Haftanın kitapları: Sosyoloji'den kurguya, denemeden eleştiriye...

Haftanın kitapları: Sosyoloji'den kurguya, denemeden eleştiriye...
Haftanın yeni çıkan kitaplarını Merve Küçüksarp yazdı. Seçkide Nermin Yıldırım'ın 'Bavula Sığmayan' adlı öykü kitabından, KONDA yönetim kurulu üyesi Bekir Ağırdır'ın 'Bize Yeni Bir Söz Lazım' adlı eserine pek çok farklı türde kitap mevcut.

Merve KÜÇÜKSARP


Kötülük Miti

Siyaset Bilimi ve sosyoloji üzerine araştırmalar yapan Amerikalı yazar Phillip Cole’un Kötülük Miti isimli çalışması İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Kötülük Miti, insanın kötü davranışlarının ve kötülük edimlerinin altında yatan itkilerin izini sürüyor ve yazarın kendi deyişiyle “şeytanın politik felsefesini” araştırıyor.

Kötülük Miti, Terörizm, işkence ve kötülük problemleri, Şeytani Kötülük: Şeytanı Ararken, Kötülük Felsefeleri, Kötülük Cemaatleri, İçerideki Düşman, Sütü Bozuklar, Kötülüğün Karakteri, Holokost ile Yüzleşme, 21. Yüzyıl Mitolojileri isimli dokuz alt başlık altında kötülüğe dair yazılardan meydana geliyor. İnsanların sahip oldukları iktidar hırsları veya hedeflerine ulaşmaları uğruna kötülük yapmalarının, onların tabiatını kötü olarak yaftalamamız için yeterli olup olmayacağının, dahası saf kötülüğün hangi şartlarda ortaya çıkacağının izini sürüyor. Her gün üçüncü sayfa haberlerinde gördüğümüz şiddet ve kötülüğe dair vakalar üzerinden,-keza eşi tarafından başka bir kadın yüzünden terk edilen bir kadının, eşinin yeni sevgilisinin evini içinde iki çocuğu varken ateşe vermesi gibi vakaları- ele alarak suçluyu “kötü” kılanın, yarattığı dehşetin büyüklüğü mü yoksa davranışını salt zarar vermek için yapması mı olduğunu soruyor . İnsan olmanın ne olduğunu yeniden düşünmemizi sağlıyor.

Cole kitabında yalnızca günümüzde değil, eski çağlardan bu yana insanın kötülükle olan imtihanını masaya yatırıyor. Şeytan kavramını din dışı bir düzlemde ele alıyor.

“Kötülük hakkında bir kitap bu. Daha doğrusu insanın kötülüğü hakkında ve temel sorusu, seküler bir kötülük anlayışının mümkün olup olmadığı, daha aşina olduğumuz doğaüstü ve şeytani alanların yokluğunda bu fikrin insanlık hali hakkında bize bir şey söyleyip söylemeyeceği, insanların yapıp ettikleri hakkında herhangi bir şey açıklayıp açıklamayacağıdır. İnsanın kötülüğünü anlamaya çalışırken, bizatihi kötülüğün mevcut olup olmadığını sormaktır…”

Cole, saf kötülük ve -olaylar ya da amaçlar neticesinde ortaya çıkan- psikolojik kötülük arasındaki felsefi karşıtlığı felsefe tarihinden düşünürlerin fikirleri bağlamında da irdeliyor. Kant, Nietzsche, Arendt ve aydınlanmanın maruf düşünürleri, kötülük kavramına dair çeşitli görüşleriyle çalışmaya katkıda bulunuyorlar.

Cole ayrıca canavarlık kavramını ve kapsamını, bir dönem Avrupa’yı istila eden cadı avlarını ve vampir salgınını da kötülük mitiyle ilişkilendirerek anlatıyor. Bu bağlamda bireysel ve toplumsal korkularımızın temelinden yatan sebepleri inceliyor. Ve iktidarların geçmişten bugüne cemaatlerin üzerinde korku salmaları için kullandıkları enstrümanları sıralıyor. Dünden bugüne bazı coğrafyalarda iktidarların terörizmi bir korku toplumu inşa etmek için nasıl manipüle ettiklerini, kolektif korkuların nasıl istismar edildiğini de gerçek olaylar üzerinden açıklıyor.

Kötülük Miti, Phillip Cole, çev. Reha Kuldaşlı, İş Bankası Kültür Yayınları, sf.302, 2022

Aşıklar Cemi

Aşıklar Cemi Haydar Ergülen’in kaleminden çıkan, Anadolu’nun haşmetli kültür mirasına ve bu mirasa katkıda bulunan simalara dair bir deneme kitabı… Haydar Ergülen Anadolu topraklarında filizlenmiş, sesi sözü zamana direnmiş halk ozanlarına ve sanatçılarına saygı duruşunda bulunuyor.

Şükrü Erbaş’ın önsözüyle katkıda bulunduğu eserde Ergülen Alevilik ve Bektaşiliğin Anadolu’daki kültürel birikimini anlatarak işe koyuluyor ve ilk bölümde ayrıntılı bir şekilde Aşık Veysel’in hayatını ve ozanlığını ele alıyor, kişiliği hakkında ipuçları veriyor:

“… Veysel’de de sınırları, dilleri, dinleri, mezhepleri aşan bir evrensellik ile Tanrı, doğa ve insan sevgisi mevcuttur. Gerek şiirlerinden gerek anekdotlarından ve tanıklıklardan bildiğimiz kadarıyla, gözlerinin görmeyişini bile sorun etmemiş, tevekkül ve olgunlukla karşıladığı bu hâli şiirlerinde sık sık ‘ironik’ bir biçimde dile getirmiştir: “Yeter gayrı yumma gözün kör gibi”.

Ve Veysel’in şiirlerine sızan tasavvuf sevgisi ile analtısına devam ediyor:

“İbn-i Arabi’de doruk noktasına erişen ‘Vahdet-i vücud anlayışı, Yunus Emre’den sonra en çok Âşık Veysel’de karşımıza çıkar. Örneğin, Âşık Veysel, ‘toprak’ sevgisinde, toprağa beslediği muhabbette bile, Yaradan’dan hareketle ona övgüde bulunur. Onun yalnızca insana değil, diğer varlıklara duyduğu muhabbet de bu birliğe duyduğu sevgiyi yansıtır.” Ergülen’in Aşıklar Cemi’nin içinde geniş yer verdiği diğer isim ise Neşet Ertaş.

“Dost elinden dolu içmiş, o anda kendinden geçmiş, bir daha da hiç kendine gelmemiş, kendini bir başkası olarak görmüş, eksiğini fazlası gibi, fazlasını eksiği gibi bilmiş, Yunus’un “canlar canını buldum/bu canım yağma olsun” erdemiyle yolu bilmiş, bu dünyadaki tek vazifesinin belki de abdal olup yola düşmek olduğunu erkenden sezmiş, dünyadan çıkmış ama yoldan çıkmamış bir insan-ı kâmildir o. İnsan-ı Kâmil, tam insan, olmuş insan, eksiği olmayan insan mıdır? Sanmam. İnsan-ı Kâmil deyince benim aklıma ve gönlüme, azını çoğunu bilen, hatasını günahını sayan, kabahatinden ötürü bağış dileyen ve öğretmen değil öğrenci olmayı sürdüren biri, düşer. Tıpkı Neşet Ertaş gibi.” Ergülen denemelerinde, Aşık Mahzuni Şerif, Muharrem Ertaş, Feyzullah Çınar, Ruhi Su, Aşık İhsani, Arif Sağ gibi erkeklerin yanı sıra Sabahat Akkiraz, Sümeyra Çakır, Zehra Bilir, Hacer Buluş, Şahsenem Bacı, Can Etili, Aynur Doğan, Belkıs Akkale gibi kiminin ismi ölümsüzleşmiş, kiminin ise gölgede kalmış kıymetli kadınlara da yer veriyor. Onların kişiliklerini ve hayat hikayelerini okurla paylaşıyor.

Aşıklar Cemi, Haydar Ergülen, İthaki Yayınları, sf. 328, 2022

Feminist Eleştiri

Demet Güçiçek ve Emine Erdoğan’ın yayına hazırladıkları Feminist Eleştiri Aksu Bora’nın kıymetli sunuş yazısıyla Metis Yayınları tarafından yayımlandı. Kitapta, Aksu Bora’nın yanı sıra Türkiye ve dünyada feminist külliyata hatırı sayılır katkılar yapmış isimler de yer alıyor. Keza Atilla Barutçu, Clare Hemmings, Deniz Gündoğan İbrişim, Ezgi Burgan, Feyza Akınerdem, Gülhan Balsoy, Kimberie Williams Crenshaw, Leslie McCall, Özlem Güçlü, Sara Ahmed, Sumi Cho kitapta yazıları bulunan isimlerdendir. Feminist eleştirinin önemi düşünce ve yazın dünyamızda her geçen gün daha da artıyor. Geçmişten bugüne edebiyat tarihimizde iz bırakmış klasik eserler ve yeni çıkan çağdaş eserler feminist eleştiri açısından yeniden ele alınıyor, gerek üniversitelerde gerek edebiyat atölyelerinde feminist okumalar olmazsa olmaz bir disiplin haline dönüşüyor. Ne var ki bir metni feminizm ışığında ele alabilmek için belli bir yöntem ve bilgi birikimi gerekiyor. Feminist Eleştiri bu bağlamda, feminist eleştirinin ne olduğunun, bir metne nasıl yaklaşılması gerektiğinin izini sürüyor; feminist bakışın metni zenginleştirebilecek, edebiyat eleştirisine katkı yapabilecek bir araç da olduğunu örneklerle açıklıyor. “Elinizdeki kitap Donna Haraway’in sözünü, “feminist nesnellik, basitçe, konumlu bilgiler demektir”i merkezine alarak bilginin konumluluğuna ilişkin farklı düzeylerde ama ortak bir tartışma yürütüyor. Bu bakımdan bir “asamblaj” olduğunu söyleyebiliriz herhalde. Derlemelerde pek sık rastlamadığımız bir nitelik: Her yazı başka bir yerden, başka bir hikâye anlatıyor ama bütün yazılar aynı gövdeye bağlanıyor: feminist bilgi, konumlu bilgidir.(…) “Eleştiri” kelimesinin düşündürdüğü negatif etkinlikten çok, bu kitaptaki yazılar, eleştiriyi üretken bir faaliyet olarak kuruyorlar. Konumluluğun ve bilmenin anlamını, feminizmin nasıl “çalıştığını” –ki bence bu feminizmin öznesi probleminden çok daha ilginç ufuklar açar– gösteriyorlar…”

Aksu Bora, Feminist Eleştiri, Demet Gülçiçek&Emine Erdoğan, Metis Yayınları, sf. 312, 202

Yokuş

Kuşkusuz Yunan dilinin en büyük yazarlarında biridir Nikos Kazancakis (1883-1957). Şair ve filozoftur da. Eserleri çeşitli dillere çevrildiği gibi Nobel Edebiyat Ödülü’ne birçok defa aday olarak gösterilmiştir. Buna rağmen asıl şöhretini aynı isimli romanından uyarlanan, başrolünde Antony Quinn’in oynadığı Oscarlı film Zorba (1964) ile elde etmiş, film Kazancakis’i de efsaneleştirmiştir.

Kazancakis’in ölümünden tam altmış beş yıl sonra bulunan ve geçtiğimiz ay ilk defa anadiline kazandırılan Yokuş, Can Yayınları etiketi ve Harun Ömer Tarhan çevirisiyle Kazancakis okurları ile buluştu.

Yokuş, Kazancakis’ten otobiyografik öğeler taşıyan bir roman aynı zamanda. Kazancakis bu eserinde, Kozmas isimli genç bir yazarın eşiyle birlikte gittiği memleketi Girit’te başından geçenleri ve Girit üzerine izlenimlerini anlatıyor. Zira aradan geçen yıllar ve savaşlar, Girit’i değiştirmiştir. Girit’in geçirdiği değişimler karşısında Kozmas’ta uyanan hüzünlü nostalji, romanın temel izleği olarak yerini alıyor. Kazancakis savaş ve yıkım karşısında düştüğü dehşete de yer verdiği metninde, barış ve kardeşliğin yaratılmasında aydınların üzerine düşen sorumluluğu hatırlatıyor. Dünyayı daha iyi bir yer haline ancak aydınların getirebileceği fikrini savunuyor.

“Kötülüğün tırnakları arasında çırpınan bütün dünyayı düşünüyordu; açgözlülük, inançsızlık, kin salıverilmişti; halklar açlık çekiyor ve üşüyordu, bitip tükenmişlerdi ve artık ölüm istemiyorlardı ancak onları yeni kıyımlar için hazırlıyorlardı yine, yabanlaşsınlar diye korkunç yalanlarla doldurup kızıştırıyorlardı; üstlerinde çıldırmışlığın ve yıkımın yelleri esiyordu… “Yok mu?” diye haykırıyordu içinden Kosmas. “Sevgiyi getirecek yalın ve güzel bir söz yok mu?”

Yokuş, Nikos Kazancakis, çev. Harun Ömer Tarhan, Can Yayınları, sf. 237, 2022

Bavula Sığmayan

Unutma Beni Apartmanı, Dokunmadan, Misafir, Unutma Dersleri isimli romanları ile geniş okur kitlesine ulaşan ve geçtiğimiz yıl Ev isimli romanı ile Duygu Asena Roman Ödülüne layık görülen, Kafa Dergisi’nde zaman zaman yazı ve öykülerine de rastladığımız Nermin Yıldırım’dan yeni bir eser: Bavula Sığmayan

Nermin Yıldırım, bellek ve aidiyet üzerine uzun zamandır kalem oynatan bir isim. İncelikli kurgular yaptığı eserlerinde okuru renkli bir dünyada dolaştırırken aynı zamanda da insanın tekinsiz ve ıssız yönleri olduğunu gösteriyor, varoluşsal meseleler üzerine yerinde saptamalara ve psikolojik tahlillere yer veriyor. Bu yazarlık tavrını bu defa öykü dalıyla devam ettiriyor ve Bavula Sığmayanlar’da, hatırlayış ve yaşayış arasında salınan ruh hallerini ele alıyor. Çocukluk ülkesine sığınmaya çalışanlar, şimdiye tutunamayanlar, mütereddit ruh iklimlerine demir atanlar Yıldırım’ın kalemine dolanan insanlık hallerinin arasında yer alıyor. Nermin Yıldırım okurlarının aşina olduğu kelime oyunları ve eğlenceli üslubuyla, okurları, zaman zaman varoluşsal meselelere dair tefekküre de dalacakları bir okuma serüvenine çıkarıyor.

Bavula Sığmayan, Nermin Yıldırım, Hep Kitap, sf.232, 2022

Bize Yeni Bir Söz Lazım

KONDA Araştırma ve Danışmanlık’ta yönetim kurulu üyeliği yapan, T24 haber sitesi ve Gazete Oksijen için siyaset ve toplum üzerine yazılar yazan Bekir Ağırdır’ın kaleminden yeni bir eser, Bize Yeni Bir Söz Lazım.

