TİHV Başkanı Bakkalcı’dan ‘yüzleşme’ çağrısı: İstenilse ihlallerin çoğu bir gecede önlenebilir

TİHV Başkanı Bakkalcı’dan ‘yüzleşme’ çağrısı: İstenilse ihlallerin çoğu bir gecede önlenebilir
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nı Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Başkanı Metin Bakkalcı ARTI TV’de değerlendirdi.

ARTI GERÇEK - Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Başkanı Metin Bakkalcı, ARTI TV’de yayınlanan Haber Aktüel programında Petek Atıcı Türkmen’in AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ‘İnsan Hakları Eylem Planı’na ilişkin sorularına cevap verdi. Bakkalcı insan hakları konusunda ülkedeki ilgilileri ‘sahici bir şekilde yüzleşmeye’ çağırdı.

"Dün hiçbir şey olmamışçasına yarını kurmanın bir olanağı yoktur" diyen Bakkalcı, "İnsan hakları ateşin düştüğü yer meselesidir, biz de ateşin düştüğü yerdeyiz. Bu acıların biran önce son bulması gerekmektedir. Yeter ki istenilsin bir gece de çoğu önlenebilir, çok kısa sürede hepsi önlenebilir." İfadelerinde bulundu.

‘7 YILLIK SÜREÇ ÇOK SOMUT BİR GÖSTERGE’

TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın açıklamaları şu şekilde oldu:

Hiç kuşkusuz iki yıldır hazırlanan bu eylem planı için emekleri yok saymak tabi ki haksızlık olur ama bu emeklerin gündelik hayatta nereye oturduğunu ortaya koyabilmek için, bunların gerçekleşe bilme olanaklarını değerlendirebilmek için bu 7 yıllık öykünün bir yüzleşmesi gerekiyor. Çünkü örneğin 7 yıl önce 2014 yılında açıklanan eylem planında bir tane göstergeye yer verilmiş idi. O da şuydu: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istatistiklerine bakıldığında 2013 sonu itibariyle AİHM'in önünde duran dosyaların yüzde 11 ülkemize ait. Ve ülkemiz Rusya, İtalya, Ukrayna ve Sırbistan'dan sonra beşinci sırada. Dolayısıyla bir hedef koyuyordu. Bu oranı azaltalım ve ülkemizi bu beşinci sıradan çok daha ötelere götürelim diye. Ama geçen ay AİHM 2020 yılı raporunu yayınladı ve görüldü ki bu değer yüzde 18'e çıkmış. Beşinci sırada olan ülkemiz dava yoğunluğu konusunda Rusya'dan sonra 2. sıraya yükselmiş bırakın öteye gitmeyi. Sadece bu maddeye bakıldığında bile bu 7 yıllık öyküde nereden nereye geldiğimize ilişkin çok somut bir gösterge ortaya çıkmış oluyor.

'İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİR KURALA DÖNÜŞTÜ'

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın ya da bu ülkedeki çok değerli insan hakları kurumlarının yanı sıra ülkemizin üye olduğu Birleşmiş Milletler Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların raporlarına bakıldığında; ama bu raporların da ötesinde ne yazık ki söylemek istiyorum ülkemizin pek çoğunluğunun tanıklığında dahası pek çok kesimin de doğrudan maruz kaldığı gibi insan hakları ihlallerinin bir kurala dönüştüğüdür. Hakların kullanımını ne yazık ki bir istisnaya dönüştüğü ama daha da vahimi ne yazık ki insan haklarının sistematik ihlalinden öte ılgasına yönelme eğilimlerin derinleştiği hak temelli bir rejim fikrinin terkedilmekte olduğu bir ortamı yaşamaktayız.

‘SAHİCİ BİR YÜZLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR’

Tüm bu ölçütler ışığında ülkemizdeki ilgililere seslenmek istiyorum, sahici bir yüzleşmeye ihtiyaç var. Bu süreç rastlantısal bir süreç olmadı. Bu yüzleşmeye dayalı gerçek anlamda bir zihniyet, bir söylem değişikliği ve kurallar manzumesi ile bütünlüklü bir şekilde yaklaştıklarında mümkün olabilir.

Aslında bu bir itirafnamedir. Siyasi temsilciler tarafından bu ülkede bu meselelerde büyük bir sorun olduğu bu şekilde itiraf edilmiştir. Gerçekten bir içtenlik var ise bugünden itibaren, ülkemizde yaşanan ihlallerin büyük çoğunluğunun önlenebileceği bir ortam yaratılabilir. Fakat Kasım 16’dan itibaren Valilik tarafından sürekli bir toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma yasağı getiriliyor. Bu inanılmaz bir şey. Bir eylem planına, uzun uzun açıklamalara ihtiyaç yok bugün istense büyük oranda bu ihlaller ortan kaldırılabilir.

‘BU TÜRKİYE’NİN BİR FOTOĞRAFI’

Bu ülkede 2005 yılında 55 bin insan cezaevinde idi. 2020 itibariyle 271 bine çıktı ve af yasası kapsamında salıvermelerin olmasına rağmen oldu bu. Bu Türkiye’nin bir fotoğrafı. TÜİK’e göre 281 bin kişi girmiş 290 bin kişi çıkmış. Sadece Covid salgını döneminde ifade özgürlüğünü kullandıkları için içeride olan insanlar, gazeteciler, siyasiler, öğrenciler, akademisyenler serbest bırakılsın diye bir çağrı yapıldı. Oysa Nisan 2020 yılında onlar içerde kaldı başka insanlar dışarı çıktı. Bu bile fotoğrafın bir göstergesi.

Dün hiçbir şey olmamışçasına yarını kurmanın bir olanağı yoktur. İnsan Hakları ateşin düştüğü yer meselesidir, biz de ateşin düştüğü yerdeyiz. Bu acıların biran önce son bulması gerekmektedir. Yeter ki istenilsin bir gece de çoğu önlenebilir, çok kısa sürede hepsi önlenebilir.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar