En iyisi gidip izleyin
‘Yaşamın Kıyısında'yı izlemediyseniz bu yazıya okumanızı tavsiye etmiyorum. Yok izlemediyseniz kaçırırsanız yazık olur.
Manolya AKDEMİR
KÜLTÜR SANAT- Çok kısaca, filmde geçmişte başına gelen trajik olaydan sonra şehirden taşınıp başka bir yerde kapıcılık yaparak hayatına devam eden(devam etmek denirse), sessiz, mutsuz ve yer yer sinir patlamaları yaşayan Lee Chandler’ın, ağabeyi Joe öldükten sonra babasını kaybeden, sürpriz bir şekilde vasisi olduğu ergenlik çağındaki yeğeni Patrick ile olan ilişkisine tanık oluyoruz.
Lee(Casey Affleck) ile Patrick’in(Lucas Hedges) ilişkisini dingin, samimi ve duygularımızı sömürmeye çalışmadan anlatıyor film. Hayatın ta kendisi kadar gerçek bir sinema deneyimi vaad ediyor.
Filme başlarken yabancı olduğumuz bu hayali karakterler, film boyunca özenli bir kurgu ile verilmiş flashbackler ve usta işi diyaloglarla gerçek birer bireye, bir arkadaşımıza veya komşumuza dönüşüyor. Bu noktada En İyi Kurgu dalında filmin Oscar’a aday olmamasının da büyük bir fiyasko olduğunu belirtmeliyim. You Can Count on Me(2000) ve özellikle Gangs of New York (2002) gibi filmler ile iyi bir senarist olduğunu kanıtlamış olan Kenneth Lonergan yönetmenliğini de üstlendiği bu 3. filmi ile yıllarca unutulmayacak bir başyapıt ortaya koyuyor. Film öncelikle bir senaryo filmi. Sinematografi değil. Bana göre bu bir eksi değildir. Çok kişisel bir tercih olur bu ikisinden birini seçen filmlerle ilgili kesin yorumlara varmaya çalışmak. Senaryo, başlangıçta deneyimlemediği hisleri, olayları yazdığı için korktuğunu söyleyen yönetmenin aday olduğu senaryo ödülü kategorisinde favori olması ile sonuçlandı. Senaryo gibi en temel parçanın zayıf olduğu filmlerin senaryo ödülleri aldığı bu günlerde Manchester by the Sea’yi izlemek ilaç gibi geldi.
Herkesin başına değil ama iyi insanların da başına gelebilecek trajik bir olayın Lee gibi bir insanın karakterine ve yaşamına yansımasına da şahit olduğumuz filmin kahramanı Lee gibi güçlü ve derin yaratılmış bir karakteri en son Elle (2016) filminde izlediğimi söylesem yalan olmaz.
Lee’nin geride kalan yeğeni Patrick, babasının ölümünden sonraki tutumları her ne kadar insani olsa da ile önce izleyiciyi de endişelendiriyor fakat daha sonra çok gerçek ve bir patlama yaşıyor. Babasının bedeninin soğuktan dolayı gömülemediği için "buzlukta" beklediği fikrini kaldıramayan genç Patrick’in cenaze sonrası dondurma yemesi de ince bir detay olarak senaryoya sos oluyor. Yine Patrick’in başlangıçta anlayamadığımız veya umursamadığımız bota olan ısrarcı bağlılığı de bu kusursuz senaryonun içine zekice yerleştirilmiş bir baba metaforu. Patrick karakterine hayat veren genç aktör Lucas Hedges da filmdeki diğer tüm oyuncular gibi başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Asi yeğeni ile amcasının özellikle arabada geçen diyalogları ise bu hüzünlü filme çok dozunda bir mizah katıyor. Mizah ne kara mizah tadında ne de trajikomik denebilecek yerde filmde. Zaten komik olduğu için komik olan diyaloglarda zorlama söz konusu değil. Bu film için büyük bir artı. Filmin hüznüne insancıllık katıyor.
Casey Affleck’in performansı filmi üst seviyeye taşıyor. Affleck, karakterin sahip olduğu hüznü, mutsuzluğu, kaldığı arafı film boyunca gözlerinde taşıyor. Bunu yüksek sahnelerle de yapmıyor. Ne bir büyük oynama çabasından ne de bir abartıdan eser yok performansında. Akademi’nin sevdiği bir oyunculuk tarzı olmasa da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Yaşama amacı olmayan, sadece hayatta kalmaya devam eden fakat içinde hala Patrick’i önemseyen Lee karakteri, fazlaca başarılı yazılmış ve canlandırılmış. Üstelik alışık olduğumuz başkarakter sahnelerine, zorlama tiratlara da ihtiyaç duyulmamış.
Bu tarz filmlerde sıklıkla rastladığımız coşkulu sahnelerden eser yok bu filmde. Derdini sessiz sakin anlatıyor film. Aynı hikayeyi başka pek çok senarist veya yönetmen bol acılı, bağırışlı çağırışlı, kavgalı gürültülü hatta romantik bile sunabilirdi. Ama Manchester by the Sea’yi Manchester by the Sea yapan da bunu yapmaması.
Filmin en yüksek birkaç sahnesinden biri kuşkusuz Lee ile eski eşi Randi’nin (Michelle Williams) yolda karşılaştığı sahne. Bu birkaç dakikalık kısmın diyalogları o kadar kusursuz yazılmış ki, izlerken Lee ve Randi’nin hissettiklerini hissetmemek mümkün değil. Yıllarca beklemiş bir duygu patlamasına yer verilen sahnede Affleck’in karakterine uygun tepkilerinin yanı sıra Michelle Williams’ın olağanüstü performansı dikkat çekiyor. Fazlaca tanınan oyuncuları filmde karakterlere oturtamayız bazen. O kadar haşır neşirizdir ki bazı aktörlerle, filmde hala aktörün kendisidir. Williams bunu asla hissettirmeden bambaşka bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. Büyük bir özenle yazılan ve oynanan bu bir nevi günah çıkarma sahnesi bir kült sahne olma yolunda ilerleyeceğe benziyor. Filmin kurgunun ve müziğin muhteşem bir biçimde uyumla izleyicide yepyeni duygular uyandıran sahnesi ise kuşkusuz Lee’nin avukat ile konuştuğu sahne oluyor.
Ana karakterler dışında hikayede kısaca yer verilen diğer tüm karakterler de filmin gerçekçilik kaygısına başarılı bir biçimde hizmet ediyor. Asıl hikayeye paralel olarak gerçekleşen diğer alt hikayeler de aynı şekilde. Ayrıca Lonergan bunu yaparken asıl konudan sapmadan, bin tane mesaj verme amacı gütmeden ustaca başarıyor. Finalde ise Lee’nin aldığı karar yıllar önce yaşadıklarının bir sonucu olarak çok gerçekçi ve bu nedenle izleyici için şaşırtıcı.
-I can’t beat it. I can’t beat it. I’m sorry.
Film sinematografisi ile öne çıkmıyor fakat bunu Lonergan’ın senaryoya ve gerçekçiliğe hizmet etmesi için özellikle seçtiğini düşünüyorum. Filmin müzikleri, ses kurgusu, İskandinav filmi izliyormuş hissi yaratan renkleri ve mekanları da fark yaratıyor. Böylece Manchester by the Sea, benim sinema anlayışımı ve sinemadan beklentimi paylaşan insanlar için son yılların en iyi filmi oluyor.
Nitekim 6 dalda Oscar adayı olan bu film, bazen ilk izlemede fark edilemeyen metaforlarla, detaylarla dolu, demlendikçe güzelleşen bir başyapıt. Sinemada masal izlemeyi değil gerçekleri deneyimlemeyi sevenler için yılın en iyi filmlerinden(belki de en iyisi) Manchester by the Sea!
Yönetmen: Kenneth Lonergan
Oyuncular: Casey Affleck, Lucas Hedges, Michelle Williams, Kyle Chandler, Gretchen Mol…
Tür: Dram
Ülke: ABD
Soundtrack link: https://www.youtube.com/watch?v=b9iKo5piMwk&t=2