerilerimiz var, olacak. Gerçek alternatifi bizler ortaya koyuyoruz, bu iktidarın zihniyetine, politikalarına ve var oluş temellerine karşı gerçek alternatif yaratmadan bu iktidar ‘gitti gidiyor’ diye bağırıp, çağırmanın fazla bir inandırıcılığı olmaz. Bu iktidar gidiyor. Hani hekimlere varsınlar, gitsinler diyor ya. Sevgili hekim arkadaşlarım kimse bir yere gitmiyor, onlar gidiyor. Biz birlikte yürüyeceğiz onlar gidecek. 

ÖTV HEMEN KALDIRILMALI

Şimdi ne gibi acil tedbirler alınması gerektiğini sizlere aktaracağım. Öncelikle bu gıda krizinin aşılması için acil olarak tarımsal üretimi artıracak politikaların devreye sokulması gerekiyor. Bunun için çiftçilerin üretime dönebilmesinin sağlanması amacıyla, tohum, gübre, mazot, elektrik ve sulama giderlerinin ihtiyaç sınırlarına kadar kamu tarafından karşılanması gerekiyor. Bunun için derhal bir düzenleme Meclis’e getirilmeli. Bizler sunuyoruz, Meclis derhal harekete geçmeli. Çiftçiye verilen destek güncel döviz kuru baz alınarak iki katına çıkarılmalıdır. Çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan 100 bin TL’ye kadar olan borçları hemen silinmeli, kalan borçlar faizsiz olarak yeniden yapılandırılmalı. Akaryakıt başta olmak üzere tüm kalemlerde ÖTV hemen kaldırılmalı ve yapılan tüm zamlar geri alınmalıdır. Vergide adaletin sağlanması için Kurumlar Vergisi artırılmalı ve servete duyarlı vergilendirme hayata geçirilmelidir.

ASGARİ ÜCRET YENİDEN DÜZENLENMELİ

Geriye dönük vergi affı ve istisnaları gözden geçirilmeli ve bu yolla elde edilen haksız kazançların hepsi geri alınmalı. Elektrik, doğalgaz, su, telefon internet gibi temel ihtiyaçlar tek hane için ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz verilmelidir. Derhal elektrik dağıtım hizmetleri kamulaştırılmalıdır. Yandaşlara peşkeş çekilen kamu ihaleleri derhal iptal edilmelidir. Köprü ve otoyollar için yandaş şirketlere yapılan ödemeler hemen durdurulmalı ve buralar acilen kamulaştırılarak; ücretsiz hale getirilmelidir. Gerçek ve tüzel kişilerin kredi kartı ve ihtiyaç kredisi ve tüm borçlarının faizleri silinerek, 2023 yılının sonuna kadar ertelenmeli. Kamu bütçesinden işsizlere ve asgari ücretin altında geliri olanlara güncel açlık sınırını tamamlayacak şekilde temel yurttaşlık geliri sağlanmalıdır. Asgari ücret insan onuruna yaraşır bir düzeyde acil olarak yeniden belirlenmelidir. 

KADINLARIN MÜCADELESİNİ ÖRNEK ALALIM

Ekonomik kaynakları kara delik gibi yutan savaş ve çatışma politikalarına bir an önce son verilmelidir. Bunlar hayata geçirilmesi zor işler değil, yeter ki yönetim halkı düşünsün. Yönetim halkı düşünmüyorsa o zaman halk yönetimi bunu zorlamalı, her yerde alanda mücadeleyi büyüterek, birlikte güçlenerek yürürsek iktidarı değiştirmeden de bu talepleri hayata geçiririz ve iktidarı da göndeririz. Bu iktidarı gönderdikten sonra adil ve demokratik bir yaşamı hayata geçirecek gücü yönetimi taşırız. Hep birlikte ülkeyi büyük barışta ve demokrasi ile yönetelim. Buna inanalım, gücümüze inanalım. Yayılan umutsuzluk politikalarına, aldırış etmeyelim. Dün meydanlarda kadınların güçlü ve onurlu mücadelesini örnek alalım. Bu mücadele azmini bütün ülkeye yayalım. O zaman göreceksiniz mutlaka kazanacağız.

