Philip Roth'tan kafkaesk bir roman: Meme

Philip Roth'tan kafkaesk bir roman: Meme
Philip Roth, “Meme” isimli eserinde, insan doğasının özünü mercek altına alıyor ve devasa bir dönüşüm sonucunda bile bu özün kolay kolay değişmediğini, arzuların ve itkilerin bedenin ahvalinden bağımsız yaşamaya devam ettiğini gösteriyor.

Merve KÜÇÜKSARP


Çağdaş dünya edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Philip Roth’un kaleme aldığı “Meme” isimli roman, Seçkin Selvi’nin çevirisi ile Can Yayınları tarafından yayımlandı. Roth, ‘Meme’de, David Alan Kepesh isimli karakterin bir kadın memesine dönüşümünü anlatırken, hem Gregor Samsa’nın bir sabah kendini bir böceğe dönüşmüş olarak bulduğu bir Kafka klasiği olan “Dönüşüm” e saygı duruşunda bulunuyor, hem de bir erkeğin bedensel değişiminin, onun ruhsal dünyasını nasıl etkileyeceğinin izini sürüyor.

Roth, her ne kadar Kafka’nın ‘Dönüşüm’üne selama dursa da, romanın başında anlatılan dönüşüm Gregor Samsa’nınki gibi değildir. Kepesh’in memeye dönüşümü, sebepleri açık edilmese de, an be an tarif edilir. Keza değişim kasıklarından başlamakta, derisi gitgide pembeleşmektedir. Roth, burada dönüşümün cinsel arzuyla ilintili olacağını ima eder, ancak yine de anlatı Kepesh’in neden bir memeye dönüşmüş olabileceğine dair ihtimaller silsilesi üretmez. Aksine daha sonra ne olduğuyla, onun bu dönüşümle nasıl baş ettiğiyle ve hayatının nasıl değiştiği ile ilgilenir.

Prof. David Alan Kepesh sıradan bir hayat yaşarken, bir gün kendini bir kadın memesine dönüşmüş olarak bulur. Doktorlar bu duruma birtakım teşhisler koymaya çalışsalar da Kepesh’in durumu olağandışı ve kati sebeplere dayandırılarak açıklanamazdır.

“Ben bir memeyim. 18 Şubat 1971 tarihinde gece yarısı ile sabahın dördü arasında, sonradan ‘endokrinopatik değişiklik’ ve/veya ‘kromozomlardaki hermafrodit bir patlama’ olarak tanımlanan bir değişim oldu gövdemde. Ve beni her türlü insancıl kalıptan kopuk bir meme bezine, ancak rüyada ya da Dali’nin resimlerinde görülebilecek bir memeye dönüştürdü. Amerikan futbol topuna ya da zepline benzer bir biçimim olduğunu söylüyorlar. Yetmiş beş kilo ağırlığında (eskiden seksen kiloydum), yine bir seksen uzunluğunda, sünger dokusunda bir şey olmuşum. (…) Ağırlığımı oluşturan kitle, yağlı doku. Bir ucum karpuz gibi yuvarlak, öteki yanımda ‘gövdem’den on iki santimlik bir çıkıntı halinde, her biri penis deliğinin yarı büyüklüğünde on yedi deliği olan, silindir biçiminde bir meme ucu var. Bu delikler süt yollarının ağızları…”

Daha önce literatürde benzer bir vakaya rastlanmadığı gibi, Kepesh’in kendisi dahil etrafındaki herkes şaşkına döner. Yusyuvarlak, cinsel olarak uyarılabilen bir uca sahip, aynı zamanda hissedebilen, konuşabilen bir meme olarak ilk zamanlar durumun vahameti karşısında Kepesh ruh halinden ruh haline sürüklenir. Bir rüya olduğunu umar, durumunu inkar eder. Nitekim yıllardır -kendine acıma itkisi veya kibir gibi- kimi psikolojik sıkıntılarla mücadelesinde kendisine destek olan psikiyatristi Dr. Klinger ‘e deli olduğunu ve aslında bir kadın memesine dönüşmediğini kabul ettirmek için boş yere uğraşır. Sonunda yaşadığı şeyin hakikat olduğunu idrak eder.

Kepesh kah onu ziyaret edenlere söylenir, bağırır çağırır, kah şakalar yapar, durumu sulandırmaya çalışır. Bir yandan da durumunun gerçekten komik olduğunu düşünmekte, kendisini başkalarının gözlerinde tahayyül etmektedir. Oysa anlatıdaki parodi onun başına gelen şey değil, etrafındakilerin bu vaka karşısında büründüğü tuhaf hallerdir. Zira kendisini ziyarete gelen yakınları, kimi zaman mizaçlarına tezat sıra dışı tepkiler vermektedir. Keza babası yakınındaki bir sandalyeye oturup sanki oğlunun başına gelen şeyin ciddiyetinden bihabermiş gibi eğlendirici birtakım hikayeler anlatır. Kepesh ise onun bu hali karşısında afallar.

“…Ama rol mü yapıyor acaba? Dünyanın en yetenekli oyuncusu mı ya da aptal mı, yoksa düpedüz duygusuz mu? Ya da her zamanki gibi davranmaktan başka yapabileceği bir şey yok mu? Olanları anlamıyor mu? Birtakım şeylerin, bir Yahudi’nin Mısırlıyla evlenmesinden daha olağandışı olduğunu kavrayamıyor mu?”

Tüm bunlar yaşanırken Kepesh cinsel isteklerle kıvranır, onunla ilgilenen hemşireye müstehcen laflar edip durur. Doktoru ise her şey kontrol altındaymışçasına sakindir.

Kepesh’i ziyaret edenler arasında eşinden ayrıldıktan sonra uzun soluklu ilişki yaşadığı Claire de vardır. Claire onu cinsel olarak uyarmakla vazifelenmişçesine her geldiğinde tensel arzularını yerine getirmeye dair uysallık gösterir. Ancak cinsel olarak uyarılan Kepesh bir türlü doyuma ulaşamaz. Cinsel organında başlayan dönüşüm sonrası ortaya çıkan bu doyurulamayan arzu ve cinsel hayal kırıklığının diğer tüm duygulardan ve yaşamsal kaygılardan daha bariz hale gelmesi ise dikkate şayandır.

Philip Roth, “Meme” isimli eserinde, bir adamın bir kadın memesine dönüşümüyle birlikte yaşadığı absürt olayları anlatırken, bir yandan da insan doğasının özünü mercek altına alıyor ve devasa bir dönüşüm sonucunda bile bu özün kolay kolay değişmediğini, arzuların ve itkilerin bedenin ahvalinden bağımsız yaşamaya devam ettiğini gösteriyor.

Öne Çıkanlar