Müzik, sahne ve gösteri
Sezen SAYINALP
Müziğin sahneyle buluştuğu yerde seyirciyle kurulan iletişim ve müziğin yolculuğu sahne performanslarında önemli bir noktada duruyor. Çünkü seyircinin de sahneye dahil olduğu iki yönlü bir iletişimden bahsediyoruz canlı performanslarda. Hâl böyle olunca tiyatro için de hep bahsedilen, her oyunu diğer oyunlardan farklı kılan özgünlük, konserlerde de geçerli oluyor. Konserin yapıldığı zamana, seyircisine, mekânına, şehrine, dönemine göre değişen bir hâl bu.
Tüm bunları neden mi söyledim? Fred Armisen, Comedy for Musicians but Everyone is Welcome adlı göstesiyle İstanbul’daydı geçtiğimiz hafta sonu. Ben de Armisen’in İstanbul’da gerçekleştirdiği bu gösterinin seyircileri arasındaydım. Birkaç cümle önce bahsettiğim her konserin kendine özgü bir durum yaratması hâlini bu sefer bir izleyici olarak kendi üzerimde çok net bir şekilde deneyimledim çünkü uzun yıllardır Armisen’in neredeyse tüm işlerini izliyor ve dinliyorum. Yeteneğine hayranlıkla yaklaştığım birini sahne üzerinde izleyebilmek de bir taraftan benim ekranla ve sahneyle kurduğum iletişime dair kişisel tarihimde önemli bir yer tutuyor.
Bu gösteriyle alakalı yorumlarıma geçmeden önce Fred Armisen’in televizyondaki kariyerinden ve komedyen kimliğinden bahsetmek isterim. Çünkü hepsi müzikle ve onun enstrümanlarla ilişkisiyle bağlantılı bir yerde duruyor. Fred Armisen, 2002 yılından 2013 yılına kadar Amerika’nın ünlü ve uzun süreli skeç şovu Saturday Night Live’ın kadrosundaydı. Saturday Night Live (SNL), 1975’te başlayan yayın hayatında bu sene 50. yılına ulaştı. Skeç komedisi vesilesiyle oyuncular için de bir nevi okul görevi gören bu program bir taraftan da televizyondaki komedi programları arasında kendi geleneğini oluşturdu. Siyasi taşlamalardan haftalık haber bültenlerine, Amerika’nın politik atmosferinden programa katılan konukların monologlarına ve oynadıkları skeçlere kadar yıllardır belli bir tarzı ve ritmi tutturmuş bir program yapısından bahsediyoruz. Bu yapı içinde elbette her bölümün politik olarak doğru bir yerde durduğundan bahsedemeyeceğim.
Zaman zaman özellikle Orta Doğu’ya bakışında Amerika’nın siyasi geleneğiyle birlikte ilerleyen ve “batının korunaklı alanından” çıkamayan problematik metinler de gördük bu programda. Ya da herkese eşit duracağız diye Donald Trump ve Elon Musk gibi son yıllarda yeniden yükselen faşizmle birlikte anılan isimlerin konuk sunucu olarak SNL’de yer aldıklarına şahit olduk. Bu yönlerden haklı sebeplerle eleştirildiği zamanları oldu SNL’in. Bunun dışında ise komedi tarihinde her hafta canlı yayınlanan bir program olması ve gündeme dair sürekli yazarları ve oyuncularıyla birlikte sürekli üretmesi sebebiyle mizah konusunda ayrı bir kapı aralıyor diyebiliriz Saturday Night Live için.
İşte Fred Armisen de bu programın ekibine 2002 yılında dahil olan bir isimdi. Programa geldiğinden ayrıldığı güne kadar birçok orijinal karakteri bize tanıttı ve sevdirdi. Sadece oynamakla kalmayıp müzikal becerilerini de SNL içinde izleyicilerle paylaştı. Çünkü zaten SNL’e dahil olmadan önce 1988’de Şikago’da kurulan Trenchmouth isimli punk grubun davulcusuydu. Beş adet albümleri bulunan Trenchmouth, Armisen’in müzik kariyeriyle ilgili de ipuçları veriyor bize.
Hem punk tarihiyle hem de davulun müzik tarihindeki yeriyle alakalı ayrıntıları ve bu ayrıntılarla oluşturduğu şakaları onun sahne şovlarında ve yer aldığı yapımlarda görebiliyoruz. Yakın arkadaşı Carrie Brownstein’le sekiz sezon başrolleri paylaştıkları komedi serisi Portlandia mesela. Bu dizi doğrudan müzikle ilgili değil. Ancak, Browstein rock müzik tarihinde Sleater-Kinney gibi efsaneleşmiş bir grupta yer alan bir müzisyen ve Fred Armisen’le arkadaşlıkları onların Portlandia vesilesiyle mizah kanalında nasıl bir araya geldiklerini de bize gösteriyor.
Fred Armisen’i ayrıca SNL’de de müziğin yer aldığı skeçlerde bazen davul çalarken bazen mikrofonun ardında görebiliyorduk. Programın Prince taklidi yapabilen bir üyesiydi mesela. Ya da daha sonra -yine SNL’in o dönemler kadrosunda yer alan- Bill Hader’la Documentary Now! adlı parodi belgesel serisinde sinema tarihinde müziğin ana tema olduğu bazı belgesellerin parodilerini yapacaklardı birlikte. Hatta bu parodiler için orijinal şarkı da yazacaklardı ki bu ne Armisen ne de Hader’ın yabancısı oldukları bir konuydu.
Mesela SNL’in 2013 yılındaki 38. Sezonu'nda yer alan History of Punk skecinde kurmaca bir punk grubunun kısa belgeselini izliyoruz. Bu İngiliz punk grubu, punk müziğin sistem karşıtı tavrını şarkılarıyla seyircilerine iletiyorlar ancak beklenmedik bir durum söz konusu. Grubun solisti Ian Rubbish (Armisen’in oynadığı karakter) Margaret Thatcher hayranı ve onun için bir şarkı besteliyor. Punk müziğin tavrı ve bu beste arasındaki akıl almaz uçurumun absürtlüğünü izlediğimiz bu skeç Armisen’in müziği, mizahı ve müziği kendi şakalarıyla buluşturduğu metinleri ekranda/perdede/sahnede nasıl yansıtabileceğini bize gösteriyordu.
Documentary Now!’ın Eagles’dan ilham alan parodisi Gentle and Soft: The Story of the Blue Jean Committee ya da Stop Making Sense (1984) parodisi olan Final Transmission bölümü yine Fred Armisen ve Bill Hader’ın müzik tarihi konusundaki yetkinliklerinin komediyle biçimlendirilmiş yanlarını bizlere gösteriyor.
Tüm bunlardan sonra yazının başında sözünü ettiğim sahne gösterisine gelecek olursam, Fred Armisen’in bu gösterisi daha önce gerçekleştirdiği Standup for Drummers gösterisinin devamı gibi diyebilirim. O gösteride de önce müzik türleri, mekanlarla özdeşleşen spesifik müzik tarzları üzerine tespitleriyle ilerliyor, sonra uzun bir davul sekansında davulun tarihsel gelişimini komediyle harmanlayarak bizlere aktarıyor, tüm bunlarla beraber ülkelere, seslere, aksanlara dair vokal gözlemlerini de sahneliyordu. Hem oyunculuk hem de müzisyen kimliğine hayran bırakan bir gösteri sunuyordu yani.
Comedy for Musicians but Everyone is Welcome da tam olarak bu duraklarda seyreden, mizahın ve müziğin harman olduğu bir komedi. Bu sefer punk tarihini, gitarın farklı ülkelerdeki çalınışını, dinleyicilerle, konserlerle ilgili tespitleri Armisen’in kendine özgü yorumuyla izliyoruz. Gösterinin soru cevap bölümünde ise ben de bir soru sorarak Armisen’in izleyicilerle kurduğu iletişime dahil oldum. Carrie Brownstein’le yeni bir müzik çalışmasında bulunacaklar mı diye bir soru yönelterek hem ona hem de Brownstein’e hayranlığımı bu gösteri vesilesiyle aktarmış oldum. Armisen cevaben şu an öyle bir çalışmalarının olmadığını söyledi ama ben konser sonrası aklımda Portlandia’dan sahnelerle, Sleater-Kinney’nin şarkılarıyla, Fred Armisen’in punk tarihiyle ilgili tespitleriyle baş başa kaldım.
Sezen Sayınalp kimdir?
Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun olmasının ardından sinema yazarlığıyla ilgili çalışmalara ağırlık verdi. Sinema ve psikoloji içerikli çeşitli dergilerde yazıları yayınlandı. Sinema içerikli online yayınlarda da sinema yazarlığı yaptı. Arka Pencere, Sinema Se7en Mecmua ve Psikesinema'ya yazılarıyla katkı sağladı. Sinema ve psikoloji tutkusunun birleştiği kariyerine Bahçeşehir Üniversitesi'nde Sinema ve Televizyon yüksek lisans programı ile devam etti. 2019 yılında film eleştirmeni olarak başvurduğu 25. Saraybosna Film Festivali’nin Talent bölümüne seçildi. 2019 yılında SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) üyesi oldu.