Argonotlar ile sanat yayıncılığı üzerine: Bizim için sanat hiçbir zaman “sadece sanat” olmadı

Argonotlar ile sanat yayıncılığı üzerine: Bizim için sanat hiçbir zaman “sadece sanat” olmadı
İlker Cihan Biner, Türkiye'de güncel sanat alanına yönelen müdahaleleri, alanın özgün sorunlarını, estetik ile politikanın kesiştiği alanları, son yıllarda güncel sanat yayıncılığının öne çıkan mecralarından Argonotlar'ın kurucu ekibiyle konuştu.

Artı Gerçek - Türkiye'de uzunca bir süredir kültür - sanat alanına iktidar kurumlarından yönelen müdahaleler, güncel sanat alanın halihazırda yapısal problemleriyle birleşince kültür üretimlerine katkı sunan; bu alanda yazan, eser üreten, düşünen insanlarla konuştuğumuz bir güncel sanat dosyası yapma fikri kaçınılmaz oldu.

Son zamanlarda etkisini gittikçe arttıran baskı ortamı ciddi boyutlara vardı. Sansürle karşı karşıya kalan küratörler, sanatçılar var. Geçenlerde ‘Kültür Sanat Alanına Ayrımcılığa Karşı’ adında yayınlanan anonim metin tam da bu sıkışmışlığa karşı bir yanıt niteliğindeydi.

Biz de dosya kapsamında sanatçılara, küratörlere, sanat eleştirmenleri/yazarlarına, sanat yayınlarındaki editörler dahil olmak üzere konuştuğumuz isimlere, Türkiye'de güncel sanat sahasında yaşanan zorlukları, sanat-politika ilişkisini ve daha pek çok şeyi sorduk.

Dosyanın üçüncü bölümünde, Argonotlar ekibiyle Türkiye'de güncel sanatın ahvalini ve sanat yayıncılığının mutfağını konuştuk.

Argonotlar nasıl oluştu? Ekip olarak bir araya gelme sürecinizden bahseder misiniz?

Kültigin Kağan Akbulut: On yılı aşkın süredir güncel sanat alanında yazıp çiziyorum. Gazete Duvar, Sanat Dünyamız başta olmak üzere birçok yayına katkıda bulundum. Türkiye’de ya da daha doğru deyimle İstanbul’da güçlü bir sanat dünyası var. Galeriler, sanat kurumları, müzeler, sanat inisiyatifleri, bağımsız çalışmalar önemli bir ortam sunuyor. Ancak bu ortamı “görebilecek”, bu ortamı takip edebilecek yayın sayısı maalesef çok az. Son 10 yıllık süreçte basılı ya da çevrimiçi ortamda birçok yayın ortaya çıktı, kapandı ya da içerik stratejisini değiştirdi ya da eridi. Alanın kapasitesiyle bu kapasite içinde harekete geçebilecek sürdürülebilir yayınların sınırlı olduğunu gördüm.

Aslında hem sanat alanının potansiyeline hem de çevrimiçi medya ekosisteminin bu süreçteki gelişimine bakarak “bu alanda bir şeyler yapılabilir” diye 2017 yılında yola çıktım. O zaman e-bülten formatı Türkiye’de az kullanılıyordu, ancak dünyada örneklerini görmeye başlamıştık. Start-up ekosisteminin deyimiyle ileride kurmak istediğim yayının “prototipi” olarak “Güncel Sanat Bülteni” isimli bir e-bültene başladım. Bu e-bültende hem abone edinerek yayına bir başlangıç yapmış oldum hem yayının stratejisine dair belirsizlikleri gidermeye çalıştım, hem de gelir modelleri denemeleri yaptım.

2020 yılında SAHA Derneği’nin konuk yazarı oldum, aynı zamanda ILGA Europe ile Türkiye’de queer sanat üzerine küçük bir projeye giriştim. Bu süreçte NewsLabTurkey’in ilk kuluçka programına katıldım. Bu üç gelişmeyle artık arzuladığımız, hedeflediğimiz yayına adım atabiliriz diye düşündüm ve Şubat ayında internet sitemizi de açtım. 2021 yılı Ocak ayında da European Endowment for Democracy fonunun desteğiyle tam zamanlı küçük ekibimizi kurduk ve bugün gördüğünüz yayın formatına başlamış olduk.

