Ev işçisi göçmen kadınlar anlatıyor: 'Daha ucuza çalıştığımız için bizi seçiyorlar'

Ev işçisi göçmen kadınlar anlatıyor: 'Daha ucuza çalıştığımız için bizi seçiyorlar'
Yıllardır kayıtsız ve sigortasız türlü sömürü ile çalıştırılan ev işçisi göçmen kadınlar, şirketlerin kendilerini “daha ucuza çalıştırdığı” için ilk seçenek olduklarını söyledi ve çalışma şartlarını anlattı.

Artı Gerçek - Türkiye’de 2023 yılının son resmi verilerine göre, 3 milyon 400 bin geçici koruma statüsüne alınan Suriyeli göçmen bulunuyor. Bu sayıyı oluşturan göçmen kadınların oranı ise yüzde 46,8. Başta ülkelerinde yaşanan savaş olmak üzere birçok sebepten Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan kadınlar, uzun yıllardır güvencesiz ve güvenliksiz iş ortamlarında, düşük ücretle ve kayıtsız olarak çalışıyor. Yaşamlarını sürdürebilmek adına birçok göçmen kadın mecburiyetten sığındıkları “merdiven altı firmalar” aracılığıyla ev işlerinde emek sömürüsü ve şiddete maruz kalarak ve ücretlerini bu firmalarla paylaşarak çalışmaya devam ediyor.

'ÜLKEMDEN, EVİMDEN AYRILMAK İSTEMEZDİM'

Munzurpress'in haberine göre yaklaşık 10 yılı aşkın süredir Türkiye’de bulunan Shadiya A. yaşadıklarını anlattı. Beş senedir ev işçisi olarak çalışan ve 6 çocuğu ile bakıma muhtaç yaşlı annesine bakmak için uzun süredir çeşitli evlerin ve apartman dairelerinin merdiven temizliğine giden Shadiya aldığı ücretin yarısına “komisyoncu şirketin” el koyduğunu ifade etti. Shadiya çok fazla iş yüküyle zor koşullarda çalıştığını sık sık tekrar ederek, 5 yıl önce başladığı işini şu sözlerle anlattı:

“10 yıl önce ülkemizde savaş oldu ve Türkiye’ye yerleşmek zorunda kaldık. Zorunda kalmasaydık ülkemden evimden ve ailemden ayrılmak istemezdim. Koşullar bizi buna zorladı. Eşim gençken çalıştığı iş yerinde bir iş kazası geçirdi ve bacağının yarısını kestiler. Buraya geldiğimizde uzun süre iş bulamadı. Çok zor zamanlar yaşadık. Ben 5 yıl önce burada tanıştığım ve bizim gibi ülkesinden göçen diğer kadınların şirketlere başvurup iş bulduklarını duydum. Eşim önce karşı çıktı fakat çoluk çocuk durumumuz perişandı başka çaremiz olmadığı için bu firmalardan bir tanesine başvurdum. Bu şirketler birçok mülteci kadını ev işlerinde çalıştırıyordu. Ben de kimliğimi ve pasaportumu verdim.”

Shadiya A.

‘SINIR DIŞI EDİLME KORKUSUYLA SUSUYORDUK’

Birkaç hafta sonra şirketin kendisine ulaştığını söyleyen Shadiya, kendisiyle beraber bir başka mülteci kadını 10 katlı bir dairenin merdiven temizliğine gönderdiğini belirtti. Shadiya ilk olarak firmanın kendisini merdiven temizliği işlerine yönlendirdiğini, burada aldığı paranın çok düşük olduğunu söyleyerek, “Zaten aldığımız para düşüktü ve bunu da şirketle paylaşıyorduk. Bu parayla günde bir ekmek, bir yoğurt ve bir koli yumurta dışında çok az şey geliyordu. Ama iş bulduğumuza şükrediyorduk ve hiç bu konuda şikâyetçi olmuyorduk. Birkaç ay geçtikten sonra bizi evlere gönderdiler. Gittiğimiz evlerde, cam siliyor, ütü yapıyor, yerleri silip süpürüyor kimi zaman mutfak dolaplarını temizliyorduk. Fakat yaptığımız işin yükü artsa da aldığımız para artmıyordu. Merdivende çalıştığımızdan daha fazla alıyorduk ama sadece günlük temizlik yaptığımız evle dip köşe temizlik yaptığımız evin parası aynıydı. Birçoğumuz sınır dışı edilme korkusu yaşadığımız için ücretlerimizi almadığımız dönemlerde bile susmak zorunda kalıyorduk ” dedi.

'ŞİKAYETLERİN ÇOĞU ÜLKEMİZE VE KİMLİĞİMİZEYDİ'

Shadiya, temizliğini yaptığı evlerin sahiplerinin kendilerini aşağılayarak konuştuğunu ve hiçbir şeyden memnun kalmadıklarını belirterek, “Biz ne kadar temiz ve özenle yaparsak yapalım çoğu zaman ev hanımları yaptığımız işleri beğenmiyordu. Birkaç defa şirketi arayıp ‘temizlikçi gönderin dedim Suriyelileri doldurmayın evime’ diyerek bizi aşağılayan dilde şikâyette bulunuyorlardı. Aslında bu şikâyetlerin çoğu yaptığımız işleri beğenmedikleri için değildi, çünkü biz elimizdeki işi kaybetmemek için hep en iyisini yapmaya çalışıyorduk. Bu şikâyetlerin çoğu bizim doğup büyüdüğümüz ülkeye ve kimliğimizeydi. Yine de biz işimizi iyi yapıyorduk çünkü bazen şirket bu tür şikâyetleri bahane ederek paramızı vermiyordu. Ev sahiplerinin memnun kalmadığını ve kendilerine para ödemediğini söylüyordu” ifadelerini kullandı.