Bize Yeni Bir Söz Lazım, Ağırdır’ın siyaset ve toplum üzerine araştırma yaptığı yılların imbiğinden süzülerek gelmiş bir eser. Türkiye toplumuna ve siyasetine dair ayrıntılı tahliller içeriyor. İçindeyken göremediğimiz pek çok meseleyi mesafeli bir dille ele alıyor, dünya siyasetinden karşılaştırmalı örneklerle yaşadığımız siyasi ortamı ve her gün karşı karşıya geldiğimiz krizleri anlamız için farklı bir bakış açısı öneriyor. Önce bir zihin temizliği gerektiğini vurgulayarak... İnsanların büyük bir kısmının korkuya kapıldığı, umutsuzluğa düştüğü bu zamanlarda geleceğe dair umut verici yol haritaları da sunuyor Ağırdır eserinde. Son kertede kendisinin de tarif ettiği gibi, “tedirgin bir iyimserlikle”...

“Umut biziz. Sözü ele geçirmek gerek.

Korkuya kapılmak yerine, yeni bir söz kurmak,

gündemi ele geçirmek gerek. Gündemi ele geçirmenin yolu spekülatif şeyler yapmak,

söylemek değil, sözü gelecekten, umuttan

yana kurmak, yeni bir şey söylemek.

Bize yeni bir söz lazım.”

Bekir Ağırdır, Bize Yeni Bir Söz Lazım, Mundi Kitap, sf. 336, 2022

Bende Ölen Sensin

Irmak Zileli’nin son romanı Bende Ölen Sensin, Everest Yayınları tarafından yayımlanarak raflardaki yerini aldı. Daha önce Gözlerini Kaçırma, Eşik, Gölgesinde ve Son Bakış isimli romanları edebiyatseverlerle buluşan 2012 yılında Eşik romanı ile Yunus Nadi Roman Ödülünü, 2020 yılında ise Son Bakış isimli romanıyla Duygu Asena Roman ödülünü alan Irmak Zileli bu kez bir erkek hikayesiyle çıkıyor okurun karşısına. Günlük hayatımızda önemli bir figür olmasına rağmen edebiyatımızda hala tam anlamıyla ele alınmayan orta sınıf beyaz yakalıların hayatlarına kapı aralıyor ve bir erkeğin iç dünyasında okuru derinlikli bir serüvene çıkarıyor. Arzularıyla, zaaflarıyla bir erkek ruhuna ışık tutuyor. Bugün siyasette ve sokakta yaşadığımız, pek çok meselenin -kimi zaman psikolojik ve fiziksel şiddetin- nüvesinde yer alan erkeklik kavramının altını çizerek, herkesi bu mesele etrafında düşünmeye davet ediyor.

Bende Ölen Sensin, Irmak Zileli, Everest Yayınları, sf. 284, 2022

Uykusuz Ayı Monti

Utangaç Ayı Monti’den sonra Monti’nin maceraları Uykusuz Ayı Monti ile devam ediyor. Ormanda yaşayan her ayı vakti gelince kış uykusuna dalmak zorundadır. Bu tabiatın kanunudur. Bunu bütün ayılar bilir. Monti dahil… Nitekim Monti uykuya dalmak için kış öncesi bütün hazırlıklarını tamamlar, sorunsuz bir uyku geçirmek için gereken ne varsa mağarasında hazırlar. Ancak önceki kışlardan farklı olarak bu kış Monti’yi kötü bir sürpriz bekliyordur.

Acaba kış uykusuna yatmaya hazırlandığı bir sırada Monti’yi bekleyen kötü sürpriz nedir? Monti karşılaştığı sorunla baş edebilecek ve uyumayı başarabilecek midir? Arkadaşları ona nasıl yardım edeceklerdir?

Çocuklara ormanın sihirli dünyasını açan, dostluğa dair sıcacık bir hikaye… Genç yetenek Duncan Beedie’nin kalemiyle okul öncesi çocuklar için…

Uykusuz Ayı Monti, Duncan Beedie, çev. Emre Ülgen Dal, Domingo Yayınevi, sf. 40, 2022

Öne Çıkanlar