Savaş sonrası Avrupa'nın çürümüşlüğüne direnen yazar: Hermann Broch
Merve KÜÇÜKSARP
20. yüzyıl Avrupa edebiyatının en önemli kalemlerinden Hermann Broch’un (1886-1951) vefatından çok kısa süre önce yazdığı ‘Suçsuzlar’ isimli eseri, Saliha Yeniyol çevirisi ve İthaki Yayınları etiketi ile yayımlandı. On bir öyküden oluşan roman, 1. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da meydana gelen kültür erozyonunun yanı sıra aşk, ihanet, intikam ve suç kavramlarını da mercek altına alıyor.
Hermann Broch, 1886 yılında Avusturya’da varsıl bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. İlk eğitimini özel öğretmenlerden alan Broch, erişkin olduğunda babasının tekstil fabrikasındaki işleri idare edebilmesi için bu yönde bir disiplin içine girer. İmparatorluk ve Kraliyet Devlet Ortaokulunu bitirdikten sonra, Tekstil İmalatı Teknik Koleji ve Mülhausen'deki İplik ve Dokuma Koleji’nde eğitimini tamamlar. Broch, mezun olduktan sonra aile işlerinde çalışır, I. Dünya Savaşı sırasında ise Avusturya Kızıl Haç'ında görev yapar.
Broch, dönemin hatırı sayılır düşünürleriyle de yaptığı sohbetler sonucunda edebiyatın, bilimin çözemeyeceği zorlukta sorunlarla uğraşmak olduğu hükmüne varır ve edebiyata yönelir. Broch, bir üçlemeden oluşan ilk romanı olan ‘Uyurgezerler’i 1931 kaleme alır. Eserin ana teması, Almanya'nın çöküşüdür.
Bugün Batı kanonunda bir başyapıt olarak kabul edilen ‘Vergillius’un Ölümü’nü 1945 yılında tamamlar. Broch bu eserinde yatağında ölmeye yatan Vergillius’un son yirmi dört saatinde, yaşamdan ölüme geçişini şiirsel bir üslupla anlatır. Uzun ve karmaşık cümlelere rağmen metin bir hayli liriktir.
20'nci yüzyılın başında Batı'nın fikren ve siyaseten çürümesine direnen, bunu eleştiren entelektüellerin başında gelir. Batı düşün dünyasında yeni bir Rönesans olması taraftarıdır. Broch bu çürümenin sanata da sirayet etmesini, “kitch”e yol açabilecek güzellik arayışını kınar.
Broch, hayatının son yıllarını başta Yale Üniversitesi olmak üzere saygın eğitim kurumları ile yakın temas halinde geçirir. 1949'da Saybrook Koleji'nde araştırmacı olarak görev yapar. Avrupa’ya geri dönmek içindeki yegane ukde olsa da, bunu gerçekleştiremeden 1951 yılında kalp krizinden vefat eder. ‘Vergilius’un Ölümü’ ve ‘Suçsuzlar’ın yanı sıra ‘Bilinmeyen Değer’, ‘Psikolojik Otobiyografi’, ‘Büyülenme’ diğer eserlerindendir.
Hermann Broch ‘Suçsuzlar’da I. Dünya Savaşı'nı ve savaşın sonunda Almanya'nın çürümüş ve parçalanmış durumuna yol açan etik, entelektüel ve ahlaki zayıflıkları ele alır. Bu açıdan ‘Suçsuzlar’, ‘Uyurgezerler’in devamı gibidir. Her ikisinde de savaş ve çürümüşlük ekseninde benzer temalar vardır.
‘Broch, on bir hikayeden mürekkep romanı üç senede yazar, 1951'deki ölümünden sadece birkaç ay önce yayımlanır. ‘Suçsuzlar’, Broch külliyatı içinde okunması en zor olan eserlerinden biridir, bu yüzden diğer eserleri arasında hakkında en az eleştiri yazılanıdır da.
Yalnızca ismi değil, anlatı bakımından da, ‘Suçsuzlar’ Broch’un ironiye en fazla ağırlık verdiği eseridir. Bir dizi hikayenin anlatıldığı romanda keza “Öğretmen Zacharias'ın Dört Konuşması" bölümünde, hem bir sosyal demokrat, hem de matematik öğretmeni olan Zacharias, Einstein'ın görelilik teorisini protesto etmek için düzenlenen ‘tuhaf’ bir toplantıya katılır.
Daha sonra genç Hollandalı Andreas ile tanışır ve sarhoş olurlar. Almanya hakkında konuşmaya başlarlar ve o noktada hikaye adeta bir güldürüye dönüşür. Zacharias birtakım tiratlar atar durur. Oysa “gerici” sözler geveleyen Zacharias, her gece karısı tarafından dövülen acınası bir karakterdir. Ancak yine de bu “tuhaf”lığın içinde Zacharias ve Andreas arasındaki sohbette geniş kapsamlı bir Almanya portresi de yer alır.
“Zanaatkarın yapıtı sanatçının elinden çıkandan daha değersiz olmadığı gibi, bilakis ondan daha belirgindir; belirgindir çünkü cansız olanda saklıymış gibi bir etki yaratan hayatın hissedilmesi daha derin bir anlam içerir ve neredeyse hiç fark edilmeyen bir yoğunlukla, nesnenin tüm varoluşunu kapsar. …”
Romandaki karakterler aynı zamanda geçmişin dehlizlerinde de zaman zaman dolaşırlar. İşledikleri suçların izleri vardır bu yolculuklarında. Bellek ve unutuş üzerine Broch, yer yer felsefi derinlikli paragraflar ortaya çıkarır.
“…Bir zamanlar benim için şehvet hatta sevgi ifade eden isimler, yüzler birer birer siliniyor hafızamdan ve dahası, içinde hiçbir şey olmayan bir bardak formundaki şükran duygusunun içinde kayıp yok oluyorlar. Boş bardaklar, boş bardaklar. Fakat yine de unutulanlar ve beraberinde bu boşluk olmasaydı, bu unutulmaz olan kendini var edebilecek bir alan bulabilir miydi? Unutulmuş olan unutulmazı taşır, bizleri taşıyan ise ‘unutulmaz olan’dır. Unutulup gidenle birlikte zamanı besleriz, ölümü besleriz, lakin ‘unutulmaz olan’ ölümün bir hediyesidir bize ve biz bu hediyeyi kabul ettiğimiz an hala bulunduğumuz yerde, ancak bir o kadar da dünyanın kendi karanlığa bıraktığı yerdeyiz. Çünkü unutulmaz olan geleceğin bir parçasıdır ve bu bize önceden hediye edilmiş bir parça zaman dışılıktır. Bizi kapsar ve karanlığa düşüşümüzü sanki havada süzülürcesine yumuşatır.”