Ozan Ünlükoç: Argonotlar’dan önce uzun süredir farklı sanatçılarla çalışıyor ve sergiler açıyordum, Kültigin’le bir İstanbul Onur Haftası etkinliğinde tanıştık. Onun güncel sanat alanındaki yazıları ve yapmak istedikleri heyecan verici duyuluyordu. Şimdi hem ev arkadaşım hem iş arkadaşım kendisi. Bu alana çok yönlü bir yayıncı olarak yaklaşacağı alan yaratma fikriyle birlikte çalışmaya başladık. Süreç içinde birbirimizden çok beslendik, çok dövüştük ve şu an olduğumuz yere gelebildik.

Seçil Epik: Kültigin ve Ozan’la bir dönem ev arkadaşıydık, hatta benim güncel sanatla daha da yakın ilişkiler kurmama bu ev arkadaşlığının önemli katkısı oldu. Aynı zamanda kültür sanat alanında birçok farklı projede, yayında beraber çalışma fırsatımız da olmuştu. Bu yüzden Kültigin’le birbirimizin çalışma şekline hâkimdik, kültür sanat alanına dair benzer dertlerimiz vardı. Güncel Sanat Bülteni’nden beri aklında nasıl bir alan yaratmak olduğunu biliyordum.

Dolayısıyla 2020’de Argonotlar’ın kurulma aşamasında ekibe editör olarak dahil olmam benim için beklendik ve mutluluk vericiydi.

Argonotlar Almanak Lansman Gecesi/ Fotoğraf: Muhammet Tahir Akkurt

2024'te gerçekleşecek İstanbul Bienali ile ilişkili olarak İKSV'de bir küratör seçimi krizi yaşandı. Bu durum bizlere sanat kurumlarındaki anti-demokratik uygulamaların, sansürlerin ciddi boyutlara vardığını işaret ediyor. Ortaya çıkan sorunların memleketin kültür/sanat politikası ile bağlantısı var mı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kültigin Kağan Akbulut: Ekip olarak queer-feminist aktivizmden, ifade özgürlüğü aktivizminden geliyoruz. Bizim için sanat hiçbir zaman “sadece sanat” olmadı. Bu tartışmalar da zaten yeni değil, insanların sanat yapmaya başladığından bu yana var olan tartışmalar. Ancak o kadar da geriye gitmeyelim. 2005 yılında yükselmeye başlayan, bankaların ve holdinglerin işin içine girdiği, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti tartışmalarıyla yükselen bir güncel sanat dünyası var. Özge Ersoy’un kaleme aldığı, Siyah Bant tarafından 2016 yılında yayınlanan “Aldım Verdim Ben Seni Yendim”, Türkiye’de Sanatsal İfade Özgürlüğü Bağlamında Sanatçı, Küratör ve Kurum İlişkileri raporu sanat kurumlarındaki antidemokratik uygulamaları opak bir şekilde yansıtıyor mesela.

Biz de güncel tartışmalar üzerine bu raporu Argonotlar Kütüphane bölümünde tekrar yayınladık. Aradan geçen yedi yılda Türkiye’de büyük dönüşümler yaşandı. Artık kurumlar, kurumların destekçileri olan sermaye grupları, kurum çalışanları, küratörler ve sanatçılar üzerinde yük daha da ağır. Daha da önemlisi sosyal medya hukukunun hüküm sürdüğü bir ülkedeyiz. En radikal fikirleri serginizde ifade edersiniz ve başınıza hiçbir şey gelmeyebilir. Ancak bir sabah uyandığınızda serginizdeki ufak bir “şey” yüzünden kovuşturmaya uğrayabilirsiniz. Ne olursa olsun Türkiye’nin güçlü bir demokrasi kültürü var. Kadın hareketinin, LGBTİ+ hareketinin, çevre hareketinin bu kadar güçlü olduğu ülke sayısı zaten bir elin parmaklarını geçmiyor. Elimizdekilere ve potansiyele odaklanıp ilerlemek gerektiğini düşünüyorum. https://argonotlar.com/aldim-verdim-ben-seni-yendim-turkiyede-sanatsal-ifade-ozgurlugu-baglaminda-sanatci-kurator-ve-kurum-iliskileri/

