'Nafakalar kira giderini dahi karşılayamıyor, erkek odaklı bakış nafakaların tahsilini engelliyor'
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Mahkeme Kararları Işığında Nafaka Araştırması Raporu'nu açıkladı.
Remzi BUDANCİR
ARTI GERÇEK-Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, 2 bin 97 dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu hazırladığı Mahkeme Kararları Işığında Nafaka Araştırması Raporu’nu Tahir Elçi Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında açıkladı. Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın’ın da katıldığı toplantıda basın açıklamasını Baro Başkan Yardımcısı Avukat Gazal Bayram Koluman yaptı.
KOLUMAN: İSTİHDAM EŞİTSİZLİĞİ VAR
Raporun, 2017-2018 yılları arasında Diyarbakır Aile Mahkemelerinde karara çıkan 2 bin 97 dosya üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda hazırladıklarını ifade eden Koluman, "nafaka mağduru erkekler" iddialarının gündeme getirilmesi ile nafaka tartışmalarının başladığını hatırlattı. Kısa süren evlilikten kaynaklı süresiz nafaka kararlarının tekil örnekler üzerinden gündeme getirildiğini belirten Koluman, tartışmayı yürütenlerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden geldiğini söyledi. Kadın ve erkeğin istihdam olanaklarından eşit düzeyde yararlanmadığını ifade eden Koluman, ev içi emeğin kadına özgülenmesinin kadını ekonomik olarak erkeğe bağımlı kıldığı gerçekliğinin görülmediğine dikkat çekti.
ERKEK ODAKLI BAKIŞ AÇISI NAFAKALARIN TAHSİL EDİLMEMESİNE NEDEN OLUYOR
Kamuoyuna yansıyan yoksulluk nafakası ile ilgili tartışmaların, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan kadın yoksulluğu verilerinden azade tekil ve istisnai örneklere dayandırıldığını ifade eden Koluman, "Dahası Mahkeme kararlarında lehine nafaka hükmedilen kişi açısından belirlenen miktarların kanunda düzenlendiği gibi ‘geçim sağlamaya’ yetecek oranda olmadığı, yoksulluk ve açlık sınırının altında olduğu görülmektedir. Kadınlar lehine hükmedilen ancak tahsil edilemeyen nafakalar, erkek odaklı bakış açısı nedeniyle tartışılmamaktadır. Raporumuz verileri dikkate alındığında kadın ve erkekler arasındaki derin eşitsizlik nedeniyle nafaka hakkının korunması gerekmektedir. Dahası nafaka oranlarının ‘asgari yaşam gereksinimlerini’ karşılamaya yetecek orana yükseltilmesi gerekmektedir" dedi.
NAFAKA KONUSUNDA KADINLAR ALEYHİNE TARTIŞMA YÜRÜTÜLÜYOR
Açıklamanın ardından Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Aslı Pasinli ve Yürütme Kurulu Üyesi Hatice Demir raporu açıkladı. Raporun detaylarında kadınların boşanma süreci ve sonrasında yaşadığı sorunlara ilişkin veriler yer aldı. Mahkeme kararlarına yansıyan nafaka miktarlarının cüzi oranlarda olduğunun belirtildiği raporda şu tespitler yer aldı:
-Türkiye’de toplumsal gerçeklik gözetilmeden nafaka hakkı ile ilgili, kadınlar aleyhine tartışma yürütülmektedir. Bu tartışmalar yapılırken toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olarak kadınların dezavantajlı olduğu bütün etmenler göz ardı edilmektedir.
CİNSİYET EŞİTSİZLİK VAR
-Nafaka tartışmalarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, kadına yönelik yapısal şiddeti ve kadının görünmeyen ev içi emeğini değerlendirmeden objektif bir nafaka tartışmasını yürütmek mümkün görünmemektedir. Önemle belirtmek gerekir ki tedbir nafakasına ilişkin talepte bulunma hakkı, gerekli koşulların bulunması halinde her iki eşe de tanınan bir haktır. Toplumumuzda oluşan genel kanının aksine nafakanın erkekler tarafından da talep edilmesi mümkündür.
