Nobel Ödülü kazanan Daron Acemoğlu'nun 12 Eylül döneminde okuduğu Galatasaray Lisesi'nde Ermeni olduğu için yaşadığı anısı yeniden gündem oldu: İsmini soran tarih öğretmeni 'Böyle Türk ismi olmaz, bundan sonra senin adın Süleyman' diyerek yerine oturtmuş.
'Rakip takımın sözde şampiyonluk talebinin kabul edilmesi yönünde görüş beyan eden Galatasaray Lisesi Müdürü Vahdettin Engin’i derhal istifaya davet ediyoruz.'
'Biz 699 hafta boyunca orada anayasal hakkımızı kullandık. Sessiz oturmamız kanuna aykırı değildi.'
Düzgün bir YÖK Başkanının yapması gereken bu mütekabiliyet saçmalığı kapsamından Galatasaray Üniversitesini kurtarmaya çalışmak olmalı idi.
Doğulu, feodal ve dinci krallar, beyler, ağalar, devlet ve hükümet başkanları, Fransa’yı, Fransız zihniyetini pek sevmez. Neden acaba?
Memleketin güzide eğitim kurumlarından biri olan Galatasaray Lisesine kara çalmak kimsenin haddi değil. Bu mektep öyle kolayca fethedilemez.
Yeni Akit adlı gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürüten Ali Karahasanoğlu yazısında 'Bizim inancımızda, örfümüzde olmayan bir sistem ile kurulan bir okul' sözlerine yer verdi.
Genelde üniversite mezunları ya da ‘beyaz yakalılar’ grubuna atfedilen beyin göçü, Türkiye tarihinde ilk defa lise seviyesine indi.
HDP’nin kuruluş yıldönümü etkinliğinde gözaltına alınarak tutuklanan Mutlu Öztürk için Galatasaray Lisesi’nde özgürlük pankartı açıldı.
Akılcılığın, dayanışmacılığın, Batılı çağdaş değerlerin ve mizahın simgesi 150 yıllık köklü bir eğitim ve kültür kurumunun başına tartışmalı bir şahsiyeti atarsanız…
LGS sonuçlarına göre binlerce öğrenci, tercih yapmasına rağmen açıkta kaldı.
50 yıldır tanıdığın okul arkadaşlarınla, hesapsız kitapsız gırgır şamata yapıyorsun bir deplasman kentinde. Güzel yemekler yiyip, şarapları da midene indiriyorsun.
Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bugün birçok kentte sokağa çıktı.
Polis tarafından Cumartesi Anneleri'nin oturma eylemine yapılan müdahale fotoğraf karelerine böyle yansıdı.
Tanımlaması kolay değil. Çünkü çok boyutlu özgün bir topluluk. Zaman içinde oluştu. Eskiden de vardı ama artık çok küçüldü, çok azaldı. Romantik olarak trajik!
Sevin Okyay gibi on kadın daha olsa, Türkiye’nin kültür-sanat hayatı hakikaten çok zengin, renkli olurdu. Velut, gırgır ve kendisiyle de dalga geçen esaslı bir yazar!
İstanbul, Datça, Ankara, Çanakkale’den Temmuz’da insan manzaraları… Muhabbet ediyorsun, gülüyorsun, yiyorsun-içiyorsun ama konu bir yere geliyor takılıyor ki…
İş cinayetlerine kurban giden işçi aileleri, her ayın ilk Pazar günü düzenledikleri Adalet Nöbeti'nin 62’ncisini Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdi.
Varto'da okuyan Eda Bektaş UEFA kupasının 17. yılı etkinliğine davet edildi.
Çevreci çiftin arkadaşları: Cinayetin basit bir gasp olayı olarak geçiştirilmeye çalışıldığının farkındayız.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.