Seçil Epik: Bu aşamada sadece anti-demokratik uygulamalar ve sansür kadar otosansürden de bahsetmek gerektiğine inanıyorum. Sansürün doğal bir sonucu olarak otosansür de son yıllarda kurumlara sirayet etmiş durumda. Kültür sanat çalışanları, yöneticileri kendilerini giderek daha da baskıcı, tek düze, garantici işler yapmak zorunda buluyorlar. Bu da bütün kültür sanat sahnesini etkiliyor elbette, şu an dünyada bütün kültür sanat kurumları daha demokratik ve kapsayıcı olmak için aktif olarak çalışırken Türkiye’de maalesef buna dair genel bir politika inşa edilebilmiş durumda değil. Sanatın sadece sanat olmadığını, demokratik ve ilerici hareketlerin gelişmesi için de bir alan olduğu talebini dile getirmeye ve savunmaya devam etmemiz gereken zamanlardan geçiyoruz. Zira söz konusu krizler ve atmosfer bunun yakın zamanda inşa edilmesinin büyük değişimler olmadığı sürece pek mümkün olmadığını gösteriyor.

LGBTİQ+ mücadelesi Türkiye'de nicedir ‘terör’ yaftasıyla karşı karşıya. Bu durumdan güncel sanat sahası da doğrudan etkileniyor. Sansürün yanında iktidar ağlarının hedef göstermesiyle beraber estetik pratiklerin, performansların, metinlerin izlerinin silinmesiyle karşı karşıyayız. Argonotlar olarak feminist ve queer sanata dair önemli söyleşiler, yazılar yayınlıyorsunuz. Arşiv oluşturmanın yayınınız için önemi nedir? Kendinizi bu alanda nasıl konumlandırıyorsunuz?

Ozan Ünlükoç: LGBTİ+ hareketi içinde hem tüzel hem de bağımsız geçmişi olan bir ekibiz. Dolayısıyla Türkiye güncel sanat dünyasını da bu edimle okuyor ve bu alanda söz üretiminin önemli olduğunu düşünüyoruz. Ana akım sanat dünyasının dışında kalan çok fazla sanatçı var, bu alanda queer düşünen ve üreten sanatçılara dair alan açmak en başından beri Argonotlar’ın gündeminde oldu. Türkiye için bir sanat tarihi kanonu var. Hepimizin bildiği, birilerinin yazdığı, birtakım kurumların o kurumlarla iyi ilişkiler içinde olanların dahil olabildiği şanslı bir azınlık bu kanonun içinde oldu ve olacak da. Fakat bu tarihin bir de yazılmayan, yazılmak istenmeyen özneleri olduğunu düşünüyorum.

Bu yazılmayan tarihi biz yazarız gibi bir beylik laf etmiyorum; fakat gördüklerimizi, üzerine düşündüklerimizi, tarihe geçmesini istediklerimizi, konuşmak istediklerimizi arşivlemenin bu alana çok yönlü bakmak için önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan doğru Türkiye Güncel Sanat Tarihine Çoğul Bakış isimli bir proje yapıyoruz mesela. Sanat profesyonellerinin katkılarıyla hazırladığımız, 70’lerden günümüze 50 Yıllık süreçte aklımızda kalan eserleri incelediğimiz bir sanat tarihi egzersizi. Demem o ki iktidar her zaman bir şeyler söyleyecektir. Elimizde olan bunu bizim nereden okuduğumuz olacak. Buradaki düşüncemizi projemize katkı koyan Duygu Demir “Jürinin Ölümü” yazıyla çok güzel ifade etti. https://argonotlar.com/jurinin-olumu/

Seçil Epik: Türkiye’de yaşayan LGBTİ+’lar olarak üretmenin ve ürettiğini görünür kılmanın ne kadar çok çaba gerektirdiğini özneleri olarak biliyoruz. Feministler ve queerler için arşiv her zaman bir kazı sahası oldu. Her iki hareket için de arşiv tutmak ya da arşiv araştırmaları her zaman mücadelenin bir parçasıydı. Ayrıca bu kazılar olmasaydı şu an bildiğimiz birçok büyük kadın sanatçıyı bugünkü gibi tanımamız mümkün olmayacaktı, tarih sayfalarına yakın arkadaş diye geçen birçok sanatçının aslında sevgili, eş, hayat arkadaşı olduğunu bilemeyecektik. Bu yüzden biz de Argonotlar olarak yer verdiğimiz tüm konularda queer feminist bir bakış açısıyla hareket ediyoruz.

İstanbul merkezli bir güncel sanat algısı var. Argonotlar İstanbul dışındaki bağımsız sanat mecralarına kadar uzanıyor. Bu da sanat yazımının, eleştirinin dinamiğini etkiliyor. İstanbul dışı gerçekleşen sanat haberleri veya eleştirel yazılar ortaya koymanın takibini nasıl yapıyorsunuz?

Kültigin Kağan Akbulut: Açıkçası ben İstanbul merkezli güncel sanat algısını o kadar sorunlu bulmuyorum. Hatırlıyorum, ben lisedeyken (2000-2005 arası) edebiyat dergilerinde de “taşra edebiyatı”, “taşrada edebiyat dergisi çıkarma” tartışmaları vardı. Güncel sanat bir yandan metropole dair, metropolde olabilecek bir iş. İzleyici/ziyaretçi dinamikleri, sermayeyle bağ kurma kolaylığı, medya görünürlüğü ve en önemlisi de insan/kültür çeşitliliği metropolde iş yapmayı kolaylaştırıyor. Buna itiraz edenler olacaktır. Mesela birileri bana güncel sanat alanındaki “Diyarbakır mucizesi”ni hatırlatacaktır. Doğru! Ancak o dönem Diyarbakır’ın dört ülkeye, hatta belki de diasporaya yayılan Kürt coğrafyasında metropol görevi gördüğünü düşündüğümü belirtmek isterim. Ancak benim metropol merakımdan ayrı, başka neler yapabiliriz diye de düşünüyoruz.

Seçil Epik: Dünyanın her yerinde güncel sanatın belli şehirlerde konumlandığı gerçeğini bir anda değiştirmek mümkün değil ama bu merkezlerin dışındaki üretimlere, sanatçılara dikkat çekmek, onlara daha fazla yer vermek elimizde. Biz de bu kapsamda CultureCivic’ten aldığımız destekle İstanbul dışında çalışmalarını sürdüren sanatçı, inisiyatif ve topluluklar özelinde yazılar yayınladığımız bir projemiz var. Yerel Topluluklar ve Kültür Sanat başlığıyla yayınladığımız yazılarımızı yaptığımız açık çağrıyla yine çoğunluğu bu bölgelerde yaşayan yazarlarla çalışıyoruz. Mardin Bienali, Çanakkale Bienali gibi İstanbul dışında gerçekleşen önemli güncel sanat olaylarını da yakından takip etmeye ve yayınımızda yer vermeye de çalışıyoruz. Bağımsız bir yayın olarak çok büyük değişiklikler yaratamasak da odağımızı İstanbul sanat ortamıyla sınırlandırmamaya çalışıyoruz.

Sanat eleştirisi bir bakıma politika ile iç içe. Eserlerin düzenlenmesi, toplumsal muhalefet ile paralel düzlemlerde konumlanması ve daha pek çok ayrıntı söz konusu. Argonotlar'da ‘şu konular yayınlanamaz’ dediğiniz içerikler var mı?

Kültigin Kağan Akbulut: Ben “siyaset bilimi” çıkışlıyım. Benim güncel sanat alanına yakınlaşmam zaten sanat üzerinden değil daha çok politika üzerinden. Sanat eleştirisi, sanatın politikayla ilişkisi zaten bu işin heyecan veren yönlerinden. Argonotlar’da yazar çeşitliliğine, sanatçı çeşitliliğine, konu çeşitliliğine özen gösteriyoruz. Bazen yazının kuvvetinden emin olamasak da ilk yazısını yazan bir yazarı desteklemek için, uzun bir edit sürecinden sonra, yazısını yayınlıyoruz. Çünkü ekibimiz “o ilk çıkan yazının” ne kadar önemli olan olduğunun farkında. Aynı şekilde ekibimizde bir sanatçı ya da sergi hakkında farklı düşünen insanlar var.

