Kemal Tahir ve 'Türk romanı'

Kemal Tahir ve 'Türk romanı'
İsmail Coşkun tarafından yayıma hazırlanan Kemal Tahir ve “Türk Romanı”: Eleştiriler, Tartışmalar, Cevaplar, yaşadığı devrin öne çıkan simalarından biri olan Kemal Tahir’i merkezine alan, ondan yola çıkarak bir döneme ve edebiyata bakan özel bir çalışma.

Abdullah EZİK


Kemal Tahir, gerek kurgu kitapları gerekse düşünce yazılarıyla bir dönemi etkilemiş, etkisi bugün dahi hissedilen önemli bir yazar. Öyle ki Tahir’in yazdıkları kadar söyledikleri, meclisinde bulunanlara zikrettikleri, edebiyat tarihine konu olmuş, çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Edebiyata, hayata, dünyaya, tarihe, coğrafyaya kendi penceresinden bakan Tahir, bu anlamda bir dönemin simge kişiliklerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve İsmail Coşkun tarafından yayıma hazırlanan Kemal Tahir ve “Türk Romanı”: Eleştiriler, Tartışmalar, Cevaplar başlıklı kitap, Tahir’in düşünce dünyasını, bir romancı olarak onun zihnindeki meseleleri, eserlerinde ele aldığı temel kavram ve sorunsalları irdeleyen özel bir çalışma olarak görülebilir. Kemal Tahir edebiyatına dair birçok alt metin içeren eser, aynı zamanda bir entelektüel olarak Tahir’e dair çizdiği profille de farklı bir yerde duruyor.

Kaleme aldığı metinlerde bir yandan yükselen Cumhuriyet’in üzerine kurulu olduğu değerleri işleyen ve bunlara dair eleştirel bir bakış geliştirmeye çalışan, öte taraftan Osmanlı’ya dair yeni açılımların peşinden giden özel bir yazar olarak Kemal Tahir, birçok tartışmanın merkezindeki alışılmışın ötesinde bir figür olarak görülebilir. Bu noktada giriştiği tartışmalar, ona dair yöneltilen eleştiriler ve kendisinin bu eleştirilere verdiği cevaplar, Tahir’in günü için de bugün için de içerisinde farklı anlamlar barındırır.

Kurucu değerler, ekonomi modelleri, kültür politikaları, dil anlayışı, birey ile toplum arasındaki ilişki, tarihten alınacak dersler ve gelecek düşü, bu noktada Kemal Tahir’in üzerinde en çok durduğu ve birçok tartışmada dile getirdiği en önemli başlıklar arasında yer alır. Zihni her daim düşünen, bir makine gibi işleyen ve sürekli yeni fikirler üreten Tahir, gerçek hayat ile hayal arasındaki ilişkiyi eserlerine de taşır ve özellikle de edebiyatı bu anlamda tasavvurlarını hayata geçirebildiği bir alan olarak tasarlar. Bunun için Kemal Tahir romanları hep bir tez ile hareket eder ve bu tezler, onun düşünce dünyasında nasıl bir dünyanın, coğrafya ve tarih eleştirisinin yattığını da ortaya koyar.

Edebiyat, Kemal Tahir için hem bir meydan okuma alanıdır, hem de tezlerini ele aldığı karakterler üzerinden işlediği bir görünüm sahası. Bu bağlamda Kemal Tahir edebiyatının hemen her zaman çatışmadan, tartışmadan, eleştiriden beslendiğini ve böyle bir kaynak üzere yükseldiğini söyleyebiliriz. Kemal Tahir ve “Türk Romanı”: Eleştiriler, Tartışmalar, Cevaplar’da da İsmail Coşkun, bir araya getirdiği metinlerde bu konunun üzerinde durur. Bugüne kadar Kemal Tahir üzerine birçok araştırma yürüten Coşkun, yazarı ve düşünce dünyasını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışır.

Roman ve romancılık, Kemal Tahir’in edebiyatını ve bir noktada bütün hayatını besleyen, tanımlayan, niteleyen en önemli unsurdır. Devlet Ana da Esir Şehrin İnsanları da Kurt Kanunu da Yorgun Savaşçı da Yol Ayrımı da bu minval üzerine kaleme alınmıştır. Ortada hep tartışacak, konuşacak bir değer vardır ve Tahir bunu hep romanları aracılığıyla yapar, çünkü o, salt bir meseleyi anlatmaktan hoşlanmaz. Onu aynı zamanda geliştirdiği karakterlerle ortaya koymak, derinlemesine incelemek ve insan hayatına tatbik etmek ister. Bu nedenle de romanları, düşüncelerinin vücut bulduğu bir saha/alan olarak kabul eder. İsmail Coşkun da bu noktada Kemal Tahir edebiyatının romanlar üzerinden şekillendiğini söylerken romanın/romancılığın onun için nasıl bir değere sahip olduğu üzerinde durur:

“Kemal Tahir, romanla yaşayan, romanla var olan, romanla düşünen, romanla tartışan biridir. Edebiyatla, özellikle de romanla varoluşsal bir ilişki kurmuştur. Kemal Tahir romanı, Türk toplumunun meselelerini kurcalar. Bunu kendisi de çok net ifade ediyor: "Ben romanı Batı romanında olduğu gibi burjuva bireyleri eğlendirmek için değil, ülkemin meselelerini kurcalamak için, o dramı ortaya çıkarmak için önemsiyorum" mealinde açıklamaları var. Kemal Tahir, romanı üzerinden Türkiye'nin meseleleriyle ilişki kurmuştur. Edebiyatçı olarak Türkiye'nin bütün meselelerini kurcalamıştır.” (Zeliha Eliaçık, “İsmail Coşkun ile söyleşi”, AA, 2021)

Kemal Tahir’in yaşamı boyunca üzerinde en çok durduğu meselelerden biri “Türk romanı”dır. Türk romanının ne olduğu, içerisinde hangi konuların yer aldığı, bir edebiyatı/romanı “Türk yapan”ın ne olduğu, içeriği ve yapısı, Tahir için en önemli başlıklar arasında yer alır. Tarih bilinci de ekonomik plan da devlet anlayışı da bu bağlamda söz konusu roman anlayışının bir parçası olarak tezahür eder.

Romanlarında birçok farklı meseleyi tartışmaya açan Kemal Tahir, bir yandan Türk romanını farklı şekillerde genişletirken bir yandan Türk tarihi ile Türk edebiyatı arasında farklı ilişkiler geliştirmeye çalışır. Öyle ki toplum, tarih ve edebiyat birçok noktada iç içe geçer ve bir bütün oluşturur. Tahir, sürekli olarak romanlarında ve edebiyat üzerine kaleme aldığı metinlerinde/denemelerinde bunu dile getirir.

İlk kez Ekim 1967’de yayımlanan ve gerek dili, gerek içeriği gerekse kendisine problem edindiği meselelerle büyük tartışmalara konu olan Devlet Ana, Kemal Tahir edebiyatının en önemli metinlerinden biridir. Yayımlanır yayımlanmaz birçok tartışmayı beraberinde getiren eser, dönemin gazete ve dergilerinde sıkça tartışılmıştır.

Devlet Ana üzerinden bir “Türk romanı” anlayışı geliştirmeye çalışan Kemal Tahir, öte taraftan katıldığı açık oturumlar ve bu oturumlarda dile getirdiği düşüncelerle de büyük yankı uyandırır. Öyle ki bir süre sonra birçok dergi ve gazetede merkezine Devlet Ana, Kemal Tahir ve “Türk romanı” meselesini akan dosyalar hazırlanır, yazı ve soruşturmalara yer verilir. Söz konusu bu dönemin öne çıkan en önemli soruşturmalarından biri de gazeteci ve yazar Mehmet Seyda tarafından yürütülür.

Gerek gazeteci gerekse yazar kimliği ile döneminin öne çıkan isimlerinden biri olan Mehmet Seyda, Kemal Tahir’in de aralarında bulunduğu gazeteci, yazar ve okur grubuyla, “Türk Romanı” başlıklı bir açık oturum düzenler. Bu oturumda Türk romanının hudutlarını keşfetmeye çalışan yazar ve entelektüeller, nihayetinde sonu hiçbir zaman gelmeyecek bir tartışmanın da fitilini ateşler. Daha sonra bu açık oturumu kitap olarak yayımlayan yazar, böylelikle Türk romanına dair tanıklık ve söylemleri bir arada kayda geçirmiş olur. Söz konusu bütün bir tartışmayı Devlet Ana romanı üzerinden geliştiren Seyda, Kemal Tahir ile bu meseleyi farklı açılardan değerlendirmeyi de ihmal etmez. Öyle ki Tahir’in açık oturum boyunca Seyda ve beraberindekilere verdiği cevaplar hem onun poetikasını ortaya koyar hem de Türk romanının nasıl algılandığına/alımlandığına dair de birtakım eleştiriler getirir.

İsmail Coşkun tarafından yayıma hazırlanan eser de Kemal Tahir edebiyatı ve romanı üzerine getirdiği derinlikli çözümlemelerle dikkat çeker. Kemal Tahir ve Türk romanı tartışmasını bir noktada Dostoyevski ve Rus romanı meselesine paralel bir şekilde ele alıp ortaya koyan eser, böylelikle bu sorunun ne derece evrensel bir konu olduğuna da dikkat çeker.

İsmail Coşkun tarafından yayıma hazırlanan Kemal Tahir ve “Türk Romanı”: Eleştiriler, Tartışmalar, Cevaplar, yaşadığı devrin öne çıkan simalarından biri olan Kemal Tahir’i merkezine alan, ondan yola çıkarak bir döneme ve edebiyata bakan özel bir çalışma. Güncelliğini bugün için de koruyan “Türk romanı” tartışmasına dair tarihi bir kayıt/evrak olarak görülebilecek eser, ortaya koyduğu iddia ve merkezine aldığı Devlet Ana eleştirisiyle de farklı bir yerde durur.

Öne Çıkanlar