HEP BİRLİKTE MÜCADELE BAŞKA YOLU YOK

Tüm Emekliler Sendikası'nın yöneticileri de seslerini ve taleplerini duyurmak için aramızda. Bu ülkede sefaletten en büyük payı alan, ezilen toplum kesiminin emekliler olduğunu biliyoruz. İktidarın politikalarının bu sonucu yarattığını hep birlikte görüyoruz. Emekliler örgütlü mücadele için 10 yıllardır çalışıyorlar. İlk kuruluş çalışmalarını birlikte yaptığımız zamanlardan bugüne bin bir engelle karşılaştır ama vazgeçmediler. HDP gibi, direnişçi toplum kesimleri gibi emekliler de mücadelesini sürdürüyorlar. Zulme boyun eğemeyeceklerini gösteriyorlar. Kendilerine buradan bir kez daha selam gönderiyor, bütün emeklilerin ülkeyi değiştirecek en önemli dinamiklerdendir. Hep birlikte mücadele, hep kazanma. Başka yolu yok.

ASKERİ OPERASYONLAR

Dünya halklarının sesine kulaklarını tıkayanlar güç ve egemenlik savaşı yürütüyorlar. Ukrayna savaşı, bir birikimin savaşı ama Rusya’nın müdahalesinin kabul edilemez bir işgal operasyonu olduğu açıkça ortada. Ancak küresel zeminde savaşların zemini yaratan. Bir düzenin hakim olduğunu görmemiz gerekiyor. Ortadoğu’da, savaş Ukrayna’da, daha önce Kafkasya’da savaş. Bu küresel egemenlik mücadelelerini ve paylaşım çabalarının sonuçlarının sonuçlarıdır. Somut bir askeri operasyona karşı somut tavrımız açıktır. Kim ki uluslararası hukuka aykırı işgal politikası yürütürse onu en net şekilde reddederiz ona karşı çıkarız. Fakat çözümü de nerede olduğunu göstermek görevimizdir, boynumuzun borcudur.

İŞGALE KARŞI HER YERDE AYNI TAVIR SERGİLENMELİ

Savaş yıkım demektir bunu biliyoruz bu ülkeden biliyoruz. Bu coğrafyadan biliyoruz. Bu iktidarın savaş politikalarıyla ayakta durduğunu söyledik, işgal politikaları yürütüyor. Evet Efrîn bu iktidarın işgal ettiği bir topraktır. Serêkaniyê de öyledir. Kendilerinin, devletlerinin işgal politikalarına sessiz kalanların başka yerde işgal politikalarına itiraz etmeleri inandırıcı olmuyor. Barış mücadelesi çok değerli bir ilke mücadelesidir. Savaşa karşı çıkma bir ilke meselesidir, savaşlara her yerde karşı çıkmak gerekiyor. Eğer benim desteklediğim iktidar savaş politikaları yürütürken sessiz kalırsam başka yerde savaşlara karşı barış diye bağırınca inandırıcı olmuyor. Tabii ki böyle yapınca savaşlarda bitmiyor. O nedenle diyoruz ki; bu ülkede samimi ilkeli güçlü bir savaş karşıtı koalisyona ihtiyaç var. Savaş karşıtı duruşa ihtiyaç var. İşgal politikalarına karşı çıkmaya ihtiyaç var burada da Suriye’de de Ukrayna’da da aynı tavrı, aynı samimiyeti kararlılıkla göstermeye ihtiyaç var. 