‘DAHA UCUZA ÇALIŞTIĞIMIZ İÇİN BİZİ SEÇİYORLAR’

Bu koşullar altında sigortasız ve kayıtsız çalıştıklarını sözlerine ekleyen Shadiya sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Birçok kez hakarete uğradık ve uğramaya devam ediyoruz. Benim ay sonunda kazandığım para bir kira parası etmiyor. Ama elimizdekini kaybetmemek için yıllardır susuyoruz. Çünkü burası bizim ülkemiz değil, bizi buradan gönderirler. Çocuklarım okuyor, iki tanesi çalışıyor. Düzenimizi kurduk ve her 10 senede bir yeniden düzen kurmak istemiyoruz. Biz hırsızlık yapmıyoruz, ahlaksızlık yapmıyoruz sadece herkes gibi çalışıp hayatımızı geçindirmeye yaşamaya çalışıyoruz. Sadece mülteciyiz diye senelerdir aşağılanıyoruz. Biz kimsenin işini de elinden almıyoruz. Bizi daha ucuza çalıştırdıkları için bizi seçiyorlar.”

TACİZ, TEHDİT, ŞANTAJ VE ZORBALIK

Bir başka göçmen kadın Sümeyya H. ise 7 yıldır Türkiye’de ev işçisi olarak çalışıyor. Türkiye’ye geldiğinde 1 yaşında ve 9 aylık olan çocuklarına ev işlerinde kazandığı parayla baktığını ifade eden Sümeyya tek başına yıllardır birçok şiddet ve tacizle baş etmek zorunda kaldığını söyledi. Çalıştığı evlerde ve işe gidip gelirken sokakta karşılaştığı erkekler tarafından defalarca tacize uğradığını belirten Sümeyya, “Para kazanmanın başka yolları var daha fazla para kazanmak istiyorsan senin dermanın bende diyerek birçok kez ahlaksız teklif aldım. Çocuklarımın babası Türkiye’ye geldiğimizde terk etti bizi bir daha arayıp sormadı. Ben çocuklarıma helal para kazanarak bakıyorum yıllardır. Annem ve ablamla yaşıyordum annem vefat etti. Ablam çocuklarıma bakıyor ben çalışıyorum” dedi.

'GÖZLERİNDE KÖLE GİBİYİZ'

Sümeyya, gittikleri evlerde ev sahipleri tarafından ayrı aracı şirketler tarafından ayrı baskı ve zorbalığa uğradıklarını aktararak şunları söyledi: “Ev işçilerini işçi olarak görmüyorlar, gözlerinde köle gibiyiz. Para verdikleri için her şeylerine katlanmak zorunda olduğumuzu düşünüyorlar. Bir de mülteci olduğumuz için daha fazla eziliyoruz. Çünkü seçeneğimiz olmadığını biliyorlar. Onlar kendilerine çalıştıracak başka kadınlar bulurlar ama biz çok zor iş buluruz. Bu işlere başladığımızda kayıtsızdık, yıllarca sigortasız çalıştık. Kimliğimiz de yoktu değerimizde. O yüzden hem en ucuz ücretlerle çalıştırıyorlar hem de şirketler ev sahiplerine adeta ‘eti senin kemiği benim’ gibi davranıyor. Biz şirkete şikâyet edilmemek için birçok hakarete küfürlere rağmen işimizi yapmaya devam ediyoruz. Bir keresinde bize bu işleri ayarlayan adam ‘Namusunla çalışıyorsun senin gibi kaç tane kadını kötü yollara sürüklüyorlar. Bize dua et sessiz sedasız çalış. Yoksa pasaportuna kimliğine el koyar seni buradan da göndertirim. Ayağını denk al’ demişti. Bu cümlelere defalarca başka şirketlerde çalışan arkadaşlarımız da maruz kalmış.”

‘NADİRA’YI UNUTAMIYORUM’

Sümeyya, Türkiye’de birçok göçmen kadının çalıştıkları iş yerlerinde cinayete uğradığını ve ‘kaza süsü’ verildiğini hatırlatarak, “Korkuyoruz, hem kendimiz için hem de diğer tüm kadınlar için. Bu işi sadece Suriyeliler yapmıyor, bu ülkenin vatandaşları ve başka ülkelerin vatandaşları da yapıyor. Tüm kadınlar aynı şiddete aynı tacize maruz kalıyor. Biz sadece hakkımızı aramak konusunda sessiz kalmak zorunda bırakılıyoruz. Çünkü her defasında bizi geri göndermekle, sürgün etmekle tehdit ediyorlar. Bunun dışında tüm kadınlar aynı zorbalığa maruz kalıyor. Nadira’yı unutamıyorum. Hiçbir kadın ölmeyi hak etmiyor” şeklinde konuştu. (KAYNAK)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar