Mukadderat filmi ile üçüncü Altın Portakal ödülü... Nur Sürer: Güney’in geçmişiyle hesaplaşmalarına hiç bakmıyorlar
Artı Gerçek - Netlik Ayarı'nın bu haftaki konuğu oyuncu Nur Sürer, Mukadderat filmini, Uçurtmayı Vurmasınlar filminin setinde yaşananları ve Yılmaz Güney'in kendisi için neden önemli olduğunu sinema yazarı Şenay Aydemir ile konuştu.
'UÇURTMAYI VURMASINLAR, HEP YENİ KALDI'
Türkiye sinemasının unutulmaz yapımlarından Uçurtmayı Vurmasınlar, 4K kalitesinde restore edilmiş yeni versiyonuyla MUBI'de izleyicilerle buluştu. Tunç Başaran’ın yönetmenliğinde, Feride Çiçekoğlu’nun aynı adlı romanından uyarlanan filmin, bir hapishanenin kadınlar koğuşunda annesiyle birlikte yaşayan beş yaşındaki Barış ile siyasi mahkûmlardan İnci’nin duygusal yolculuğunu konu aldığını belirten Sürer, Uçurtmayı Vurmasınlar'ı şöyle anlattı:
“Film çekildiği zaman cezaevlerini, içini bilmiyordum. Feride Çiçekoğlu’nun kendi hikayeden
yola çıkarak yapılmış bir film. Bakırköy Kadın cezaevinde gösterim yapıldı oradaki kadınlara, çocuklara yardım amaçlı da bir şeydi, öyle gittim ve çocukları gördüm gerçekten çok hüzünlendim. Hakikaten filmdeki gibi sadece gökyüzünü görüyorlar.”
Aydemir’in sorularını yanıtlayan Sürer şunları söyledi: “Bu ülkenin cezaevi mesaisi bitmiyor. Mutlaka bir yakını içeriye girmiştir. Şu anda cezaevlerinde binlerce çocuk var, anneler hamile giriyor orada doğum yapıyor. Herhalde oradan biraz hep yeni kaldı. 30 yaşında birini görüyorum e işte 'birkaç yıl önce seyrettim' diyor ya da 'annem 9 yaşındayken seyrettirdi bana' diyor"
ÜÇÜNCÜ KEZ ALTIN PORTAKAL: DÖRT YAPRAKLI YONCALARA YETİŞECEĞİM
Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülüne “Mukadderat” filminden Nur Sürer layık görüldü.
Üçüncü kez Altın Portakal ödülü alan Sürer, ödülün kendisi için anlamına ve oyunculuk hayatındaki zor anlara değindi:
“Altın Portakal’den ikinci ödülüm de Uçurtmayı Vurmasınlar’dı. Mukadderat ile üç oldu. Eskilere doğru koşuyorum, dört yapraklı yoncaların aldığı ödüllere yetişeceğim heralde. Biraz seçici davrandım. Şarkıcı-türkücü filmleri, komedi filmleri daha ağırlıklıydı ama ben hiçbir şekilde kendimi öyle bir hikayenin içinde hissetmedim. Dönemin en iyi yönetmenleriyle çalışma fırsatı da buldum, çok sanslıyım. Derman filminde Ağrı’da eksi 34 derecede çalıştık, kar 78 metreydi. Diyarbakır'da çalışırken de eksi 53'ü gördüm ama televizyonda 47 yazıyor ısrarla. Çünkü belli eksiden sonra afet bölgesi ilan edilmesi gerekiyormuş. 45 gün kaldık."
Sürer, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ‘en iyi film’, ‘en iyi kadın oyuncu’ (Nur Sürer) ve ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ (Osman Sonant) ödüllerine layık görülen “Mukadderat” filmini anlattı:
“Mukadderat, bir kasaba manifestosu gibi bir şey. O yaşlarda bir kadının bir anda delirmiş şekilde karar alması, çocuklarının da dışarıya ‘Ne diyeceğiz’ tepkisi var. Belki çocuk tek başına olsa 'evlensin gitsin kadın' filan diyebilir. Bir diğeri ne der diye büyütüldük. Sultan’ın sonuna kadar kendi kararını vermesini ve yürüyüp gidiyor olmasını çok sevdim. Cidde’de çektik, muhteşem bir doğası var. O kadar iyileştirdi ki orası. 23 gün nefes aldığımı hissettim. Erdi Işık, 'Nur Abla kafamda bir şey var oynar mısın' dedi, 'oynarım' dedim, öyle bir kendiliğinden doğdu. Annem de bir örnek olmuş olabilir bana. Annem başat bir karakterdi. Çok beğenerek oynadım.”
‘GÜNEY'İ ANDIM, HUKUKSUZLUĞUN OLDUĞU HER YERDE VARIM’
“Ödül alırsam Yılmaz Güney’e adayacağım dedim. Çünkü bir ay önce Yılmaz Güney'in 40'ıncı ölüm yıl dönümüydü.1984’te Venedik Film Festivali’nden dönerken havaalanında ‘Yönetmen Yılmaz Güney hayatını kaybetti' diye Roma Havaalanı’nda yazı gördüm. O kadar üzüldüm ki. Sinemaya bu kadar emek vermiş, bir birinden iyi filmler yapmış bir yönetmenin onca sene Paris'te yaşaması, gidişinin arkasında farklı şeyler vardı. Kaçışı öyledir yani onu bizim gibiler biliyor. Bana şey diyorlar işte 'bir taraftan İstanbul Sözleşmesi bir taraftan -Güney’e ödül ithaf etmesi-' böyle bir şey. Orada da varım ben, hiç kimsenin olmadığı kadar. Hukuksuzluğun olduğu her yerde varım. Güney'i andım sadece, sinemacılar için çok önemli biri.”
‘GÜNEY’İN GEÇMİŞİYLE HESAPLAŞMALARINA HİÇ BAKMIYORLAR’
Sürer, hayatının bir bölümüne bakıp yargılamanın ve Güney’in sonraki açıklamalarının göz ardı edilmesine ilişkin şunları dedi:
“Güney’in, hesaplaşmaları var geçmişiyle, bununla ilgili yazılmış, çekilmiş konuşulmuş ama onlara hiç bakmıyorlar ve sadece işte 'kadın dövüyordu' işte o zaman diyorum ki 16'ncı- 17'nci yüzyıldan bu yana bakıp ne resim müzesine gitmemiz lazım, ne resim galerisine gitmemiz lazım, değil mi? Dali Frankco’cuydu. Şey de var, solcular ya da Yılmaz Güney'i sevenler, bundan haberdar değilmiş gibi. Bizim için çok önemli bir adam.”