NAFAKA MİKTARLARI YOKSULLUK VE AÇLIK SINIRININ ALTINDA
-Ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarından biri de kadınların istihdama katılımının erkeklere oranla daha az olmasıdır. Kadınların istihdamına yönelik politikaların yetersizliği, kadın erkek istihdamındaki fırsat eşitsizliği, kadınların yoksullaşmasına ve boşanma sürecinde erkeklere oranla ekonomik yönden desteğe muhtaç hale gelmelerine sebebiyet vermektedir. Kamuoyunda yoksulluk nafakası tamamen soyut iddialar üzerinden tartışmaya açılmış ve tekil-sansasyonel örnekler üzerinden konuşularak genelleştirilmiş ve gerçekte boşanan her kadın fahiş oranlarda nafaka alıyor gibi bir algı oluşturulmuştur. Oysa ulaştığımız veriler, nafaka miktarının yoksulluk ve açlık sınırının altında olduğunu göstermektedir.
NAFAKA KİRA GİDERİNİ DAHİ KARŞILAYAMIYOR
-Nafaka oranlarının, yeni bir yaşamın en asgari ihtiyacı olan kira giderini dahi karşılamadığı göz ardı edilmektedir. Yine uzun süren evliliklerde yıllarca çalışma yaşamından koparılarak ev içi emek ve bakım emeği ile sömürülen kadınların boşanmadan sonra kalifiye işlerde çalışma becerilerinden de yoksun bırakıldığı ve boşanma sonrası istihdama katılamayacağı da göz ardı edilmektedir. Örneğin 20 yaşında evlenip 50 yaşında boşanan bir kadının 50 yaşından sonra gelir getirebilecek hangi alanda istihdam edilebileceği veya edilemeyeceği tartışılmamaktadır.
'ERKEĞİN MENFATİ' ESAS ALINIYOR
- Yoksulluk nafakasına dair uygulamada birçok sorun yaşanmaktadır. Ancak uygulamadaki sorunlar gözetilmeden "erkeklerin mağdur olduğu" iddiası üzerinden yapılan değerlendirmeler kamuoyunu manipüle etmektedir. Bu yaklaşım erkeği ve menfaatlerini esas almakta fakat kadınların yaşamı ve deneyimlerini göz ardı etmektedir. Yine konunun mevcut dil ve argümanlarla yürütülmesinin kendisi bile kadına bakış açısındaki eşitsizliğin göstergesi olup kadının onurunu zedeleyecek boyuttadır.
-Medeni Kanunda yoksulluk nafakası; "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir." Olarak düzenlenmiş olsa da mahkeme kararlarının buna uygun olmadığı da görülmektedir.
-Ayrıca mahkeme kararlarında lehine nafaka hükmedilen kişi açısından belirlenen miktarların, kanunda düzenlendiği gibi "geçim sağlamaya" yetecek ölçüde olmadığı açıktır. Kadınlar lehine hükmedilen ancak tahsil edilemeyen nafakaların bu tartışmalardaki görünmezliği tam da izah etmeye çalıştığımız "erkek odaklı" bakış açısıyla ilgilidir. Bu eşitsiz koşullar nedeniyle günümüzde nafakanın tanımlanmasına ve kadınlar lehine güvence altına alınmasına hala ihtiyaç vardır.
KADINLAR EKONOMİK ŞİDDET BASKISINDAN KURTULMALI
Dosyalar üzerinden yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda öneriler de yer aldı. Maddeler halinde sıralanan önerilerden öne çıkanlar şunlar:
- Eşlerden birine ait aile konutunun evlilik sonrasında malik olmayan ve ihtiyaç duyan eşin veya çocukların barınmasına özgülenmesi konusunda hâkime takdir yetkisi tanıyan bir yasal düzenleme öngörülmelidir. Böylece boşandığında barınacak yeri olmayan kadınlar boşanma kararı konusunda ekonomik şiddet baskısından kurtulacaktır.
- Aile Mahkemesi hâkimlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almaları ve bunun belli periyotlarla tekrarlanması sağlanmalı; yine bu birimlerde çalışan uzmanların aynı eğitimi almış kişilerden seçilmelidir.
ADLİ YARDIM KESİNTİSİ VERİLMEDİĞİ İÇİN KADINLARIN AÇTIĞI DAVALAR DÜŞÜYOR
- Uygulamada boşanma ve ferilerine ilişkin açılan davalarda adli yardım talebi daha çok kadınlar tarafından istenmektedir. Fakat son dönemlerde adli yardım talepleri titizlikle araştırılmadan ve kadının dezavantajlı konumu gözetilmeden red edilmektedir. Bu durum, mahkeme harç ve masraflarını karşılayamadığı için birçok kadının davasının düşmesine ve bu kadınların hak arama özgürlüklerini kullanamamasına sebebiyet vermektedir. Özellikle nafakaya ilişkin açılmış olan davalarda adli yardım talebinin daha esnek uygulanması gerektiği kanaatindeyiz.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANSIN
- Boşanma davalarının açıkça olmasa bile neredeyse hepsinde şiddet vakası veya tehlikesi vardır. Bu gerçek dikkate alınmadan aile hukukunda arabuluculuğun getirilmesi İstanbul Sözleşmesi Madde 48’e aykırı düşmektedir. Yürürlükteki hukukta hâkimin ön inceleme duruşmasında tarafları sulhe teşvik etme görevi vardır ve bu nedenle aile hukukunda arabuluculuğa ilişkin bir düzenlemeye ayrıca gerek bulunmamaktadır.
-Nafakaya ilişkin icra talepleri kadınların özgül koşulları ve İstanbul Sözleşmesi gereği harçtan bağışık hale getirilmelidir. İcrada harç tahsilatı yapıldığı zaman devletçe yapılan kesintiler nafaka tutarını düşürmektedir. Nafakayla ilgili olarak tazyik hapsi uygulanmasını gerektiren durum ortaya çıktığında kötü niyet tazminatının nafaka tutarına eklenerek icrasını sağlayacak bir yasal düzenleme ön görülmelidir.
-İcra İflas Kanunu Madde 82’de düzenlenen haczedilemez mallar kuralına nafaka alacakları için istisna getirilmesi gerekmektedir. Nafakaya ilişkin ara kararların ve Medeni Kanun Madde 169’dan kaynaklanan kararların Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki tedbir hükümlerine göre, ödeme emri gönderilmesine gerek olmaksızın, ilamsız icraya itiraz yolu açık olmaksızın icrasının sağlanmalıdır.
MEDYA CİNSİYETÇİ HABER DİLİNDEN UZAKLAŞMALI
-Medya kurumları, nafaka hakkıyla ilgili olarak kamuoyuna yanlış bilgilendirmeye yol açabilecek cinsiyetçi haber dilinden uzaklaşmalı. Aynı zamanda kadınların uzun yıllar boyunca verdikleri mücadele ile yasal güvence altına alınan kazanımlarını tehdit edebilecek haber içeriklerinden sakınmaları gerekmektedir.
- Boşanma ve nafaka davalarına bakan hakimlerin davada taraf olan kadınlar açısından oluşabilecek şiddet tehdidini gözetmeleri ve yargılamayı bu özen ile yürütmeleri elzemdir. Dava süresince işlenen suçlar açısından şikayet gerektirmeyen durumlarda re’sen suç duyurusunda bulunmaları ve yargılama devam ettiği müddetçe gerekli tedbirleri re’sen almaları gerekmektedir.