Avrupa’nınki ciciş atık!

Kimsenin kendi topraklarında istemediği çöplere “atık” ve “kaynak” diyerek atlamak, kendi atıklarını dahi dönüştürme kapasitesi, bilinci son derecede zayıf bir ülkeye yar oldu.

Türkiye’nin, Avrupa’nın bir numaralı çöp ithalatçısı haline geldiği artık biliniyor.

Çevre Bakanı, medyaya ısrarla "çöp değil, atık alıyoruz" dese ve bunun karlı bir iş olduğunu savunsa da asıl meseleyi, aynı kararlılıkla pas geçiyor:

Atıklar nerede depolanıyor ve nasıl dönüştürülüyor?

İthal edilen atıkların ne kadarının geri dönüşümü yok?

Bunun cevabını nedense (!) Avrupa basınından alıyoruz. Son olarak Greenpeace’in raporu üzerine BBC’nin yaptığı haberden, İngiltere'deki plastik atıkların yaklaşık yüzde 40'ının Türkiye'ye ihraç edildiği ve yasa dışı yollarla toplanıp yakıldığını öğrendik.

Raporda, atıkların Türkiye'de geri dönüştürülmek yerine, bir kısmının yollara, tarlalara ve su kaynaklarına atıldığını ve buralarda yakıldığını tespit edildi.

Bakalım Çevre Bakanı Murat Kurum bu defa nasıl bir açıklama yapacak?

Kendisi, Alman Arte TV’deki Adana’nın Avrupa’nın çöp merkezi olduğu haberi üzerine "Ülkemiz sanayisinin ihtiyaç duyduğu kaliteli ve temiz ham madde için kimlik belgesi olmayan hiçbir dönüştürülebilir atığı ülkemize sokmuyoruz. Türkiye hiçbir zaman çöp ithalatı yapmamıştır" demişti.

ADANA’DA 61 TESİSE CEZADAN SONRA NE OLDU?

Arte’nin haberinde Adana’da doğada yakılan, dereye atılan geri dönüşümü olmayan atıkların görüntüsü de var, geri dönüşüm fabrikasında işlenenler de.

Bir biyolog, bu atıkların arasında ağır metallerin ve çok sayıda kimyasal maddenin bulunduğunu anlatıyor. (Videosu burada)

Tahmin edin ne oldu?

Ancak bu haber sonrasında devlet, "denetleme" yapmayı akıl etti! Kurum’un açıklamasına göre sadece Adana’da 29 işletmenin faaliyeti durduruldu, 32 tanesine para cezası kesildi.

İnsanları, suları, tarlaları zehirlemenin bedeli toplam 7,9 milyon liraydı!

Yani Adana’da toplam 61 tesis, kanuna aykırı çöp imhası yapıyordu. Bu tesislerin ne kadar süreliğine kapatıldığı, ceza alanların kanuna uygun davranıp davranmadığını da bilinmiyor.

Oysa daha 2020 Aralık’ında aynı Bakan Kurum, plastik atık ithalatını azaltacak "yeni önlemler" açıklamış, "Yabancı basının iddia ettiği gibi çöp değil, sınırlı miktarda dönüştürülebilir atık ithal ediyoruz" demişti.

ÇÖP DEMEYİN BAKANIN KALBİ KIRILIR

Arte’nin peşi sıra BBC’de yayımlanan haberler, yeni önlemlerin alınmadığını, ithalatın ne "sınırlı miktarda" ne de "geri dönüşüme uygun" olduğunu göz önünde serdi.

Düşünün, Türkiye'nin İngiltere'den yaptığı plastik atık ithalatı, dört yılda tam 18 kat artmış.

Greenpeace’in 2020’den sonra 2021’de Adana’da yaptığı saha araştırmaları da hiçbir şeyin değişmediğini ortaya koyuyor.

Buna karşılık, çöp deyince kalbi kırılan ve plastik çöpü bağrına basan bakanımız, "online takip sistemi" kurmak gibi havalı ama içi boş vaatlerde bulunuyor.

Peki madem plastik atık bu kadar değerli bir kaynak, neden Çin 2018’de plastik atık alımını durdurdu? Bu tarihten sonra Türkiye’nin çöp ithalatı patlamadı mı?

Sözün kısası, kimsenin kendi topraklarında istemediği çöplere "atık" ve "kaynak" diyerek atlamak, kendi atıklarını dahi dönüştürme kapasitesi, bilinci son derecede zayıf bir ülkeye yar oldu.

Yak gitsin çöpü! Hem denizler, dereler ne güne duruyor, değil mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi