Ayşe Yıldırım
AKP’yi korkutan Yavaş’ın artan oy oranı
CHP’li eski milletvekili Sinan Aygün’ün CHP’den seçilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik suçlamaları son günlerde yandaş medyanın en büyük ilgi odağı. Hemen hepsinin birinci sayfasındaki başlıklar sanki ortada gerçekten bir ‘rüşvet’ varmış gibi atılıyor. O da yetmiyor diğer CHP’li belediye başkanları olaya dahil ediliyor ve karar veriliyor: "CHP’li belediyeler yolsuzluk yapıyor."
Oysa doğrudan Sinan Aygün’ün katıldığı televizyon programlarından da yaptığı basın açıklamalarından da anlıyoruz ki ortada gerçekte ne bir ‘rüşvet’ isteme ne de ‘rüşvet verme’ olayı var. Buna rağmen bir algı operasyonu son sürat sürüyor.
Sinan Aygün malum Ergenekon davası sonrası CHP’den milletvekili adayı gösterildi. Bir dönem milletvekilliği yaptı. Milliyetçi olarak bilinen ve geçmişte adı DYP ile anılan bir ismin CHP’den aday gösterilmesi klasik bir ‘sağa açılma’ hastalığının sonucuydu. Nitekim CHP bunun faturasını bugün ödüyor.
Neyse bugün asıl konumuz bu değil.
İçişleri Bakanlığı, Sinan Aygün’ün desteksiz iddiaları nedeniyle alelacele müfettiş görevlendirdi. Nedense aynı İçişleri Bakanlığı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç, Melih Gökçek için "Ankara’yı parsel parsel sattı" dediğinde kulağının üstüne yatmıştı.
Peki bu sürecin sonunda Ankara’ya bir kayyım atanır mı?
İçişleri Bakanlığı’nın nasıl kolay kayyım atadığını HDP’li belediyelerden biliyoruz. İsterse sadece bu olaydan dolayı değil herhangi bir soruşturma açar ve "soruşturmanın selameti açısından" diyerek Mansur Yavaş’ı görevden alabilir.
CHP kulislerine göre "AKP, şu anda buna cesaret edemez."
CHP eski milletvekili ve gazeteci Barış Yarkadaş böyle bir hamlenin "AKP’nin siyaseten intiharı" anlamına geleceğini ve erken seçimi tetikleyeceğini söylüyor.
Peki o zaman Mansur Yavaş’a yönelik bu saldırının ardında ne yatıyor?
Onun için çok değil, biraz geriye gidelim.
31 Mart seçimlerinde AKP Ankara ve İstanbul’u kaybederek büyük bir darbe yemişti. Öyle ki İstanbul’da seçimleri bile yenilettirmişti. Ve 23 Haziran seçimlerinde oy oranını inanılmaz bir şekilde arttırarak yeniden kazanan Ekrem İmamoğlu büyük bir popülarite yakaladı. Ve Erdoğan’ın karşısına ciddi bir rakip olarak çıktı. AKP’nin en üst seviyeden en alt seviyeye kadar İmamoğlu’na saldırılarının nedeninin bu olduğunu biliyoruz.
Ama İmamoğlu kadar kamuoyunda büyük bir yükseliş trendi yakalayan bir isim daha var; Mansur Yavaş.
Aralık ayının başında Adil Gür’ün sahibi olduğu A&G Araştırma Şirketi CHP’li belediyelerin memnuniyet anketini açıklamıştı. Ankete göre 23 Haziran seçimlerini yüzde 54.21 ile kazanan Ekrem İmamoğlu da, yüzde 58.71 ile kazanan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de oy oranlarını koruyordu. Ancak 31 Mart yerel seçimlerinde yüzde 50.93 oy oranını yakalayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş inanılmaz bir yükseliş gösteriyordu. Yavaş oy oranını yüzde 10’dan fazla yükseltmişti; yüzde 63.06’ya çıkmıştı.
Malum Mansur Yavaş, sessiz ve derinden çalışıyor, günlük siyasi polemiklere karışmıyor, desteğini aldığını bildiği Kürtlerin tepkisini çekebilecek konulara hiç girmiyor, tamamen belediyecilik odaklı çalışıyor. Ankara’daki imar rantını durdurdu, Gökçek dönemini deşifre ediyor. Haliyle AKP’ye de zarar veriyor.
Üstelik oy oranını hızla arttırmaya devam ediyor.
Yani alternatif bir Cumhurbaşkanı adayı. Nitekim CHP’nin kendi içinde yaptırdığı anketlerde de Cumhurbaşkanı adaylığı halinde en yüksek oyu Ekrem İmamoğlu (yüzde 46.4) alıyor görünse de Mansur Yavaş da İmamoğlu’na yakın bir oy oranını yakalıyor. Üstelik böyle bir iddiası olmadığı halde.
Yavaş’ın oy oranını yüzde 63’lere, halk desteğini ise yüzde 68’lere çıkardığını vurgulayan CHP’liler, AKP’nin bu korku nedeniyle Yavaş’ı hedef aldığını söylüyor.
Sinan Aygün de burada AKP’nin işini kolaylaştırıcı bir görev üstleniyor. Rant musluklarının kapandığı Ankara Büyükşehir Belediyesi’yle artık iş yapamayacağını bildiği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kanatları altına girmeye çalışıyor. Yavaş’a ve dolayısıyla CHP’ye vurduğu için de işinin kolaylaşacağını söylemek yanlış olmaz.
Ancak şu var ki CHP’ye yönelik sistematik saldırıların Yavaş’la bitmeyeceği.
Önce Saray’a çıkan CHP’li tartışması, ardından Urla belediye başkanının tutuklanması, şimdi de Mansur Yavaş…
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Kanal İstanbul üzerinden saldırılar, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e kesik sular derken yarın AKP’nin heybesinden ne çıkacağı belirsiz…
Sadece bunlar da değil elbette Mersin belediyesine verilmeyen krediler, ödenekleri kesilen Kırşehir belediyesini de saymak lazım. Ancak, yetkilerini kullanarak CHP’li belediyelere iş yaptırmamaya çalışan AKP bunun yarattığı "mağduriyet" algısını da gördüğü için artık saldırısını "yıpratma" üzerinden yürütüyor.
Elbette yıpratılan sadece CHP’li belediyeler olmuyor, bir yanıyla da Erdoğan’ın potansiyel rakipleri yıpratılıyor.
Ve gelin görün ki tüm bunlar CHP üzerinden dönerken tartışmanın odağında yer alan isimlerin hiçbiri de CHP kökenli değil.
Sonuçta ortaya çıkan tablo şu soruyu akla getiriyor:
AKP bir yandan Ekrem İmamoğlu’nu bir yandan dokuz ayda oy oranını yüzde 10’dan fazla arttıran Mansur Yavaş’ı yıpratmaya çalışırken, Davutoğlu ve Babacan’ın da CHP ile ittifak yapmasının önüne geçme planı yapıyorsa ufukta bir erken seçim mi var?