TMMOB'dan '128 milyar dolar' dosyası: Kuru baskılamak için rezervler sıfırlandı, kayırmacılık şüphesi var
ARTI GERÇEK - TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 69’uncusunu, Merkez Bankası’nın eritilen 128 milyar doları dosyasına ayırdı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Hazine ve Maliye Bakanlığı, BDDK, Strateji Bütçe Başkanlığı, TÜİK verileri kullanılarak yapılan analizde, kamuoyunda çokça tartışılan "128 milyar dolarlık Merkez Bankası dövizlerinin" satışının hangi yollarla hangi takvimle gerçekleştirildiği sergilendi ve bundan kimlerin yararlandığı araştırıldı.
Analizde ortaya çıkan başlıklar özetle şöyle:
- Son iki yılda döviz fiyatlarının tırmanışını önlemek için "arka kapıdan", Hazine üstünden, kamu bankaları eliyle piyasaya milyarlarca dolar verilmesinin ardından Merkez Bankası’nın rezervlerindeki döviz barutundan geride tek bir dolar bile kalmadı ve şu an rezerv olarak görünenler aslında 47 milyar dolarlık borç. Bu durum, Saray rejimini hayli zor bir döneme sürüklüyor ve Türkiye’yi de görüş mesafesi neredeyse sıfıra inmiş ağır bir sis bulutu içine gömmüş durumda.
- Merkez Bankası’nı sakatlayan ve özellikle dış finans merkezlerinin gözünde Türkiye’yi aşırı riskli, güven vermeyen duruma düşüren bu tablo, 2019 ve 2020 yıllarında izlenen döviz fiyatlarını bastırmak için rezervleri eritme, satma uygulaması sonucu ortaya çıktı. Özellikle son aylarda muhalefet partilerinin "128 milyar dolar nerede?" şeklinde sloganlaştırdıkları eleştiriye, iktidar yanıt vermekten kaçıyor.
- 2019 ve 2020’de toplamı kimi iddialara göre 128 milyar doları bulan, bizim hesaplamalarımıza göre de 125 milyar dolara ulaşan satışlar, Merkez Bankası’nın yasa ve ilgili yönetmeliğine göre, ihale yöntemiyle değil, şeffaflıktan uzak, kuralları çiğneyen yollarla gerçekleştirildi.
- Satış tahmini, Merkez Bankası’na giren döviz ile çıkan döviz farkının rezervlere yansıyıp yansımadığı takip edilerek yapıldı. Temmuz 2018-Şubat 2021 aylarını kapsayan dönemde, Merkez Bankası’na, reeskont kredileri, Hazine’nin iç ve dış borçlanmaları, Merkez Bankası’nın swap borçlanmaları biçimlerinde, yaklaşık 199,9 milyar dolarlık bir döviz girişi gerçekleşti.
- Hazine, Merkez Bankası ve diğer kamu kuruluşları adına yapılan dış borç ödemeleri ve diğer transferler, Hazine’nin döviz ve altın cinsinden iç borçları için yaptığı ödemeler, enerji KİT’lerine yapılan satışlar ile Bankaların zorunlu karşılıklarındaki azalışlar dikkate alındığında bu dönemde bilinen döviz çıkışı 77,4 milyar doları buldu.
- Analiz edilen dönemde, Merkez Bankası’na, yaşanan döviz girişlerinden toplam döviz çıkışları düşüldüğünde, brüt rezervde yaklaşık 122,5 milyar dolarlık bir artış yaşanmış olması, dolayısıyla brüt rezervin şu anda 220,9 milyar dolar olması gerekiyordu. Oysa 2020 biterken Merkez Bankası’nın kasasında tümü borçlarla oluşturulmuş 95,2 milyar dolarlık bir brüt rezerv bulunuyordu.
- TCMB’nin yasa ve yönetmelikte belirtilen dışında, bankalara döviz satması hukuki değil. Bilinen ihale yoluyla şeffaf satış kayıtlarında görünmeyen 125 milyar dolarlık rezerv, doğrudan bankalara değil, ama Hazine’ye aktarılmış görünmektedir. TCMB’nin dövizleri sattığı Hazine’nin dönüp bu dövizleri "Tanzim satış" yapan kamu bankalarına, onların da yerleşik firma ve kişilere, çıkmak isteyen yabancılara sattığı anlaşılıyor.
- 2019 ve 2020 yıllarında, Merkez Bankası kanun ve yönetmeliklerine uymayan tarzda, Hazine üstünden kamu bankalarına "arka kapıdan" gerçekleştirilen 125 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervi, dolar kurunu baskılamak için kullanılmış görünüyor. Bu sayede 2019’da ortalama dolar kuru 5,7 TL’de, 2020’de 7,1 TL’de tutulabildi. Bu baskılama ile ekonomide GSYH küçülmesinin önüne geçilse de, bastırılmış döviz, daha çok döviz tahsisinden yararlanan kesimlere yaradı.
- Çoğu AKP’ce kayırılan döviz borçlusu firmaların döviz varlıklarını 2019 ve 2020 yıllarında yaklaşık 26 milyar dolar kadar artırıp açıklarını daraltmaları, düşük tutulan dövizler sayesinde gerçekleşti.
- 2019 ve 2020’de 2 milyar dolarlık çıkış gerçekleştiren yabancı portföy yatırımcılarının, bu bastırılmış dövizden yararlananlar arasında olduğu açıktır.
- Ucuz ve bol tutulan TL kredilerin yanında Merkez Bankası rezerv satışları ile ucuz tutulan döviz fiyatları, iç pazara dönük sermaye kesimlerine soluk aldırdı. Bastırılan kur, enflasyonist ortamda birikimlerini korumak isteyen ve iktidara güvenmeyen irili ufaklı tasarruf sahibinin dövize dönüşünü ve yabancı para mevduatının hızlı artışını da getirdi.
- Dövizin yanı sıra altına yönelişler, altın ithalatını kamçıladı ve cari açığı büyüttü.
- Sonuçta bu iki yılda bastırılan kurun da etkisiyle ekonomi küçülmedi. Ama, yakın geleceğe büyük kırılganlıklar taşındı. Günü kurtarmak adına yapılan bu satışlar, ileriye birikmiş basınçlar, enflasyon ve cari açık riskleri taşıdı.
- Hepsi bir yana, ortaya çıkan fatura oldukça ağır. İktidar bu faturayı siyasi olarak ödemekten kaçabilecek durumda değil ama pandemi döneminde ağır bir yoksulluk ve işsizlik yaşayan toplumun alt, alt-orta kesimleri için bahar yerine kara kış geliyor ve esas fatura bu kesimlerin üstüne çökecek.
- TCMB bu "arka kapı" ve swap işlerine hiç bulaştırılmasa, net ve brüt rezervler 125 milyar dolar daha artmış olacaktı. Yani Merkez Bankası bugün 220 milyar dolar rezerve sahip olabilirdi. Bu tür "arka kapı" müdahalelerinin büyük güvensizlik yarattığı ve bunun kırılamadığı biliniyor.
- TCMB’nin yasa ve yönetmeliklerine aykırı biçimde eritilen dövizleri, mutlaka resmi soruşturmaya konu olmalı, özellikle bu satışlarda özel kayırmalar, "Adrese teslim" tahsisler varsa, ortaya çıkarılmalıdır.