DESPOTLAR BULUNDUKLARI BÖLGEDE SAVAŞ ÇIKARIR

HDP Demokrasi İttifakı'nı büyük barış koalisyonuna dönüştürmek için her türlü çalışmayı yürütüyor, yürütecektir. Çünkü biz biliyoruz ki savaşların en önemli nedeni küresel çapta paylaşım mücadeleleri ve ülkelerde de nefret, ayrımcılık, diktatörlük politikalarıdır. Bir ülkede eğer çoğulculuğun, halkların, emekçilerin, toplum kesimlerinin özgürlüklerini tanımayan bir iktidar varsa, bu iktidarın bu ülkeye eninde sonunda getireceği felaket savaştan başka bir şey değildir. Sadece kendi ülkelerinde değil, diktatörler, despotlar aynı zamanda bulundukları bölgede de imkan bulduklarında savaş çıkarmayı mutlaka isterler. Varlıkları ancak böyle güven altına alınabilir, diye düşünürler. Ayrıştırma ve düşmanlaştırmayı düşünürler. Büyük barış hareketine, büyük barış buluşmasına ihtiyaç var. Bizler bunun için varız, barış aynı zamanda adalet, demokrasi ve refah demektir. Aynı zamanda sömürüye ve zulme karşı çıkmak demektir. O nedenle barış mücadelesini sonuna kadar sürdürmekten başka şansımız yok.

BARIŞA ODAKLANMAMIZ LAZIM

Barışı da dar çerçevede anlamıyoruz. Büyük barışı da ancak tabandan, toplumdan kurabileceğimizi söylüyoruz. Barış toplumdan, tabandan kurulabilir. Barış halkların birbiriyle eşit ilişkisiyle kurulabilir. Halklar arası düşmanlıkları ortadan kaldıracak müzakere, diyalog ve özgürlük hedef ile kurulur. Bunu başarabilirsek birbirimizin haklarına saygı, birbirimizin özgürlüğünü sahiplenme becerisini gösterebilirsek; barışı toplumda inşa etmek mümkündür, kolaydır ve hatta kesindir. O nedenle her alanda barışa odaklanmamız lazım çünkü her alanda savaş zihniyeti ve politikalarıyla yürüyen bir iktidar var. 

SAVAŞA NET TAVIR KOYULMALI

Bakın hangi alanda savaş yürütüyor bu iktidar. Ortadoğu'da Suriye’de savaş politikalarını yürütüyor, bunlar gördüğümüz çıplak savaş örnekleri. Bu ülkede Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarının zorunlu sonucu savaş politikalarıdır, çözümsüzlük savaşa götürür. Bu şimdiki iktidar için de bundan sonra iktidara talip olanlar içinde geçerlidir. Savaş politikalarına açık ve net tavır koymadan bu ülkeye barışı ve demokrasiyi getirmek mümkün değildir. Bunun içinde Kürt sorununda demokratik çözümün yolunu açacak bu ülkede ve bölgede halkların birlikte, eşit gönüllü yaşamasını hedefleyecek bir anlayışa ihtiyaç var. Sadece bununla yetinmiyoruz. Bu önemli ama bu iktidar her şeyle halinde bu iktidar toprakla savaşıyor, toprağı talan ediyor, toprağın ürün vermesini engellemek için her türlü yöntemle toprağa savaş açıyor. Doğa ile savaş halinde bu iktidar. Ağaçlarla, ormanlarla, derelerle savaş halinde. Kürtlerle, kadınlarla, gençlerle, emekçilerle, yoksullarla savaş halinde. 

TOPRAKLA BARIŞ

Biz de diyoruz ki işçiyle esnafla üreticiyle herkesle; toprakla ağaçla dereyle savaş halinde olan bu iktidara ve savaşa dayanan bu rejime karşı büyük barışı hedeflemeliyiz. Büyük barış, toprakla barıştır halkların barışıdır, halkların eşit ortak yaşamını hedefleyen özgür bir düzenin inşasıdır. Aynı zamanda toprakla barışmak demektir, büyük barış çölleştirilen üretimsiz bırakılan toprakla barışmayı gerektirir. Üreticiyle, çiftçiyle, esnafla emekçiyle, doğayla bütün toplumsal kesimlerle barışmayı gerektirir büyük barış. Savaşın sonucu yıkımdır yaşamı ve toprağı çölleştirmektir. Barış ise refahtır, özgürlüktür, demokrasidir, huzurdur, adil paylaşımdır ve güçlü üretimdir. Bu yüzden büyük barış diyoruz. Bütün bu saydığım alanlarda talan ve savaş politikalarına hayır diyecek büyük barış koalisyonunu kurmak zorundayız aksine ekmeğimizden de aşımızdan da özgürlüğümüzde de haklarımızdan da olmamız neredeyse mukadderdir. Eğer ekmeği demokrasi ile toprağı üretim ve refahla ele alırsak özgürlüğü, eşitliği her alanda hakim kılacak politikaları sonuna kadar ilkeli ve kararlı bir şekilde savunursak; işte o zaman büyük barışı kuracağız. Büyük barışı kurmak da neredeyse mukadderdir. Büyük barış bizim tam da orada bu karanlık tünelin ucunda bekleyen güneşimizdir, ışığımızdır. Yürüyüşümüz orayadır. Mutlaka bu karanlıktan tünelden hep birlikte geçeceğiz, aydınlığa birlikte çıkacağız. 