Bu noktalarda düşüncelerimiz tabii ki önemli, ancak “bu sanatçı ya da serginin yazısını yayınlamak nasıl bir anlam ifade ediyor” diyerek karar alıyoruz. Aynı bakış açısı konular için de geçerli. Biz konu çeşitliliğimizi ekibimizin yeterlilikleri, yazar ağımızın ilgileri ve sanat ortamının genişliği elverdikçe artırmak, genişletmek istiyoruz.

Seçil Epik: Sanatı da sanat eleştirisini de politikadan ayrı düşünmek mümkün değil. Eleştiri dediğimiz şey aslında sanat ortamının daha demokratik, çeşitli ve kapsayıcı olması için de bir araç. Belirli iktidar gruplarının beklentileri doğrultusunda yayın yapmıyoruz, sanatsal ifade özgürlüğünü kısıtlayacak herhangi bir yaklaşımımız yok. Bununla beraber dezavantajlı grupları ayrıştıran, nefret söylemi üreten herhangi bir içeriğin sayfalarımızda yer alma ihtimali yok. Bu tarz ayrımcı tutumlarla yan yana anılan kurum ya da kişilerle çalışmamaya özen gösteriyoruz.

Bir yandan da yapay zeka tartışmaları gündemde. Gelecekte bir yapay zeka sanat yazarı Argonotlar’da yazabilir mi?

Kültigin Kağan Akbulut: Merak etmeyin, bu konuda boomer olmamak için elimizden geleni yapıyoruz. ChatGPT 3,5 üzerinden bazı denemelerimiz oldu. Ancak Türkçe olarak ve bir de bu kadar niş bir konuda yeterli verim alamadık. Ancak yapay zekaya ya da teknolojilere tek bir noktadan ya da o anın popüler noktalarından, mesela NFT sanat üretimleri, bakmamak gerektiğini düşünüyorum. Argonotlar olarak Blockchain teknolojilerine bakmak, bu alanı anlamak, en azından okuryazarlığını edinmek ve belli hamleler yapmak istiyoruz. Bunu da zaman, zamanın ruhu, teknolojinin gelişme hızı ve bizim ona adaptasyon kabiliyetlerimizin olup olmaması gösterecek.

Argonotlar Almanak 2022/ Fotoğraf: Muhammet Tahir Akkurt

*Argonotlar’ın bir notu var: Almanak 2022 yayınlandı. Postane’de gerçekleştirdiğimiz bir lansmanla ilk basılı yayınımızı tanıtmış oldunuz.

Kültigin Kağan Akbulut: Argonotlar Almanak 2022 bizim ilk basılı yayınımız. Heyecanlıyız ve mutluyuz. Argonotlar’a katkı koyan herkese çok teşekkür ederiz.

Ekip olarak ara bir kuşaktayız. Basılı yayıncılığın son güzel günlerini de gördük ve batmak üzere olan en kötü günlerini de gördük. Aynı şekilde çevrimiçi yayıncılığın parlayan en güzel günlerini de gördük, ancak sadece prestij için yapılan, para kazanamayan en kötü günlerini de gördük. Ara kuşakta olmamız bize iki tarafın sorunlarını ve olumlu yanlarını da görmemizi sağladı.

Basılı yayıncılık dönüşüyor. Belki de dönüşmek zorunda. Ancak temel okuma alışkanlıkları, deneyimler kolay kolay değişmeyecek. Argonotlar Almanak 2022 bizim yıl içindeki yayınlarımızın bir derlemesi. Bu yayını yazarlarımıza, destekçilerimize, dostlarımıza, sanat kurumlarına ulaştırdık. Bu artık tarihe bir not. Bu notu her yıl düşmeye devam edeceğiz.

Detaylı bilgi isteyen tüm Artı Gerçek okurlarını yayınımıza bekleriz. https://argonotlar.com/

Öne Çıkanlar