Gizem, polisiye ve biyografi: 'İnsanların En Gizli Hatırası'
Merve KÜÇÜKSARP
Senegalli yazar Mohamed Mbougar Sarr’ın kaleme aldığı, 2021 yılında Goncourt Ödülüne layık görülen “İnsanların En Gizli Hatırası”, Şirin Erkan Leitao’nun çevirisi ile Everest Yayınları tarafından yayımlandı.
Sarr, dilimize çevrilen bu ilk eserinde, 20. Yüzyıl başında dikkat çeken bir roman yazan, ancak bazı sebeplerden ötürü ortadan kaybolan bir yazarın ve onun eserinin hikayesini ele alıyor. Zaman zaman polisiyeye dönüşen, Fransa ve Senegal’den Amsterdam ve Buenos Aires’e uzanan eser, edebiyat dünyasını ve kalıplaşmış yargılarını mercek altına alırken, aynı zamanda Afrika ve Avrupa arasındaki girift ilişkiyi de irdeliyor.
‘İnsanların En Gizli Hatırası’, Paris'te yaşayan genç bir yazar olan Diégane Latyr Faye'nin, 1938’de kaleme alınmış ‘İnsaniyetsizlik Labireti’ isimli bir kitapla yolunun kesişmesini ve hayatının değişmesini konu alıyor. Söz konusu kitap, T.C. Elimane isimli yazar tarafından kaleme alınmış olup, efsaneye göre okuyan veya temas eden herkesin hayatını bir şekilde değiştirmiştir. Kitap pek çok tartışmaya sebep olmuş, övgülere mazhar olduğu gibi yergilere de sebep olmuş, hatta intihal ile suçlanmıştır. Eleştiriler karşısında yayıncısı kitapları toplatmış, Elimane ise ortadan kaybolmuş, ki zaten II. Dünya Savaşının da başlamasıyla Elimane vakası unutulmuştur.
Yıllar sonra Faye bir şekilde bu kitabın ve yazarın varlığından haberdar olur ve meraka kapılır. Faye’i meraka sevk eden, Elimane’i araştıran, ona yaklaşan ve okuyan insanların akıbetleri olur. Zira onunla yolu kesişen herkesin bir şekilde hayatı alt üst olmuştur, peki ya Faye? Ona ne olacaktır? Okur roman boyunca bu soruyla da baş başadır.
Faye, konuyu araştırdığında hatırı sayılır bilgiye ulaşamaz. Kitap ise zaten ortada yoktur. Faye bu konuya dair takıntısının peşine düşünce, kendisinden oldukça yaşlı kadın yazar Siga D. ile yolu kesişir. Karşılaşmalarında kadının yazarlığına hayran olsa da, daha ziyade erotik övgülerde bulunur . Faye ve Siga D. birlikte Siga D.’nin oteline giderler ve sohbet ederler. Siga D. yazarlarla birlikte olmaktan hoşlanmadığını söyler. Ona göre bir yazar sevişirken, zihni yaşadığı şeyi bir sonraki romanında nasıl anlatacağını düşünmekle meşgul olur, gerçekten o anın tadını çıkaramaz, Siga D.’nin zekası ve netliği Faye’in oldukça hoşua gider. Ve sohbetin bir yerinde öğrenir ki Siga D. de şu gizemli kitaptan haberdardır. Bu kitap ve Elimane üzerine konuşmaya başlarlar ve Siga D. sonunda ona, Faye’in hiçbir yerde bulamadığı kitabın bir nüshasını ödünç verir.
Faye kitabı efsunlanmışçasına eline alır ve okumaya başlar. Oldukça etkilenir, ki kitabın okuyanların üzerinde yaratacağı etkiyi, Siga D.’nin kendisine söyleyeceğini tahmin ettiği şu sözlerle açıklar:
“Dediklerini duyar gibi oluyorum: Sana imreniyorum da acıyorum da. Sana imreniyorum’un anlamı şu: Basamakları insanlığın en derin bölgelerine gömülen bir merdivenden ineceksin. Sana acıyorum’un anlamı şu: Gizeme yaklaştığın vakit merdiven karanlıklarda kaybolacak ve sen yukarı çıkma isteğini yitirmiş şekilde tek başına kalacaksın zira yüzeydeki hiçliği görmüş olacaksın ama merdivenden inemeyeceksin de, çünkü gerçeğe giden basamaklar karanlıklarda kalacak.”
Faye eseri yeniden okur. Bunu başka Afrikalı yazarlara da gösterir ve kitabın yeninden yayımlanması konusunda onlar da hem fikir olur. Faye, kitap ve yazarı hakkındaki bu gizemi çözmeye çalışırken, metin bugünün Amsterdam'ına, oradan 1900'lü yılların ilk yarısındaki Senegal’e, Fransa’ya ve Arjantine doğru seyir alır. Faye bu konuyu zamanla bir takıntıya dönüştürür. Faye’in bulduğu Elimane’e ait olan kimi belgeler, röportajlar, mektuplar ve eleştiriler ile anlatı zenginleşir.
Roman, anlatı içre anlatıdan ibarettir. ‘İnsaniyetsizlik Labirent’ine öykünürcesine labirente benzeyen bir yapısı vardır. Afrika, Avrupa, Amerika’da Elimane serüven içinde bir şeyler –keza Senegalli bir asker olan babasının mezarı gibi- ararken, Faye de onu arar, onun izinde düşünsel bir serüvende, aynı zamanda kendi kişiliğinin karanlık labirentlerinde okuru dolaştırır. Zaman zaman edebiyatın taşlaşmış yargılarını, kanonik putlarını taşlar.
Sanat ve sanatçı arasındaki –olması gereken veya olan- ilişki de romanın ele aldığı meselelerin başında gelir. Keza bir eser, yazarına ne derece bağımlıdır? Yazarın kişiliği ve eylemleri eserine mal edilmeli midir? Sarr, Elimane ve romanı arasındaki ilişki bağlamında bu sorular üzerine okuru düşünmeye davet eder.
Son olarak Sarr, eseri, yazdığı roman yüzünden intihalle suçlanan ve ortadan kaybolan başka bir yazar olan Yambo Ouologuem’e ithaf edişiyle, daha romanın başında okurlara Elimane’i yaratırken onun hayatından esinlendiğini ima eder. Ancak yine de romanda geçen olaylar gerçek değildir. Elimane de bir kurgu karakterdir.
Mohamed Mbougar Sarr “İnsanların En Gizli Hatırası”nda genç bir yazarın bundan yıllar önce yaşamış ve efsaneleşmiş başka bir yazarın ve onun romanın peşindeki zamana ve coğrafyaya yayılan gizemli yolculuğunu, kimi zaman üst kurmacayı da kullanarak ustalıkla anlatıyor. Son kertede bizler romanının konusunu kalemimiz döndüğünce anlatmaya çalışsak da, roman hakkında söylenebilecek her şeyi Sarr, henüz romanın başında okura şu sözlerle fısıldıyor:
“…Büyük bir kitabın konusunu anlatmaya asla uğraşma. Ya da bunu yapacaksan, mümkün olan tek yanıtı ver, o da şu: Hiçbir şey. Büyük bir kitap asla bir şey anlatmaz ama buna rağmen içinde her şey mevcuttur. Büyük olduğunu sezinlediğin bir kitabın konusunu özetleme arzusunun tuzağına bir daha asla düşme.(…) Büyük bir kitabın konusu yoktur ve hiçbir şeyden söz etmez, yalnızca bir şeyler söylemeye veya keşfetmeye çalışır ama bu ‘yalnızca’ içinde zaten her şeyi barındırır ve bu ‘bir şeyler’ de zaten her şeydir.”