YANGINI SÖNDÜRECEK ORTAK İRADEMİZDİR

Bu krizleri hep birlikte çözelim istiyoruz. Krizleri önceden gördük uyardık, iş aş buluşmalarımızla mitinglerimizle demokratik kitle örgütleriyle emek örgütleriyle bir araya gelerek halkımızın içinde çalışmalar yürüterek, çözümler üretmek için çalışmalar yürüttük. Bugün durum daha vahimdir, ekonomi halkın sofrası, hakları ve özgürlüğü tam bir yangın yerine dönmüştür. Bu krizden halkı nasıl çıkarırız, bu enkazdan halkı nasıl koruruz, birlikte konuşalım, tartışalım birlikte çözüm üretelim. Bunu yarına öbür güne seçime erteleyemeyiz çünkü yangın her tarafı sarmış ve her tarafımız yanmaktayken biz itfaiyenin bir yıl sonra yetişeceği bir zamana erteleyemeyiz. İtfaiye biziz, bu yangını söndürecek su bizim ortak irademizdir, birlikte mücadelemizdir.

GÜÇLÜ DEMOKRASİ TEMEL HEDEFİMİZ

Büyük barış ve güçlü demokrasi temel hedefimizdir. Bakın bu gıda krizinin temelinde daha önce, yaz aylarında yaşadığımız felaketlerin, kışın karşımıza çıkan yıkımların doğa felaketlerinin ve bunların halka zarar vermesinin temelinde, merkezi yönetim ve anti demokratik zihniyet yatıyor. Biz ise diyoruz ki gelin bu merkezi ceberut yönetime son verecek alternatifleri doğru ortaya koyalım. Nedir bu adres yerel demokrasi. Evet toprağa neyin ekilip biçileceğini, o toprakta yaşayan insanlar karar vermelidir. Yerel yönetimler o nedenle önemlidir, yerel yönetimlerin güçlü yetkililerle donatılması ve kaynaklarla beslenmesi o nedenle önemlidir. Yerel demokrasi derken biz bu merkezi ceberut yönetimi değiştirmek kadar yerel demokrasiyi de hedefliyoruz. İşte o zaman bu toprağın doğanın, derenin, suyun talanına çok daha kuvvetle karşı koyabiliriz. O nedenle diyoruz sadece bugünün meselelerine değil, geleceğin inşasına da odaklanalım. Sorunların yeniden yaşanmasını mümkün kılacak bütün unsurları dönüştürmeyi hedef alalım. Bunu bugünden yarına toptan gerçekleştirmeyebiliriz ama yolumuza ve önümüze görev olarak bunu koymamız lazım. 

ÖLÜME KARŞI YAŞAMI SAVUNALIM

Savaşları, halkların; barıştan, demokrasiden yana güçlerin güçlü mücadelesi durduracaktır. Biliyoruz insanlığın başına bela olan bu savaş siyasetini her yerde durdurmanın yolu saydığım programdan geçiyor. Halkların barış ihtiyacından ve inancından geçiyor. Yaşam siyasetine inan, ölüm siyasetine boyun eğmeyen mücadele güçlerine burada asıl görev düşüyor. Ölüme karşı yaşamı, talana karşı emeği, zulme karşı özgürlüğü, ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlığı savunacağız ve barışarak kazanacağız. Barışarak büyüyeceğiz, barışarak güçleneceğiz. Barışarak hep birlikte yöneteceğiz. Başka bir ülke ve başka dünya mümkündür." (MA)

Öne Çıkanlar