Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Aman ha, yeni yılda kendinizi ‘Çöküş’ten koruyun!

‘Çöküş’lerinde; çok daha adaletsiz, çok daha baskıcı, çok daha eli kanlı, çok daha zalim oluyorlar çünkü.

Berlin, 1945 Nisan’ı… Hitler Almanyası yıkılıyor. Başkent sokaklarında bombalar patlıyor, mermiler atılıyor, insanlar çığlık çığlığa ölüyorlar.

Hitler, generalleri ve yakın arkadaşları barikatların ardında kendilerini güvene almışlar, yaklaşan felaketlerine karşı son çırpınışlarının çaresizliğindeler.

Hitler sığınağında yanında son kalan generalleriyle birlikte konuşmaktadır.

Krebs: Düşman cepheyi geniş bir formasyonla yarabildi. Güneyde Zossen’i aldılar ve Stahnsdorf’a doğru ilerliyorlar. Düşman Frohnau ve Pankow arasında kuzeydeki şehir dışı yerleşimlere harekâtlar düzenliyor.

Hitler: Steiner’in saldırısıyla her şey yoluna girecektir.

Krebs: Führerim… Steiner…

Jodi: Steiner taarruza geçmeye yetecek gücü toplayamıyor. Steiner’in saldırısı gerçekleşmeyecek.

Önce hiçbir şey demeden döner haritaya bakar. Elleri titremektedir. Gözlüğünü çıkarır…

Hitler: Saydıklarım burada kalsın; Keitel Öodi, Krebs ve Burgdorf…

Adlarını saydıkları generallerle kalır odada. Çok sinirlidir.

Hitler: Bu bir emirdi! Steiner’in saldırısı bir emirdi. Siz kim oluyorsunuz da emirlerime karşı gelmeye cüret ediyorsunuz! Demek bu noktaya geldi… Ordu bana yalan söyledi! Herkes bana yalan söyledi. SS bile! Bütün generaller, bir avuç sefil, kalleş korkaktan başka bir şey değilmiş. Artık bunu anladım.

Hitler: Hainler, korkaklar, beceriksizler.

Burgdorf: Führerim söyledikleriniz korkunç şeyler.

Hitler: Generaller Alman halkının yüz karası şerefsizler! Harp akademisinde yıllar geçirdiler diye kendilerine general diyorlar. Orada öğrendikleri tek şey ise çatal-bıçağın nasıl tutulduğu. Askeriye yıllar boyunca yoluma taş koymaktan başka bir şey yapmadı. Ellerinden geldiğince, mümkün olan her şekilde beni engelledi. Yıllar önce bütün yüksek rütbeli subayları idam etseymişim ne güzel olurmuş, tıpkı Stalin’in yaptığı gibi. Ben hiç akademiye gitmedim. Ama kendi başıma, tamamen kendi başıma bütün Avrupa’yı fethettim. Hainler… En başından beri ihanete uğradım ve aldatıldım ne yazık ki! Yalnız ben değil, Alman halkı da korkunç bir ihanete uğradı. Ama bu hainler yaptıklarının bedelini ödeyecek… Yaptıklarının bedelini kanlarıyla ödeyecekler. Onlar kendi kanlarında boğulacaklar!

                                                                                                              X X X

Bir Alman general, Propaganda Bakanı Joseph Goebbels ile konuşmaktadır.

General: Ruslar, Volkssturm’dan gelen adamlarımızı tavşanlar gibi avlıyor. Ne savaş tecrübeleri var ne de uygun silahları.

Goebbels: Adamların savaş tecrübesi ve silah konusundaki eksiklerine karşın nihai zafere olan ateşli ve kayıtsız şartsız inancınızı koyun.

General: Sayın Bakan, bu adamları silahlandıramıyorsanız savaşamazsınız. Anlamsızca ölüyorlar.

Goebbels: Hiçbir acıma duymuyorum. Tekrar ediyorum. Hiçbir acıma duymuyorum. Halk bu kaderi kendi seçti. Evet, bu bazıları için sürpriz olabilir. Yersiz kuruntulara kapılmayın. Halkı biz zorlamadık. Bize yetkiyi onlar verdi. Ve şimdi de kellecikleri uçacak…

                                                                                                                X X X

Karargahındaki odada harita başında generalleriyle birlikte planlama yapmaktadır.

Hitler: Bugün tahliye emrini verdim. Berlin cephe şehri olacak. Siz savaş komutanı sıfatıyla bölgenin güvenliğini üstleneceksiniz.

Mohnke: Führerim, Berlin çatışmaya girdiğinde son adama dek çarpışacağız ama şehirde üç milyondan fazla insan tahliye edilmeli.

Hitler: Endişenizi anlıyorum Mohnke. Ama son derece soğukkanlı olmalıyız. Şu an enerjimizi sivil denen güruha harcayamayız asla.

Mohnke: Führerim sakın yanlış anlamayın ama kadınlar ve çocuklar, binlerce yaralı ve yaşlı ne olacak?

Hitler: Bunun gibi bir savaşta sivil yoktur.

                                                                                                                    X X X

Faşist Almanya’nın yıkılışını, Hitler’in son günlerini anlatan "Çöküş" filmini Yönetmen Oliver Hirschbiegel, 2004 yılında bu ve benzeri sahnelerle çekmiş. (Kaynak: Vikisöz)

Türkiye insanları için sansürle, baskılarla, yasaklarla dolu geçen 2018’in en son günü öğreniyoruz ki; İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, HSBC Bank Genel Müdürü Süleyman Selim Kervancı hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan soruşturma başlatmış. (Alican Uludağ, 5 yıl sonra bir ihbar yetti, Cumhuriyet Gazetesi, 31 Aralık 2018)

Kervancı’nın "suçu", Hitler’in son günlerini anlatan "Çöküş" filminin Gezi eylemlerine uyarlanmış bir sahnesini (belki de yukarıdakilerden birini) içeren videoyu Twitter’da 2 Haziran 2013’te, yani tam 5,5 yıl önce retweetlemesi.

Muhbir bir "vatandaş"ın ihbarı üzerine bu paylaşımından 5,5 yıl sonra soruşturma başlatılmış ve ifade vermeye çağırılmış Kervancı.

İşin ilginci Kervancı bu tweeti Erdoğan başbakanken retweetlemiş ama anlaşılmaz biçimde, hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret"ten soruşturma açılmış.

Bu haber bile 2018’den 2019’a nasıl bir Türkiye’de girdiğimizin en çarpıcı örneği.

Sansürle, baskılarla, yasaklarla, savaşla, ölümlerle dolu bir yılı geride bıraktık.

Bugün yeni bir yılın ilk günü. Her yeni başlangıç, olumlu beklentileri de taşır.

Hele insanın olduğu her yerde mutlaka umut da vardır.

Yeter ki yeni yılda kendinizi "Çöküş"ten koruyun.

"Çöküş"lerinde; çok daha adaletsiz, çok daha baskıcı, çok daha eli kanlı, çok daha zalim oluyorlar çünkü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi