Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Atı çalan Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur!

Gayrimeşru bir referandum sürecinden, şaibeli seçim sonucundan “yalancı bir zafer” bile çıkartmak mümkün değil. “Atı alan Üsküdar’ı falan geçmedi”. Sadece millet çalınan atının peşinde.

Yüzünün asıklığı had safhada. 

Bakan- damadın da suratından düşen bin parça.

Askeri darbe gecesi Marmaris’te bile daha güler yüzlüydüler.

Hele referandum gecesine göre adeta şen şakraktılar.

Seçim kurulu daha resmi olmayan sonuçları açıklamamıştı. Oyların girişi bir yerde donup kalmıştı. Sandıkların yüzde 100’ünün sonuçları girilmemişti bile.

Çıktı kürsüye "kazanmış" numarası yaparak, "yalancı" zaferini ilan etti:

"Bu sonucu küçümseyenler var. Boşuna uğraşmayın. Atı alan Üsküdar’a geçti, haberiniz yok. Fırsat kaçtı. Artık yapılacak bir şey kalmadı."

Ankara’da balkondan, İstanbul’da köşkten "sahte zafer" açıklamaları yapılarak referandum sonuçları bir oldubittiye getirilmek isteniyordu.

Alelacele açıklamalarla referandum sonuçlarının "üzerine yatmak"tı amaçları.

O kadar sırıtıyor, o kadar belli oluyordu ki…

Oysa, seçim kurulunun bütün duraklamalarına, sonuç akışını kesmesine; devletin resmi haber ajansı A.A.’nın bütün manipülasyonuna rağmen Evet, Hayır’dan sadece bir milyon oy civarında önde görünüyordu.

Zaten referandumdan bir gün önce telefonumuza "bir dost"tan mesaj gelmişti:

"Yarın seçim yasakları kalkıp ilk sandık sonuçları televizyonlarda Anadolu Ajansı tarafından paylaşılmaya başlanınca sonuçlara normalde doğu illerinden başlanması gerekirken sırf moral bozmak için Rize, Bayburt, Yozgat gibi illerin sandık sonuçları paylaşılacak. Böylece ilk sandık sonuçları 60’a 40 Evet önde gösterilecek. Amaçlanan şey bundan morali bozulan CHP’li sandık görevlilerinin sandıkları terk etmesi. Eğer sandıklar terk edilirse ıslak imzalı tutanaklar alınamadığı için sonuçlar kontrol edilemeyecek ve seçim sonuçları da ‘60’a 40 Evet kazandı’ olarak açıklanacak. Böylece Adil Gür doğru bilmiş olacak ."

Aynen de böyle olmuştu. Ancak bu kez oyuna gelmemişti muhalifler ve sandıkları çoğu yerde terk etmemişti.

Oyların sayım ve dökümüne katılabilen muhalif partilerin görevlileri seçim sandık sonuçlarının üçte ikisine itiraz etmişti.

Zarfı ve oy pusulası mühürsüz 2,5 milyon oyu YSK çok açık yasa maddelerine rağmen geçerli saymıştı. Şiddetli itirazlar vardı.

Seçim Kanunu’nun maddeleri açıktı oysa. Mühürsüz zarflar ve pusulalar geçersizdi.

Hatta mühürsüz zarf bulunması nedeniyle aynı YSK, Bitlis Güroymak’taki 2014 yerel seçim sonuçlarını iptal etmişti.

İşin daha şüphe götürür yanı da iddialara göre 2,5 milyon mühürsüz zarfların ve oy pusulasının hemen hepsi "Evet" diyordu.

Daha da ilginci bu oyların büyük bölümünün Kürt illerindeki sandıklardan çıktığıydı.

Kürt kentlerinde Pazar günü sandıklar saat 16.00’da kapatıldı. Türkiye’nin batısında ise 17.00’de. 

Ancak özellikle Kürt kentlerinde, Türkiye’nin batısındaki bazı bölgelerde asker, polis, AKP’li gücüyle sandık başları tutulmuştu. Ne parti müşahitleri, ne de o sandıkta oy kullanan seçmenler sayım ve dökümün yapıldığı noktalara yaklaştırılmıyordu.

Zaten bazı sandık başlarında açık oy kullanılmıştı, sayım da gizli yapılıyordu.

Yani demokrasinin en basit kuralı olan "gizli oy, açık sayım", bu referandumda tam tersine çevrilmiş, "açık oy, gizli sayım"a dönüştürülmüştü.

Yapılan itirazlar üzerine, YSK ancak 17.21’de seçim kurullarına mesaj gönderdi "Sayım, döküm işlemlerini siyasi parti müşahitlerinin ve o sandıkta yer alan seçmenlerin izlemesi gerekmektedir" diye.

Yani saat 16.00’da kapanan sandıkların bir saat 21 dakikası, 17.00’de kapananların ise 21 dakikası karanlıkta kalmıştır.

İşte her yanı böyle tel tel dökülen bir referandumdan "kıl payı zafer" çıkartıp kesinleşmemiş sonuçları alelacele "kapıp kaçmak", bu çürük dayanaklarla rejim değiştirmeye kalkmak bu ülke pek o kadar kolay değil.

Devletin bütün gücüyle; hazinenin ve örtülü ödeneklerin parasıyla, 12 uçak, üç helikopterlik hava, binlerce kamuya ait kara aracıyla; polisiyle, savcısıyla, yargıcıyla; baskıyla, saldırıyla, gözaltıyla, tutuklamayla yüklenip, yetmeyince her türlü hileye başvurup hala "kıl payı bir zafer" varsa ortada, iktidar sahipleri bu seçimi çoktan kaybetmiştir.

Ankara’nın, İzmir’in sokaklarında insanlar oyunun peşine düşmüşken… Mahalle aralarından tencere, tava seslerinden protestolar yükselirken… Seçimleri yöneten YSK polislerden oluşan bir etten duvarla ve TOMA’larla korunuyorken…

"Ben zafer kazandım" diye ortaya fırlarsan, "dünya liderleri"nden de tebrik mesajları yağar; Katar, Azerbaycan, Gine, Bahreyn, Cibuti, Filistin’den Hamas, Mısır’dan İhvan, Tunus’tan Nahda…

Yani "atı alan Üsküdar’a falan geçmemiş"ti. Sadece millet "çalınan atının" yani oyunun peşindeydi.

Sadece gayrimeşru bir referandum sürecinden sonra, şaibeli seçim sonuçlarıyla "atı çalan Üsküdar’a vardığını sanıyor."

Oysa Üsküdar da gitti "Hayır" dedi.

Yani haberi yok, sonra bu işin sonu "Atı çalan Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur" olur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi