Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

Bahçeli, Başkanlık Divanı'nı hangi ara topladı?

Muhalefeti parçalamaya çalışıyorlar ama kendi içlerindeki parçalanmayı bile önleyemiyorlar.

31 Mart yerel seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i tehdit ediyordu:

"Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin. Neden? Cumhurbaşkanı'na iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak."

Dün de bir haftadır hasta olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu tehdit etti:

"Hiç kuşku yok ki, CHP Genel Başkanı'nın ve sözcülerinin siyasi eylem ve sözleri suç teşkil etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir şart altında bu zillete ve ülkemize hezimet vaat eden teşebbüs ve girişimlere sessiz ve seyirci kalmayacaktır. Özellikle CHP Genel Başkanı için dokunulmazlığın kaldırılması ve mahkeme yolu ardına kadar aralanmış ve açılmıştır."

Bahçeli'nin açıklamasında dikkat çeken bir husus da "Milliyetçi Hareket Partisi Başkanlık Divanı'nın da kararıyla CHP-HDP ilişkilerinin incelenmesi, CHP Genel Başkanı'nın suç teşkil eden fiili ve değerlendirmelerinin analiz ve araştırılması maksadıyla şu değerli isimlerden teşekkül eden bir komisyon görevlendirilmiştir" cümlesiydi. Komisyonda yer alan isimleri kastetmiyorum. Merak ettiğim şey Bahçeli'nin hasta yatarken Başkanlık Divanı'nı ne ara topladığı?

Belli ki ya böyle bir toplantı olmadı ya da o toplantı daha önce oldu ama açıklama için 'zamanı' beklendi?

Peki niye şimdi?

"Bakın hasta değilim" mesajının ötesinde bir anlamı olduğu muhakkak.

Son dönemde Saray'ın 'Millet İttifakı'nı yani CHP-İYİ Parti arasında yerel seçimlerde kurulan ittifakı dağıtmak için devreye girdiği malum.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu önceki gün bunu açık açık söyledi, hatta "istihbarat"ın da yani MİT'in de işin içinde olduğunu açıkladı:

"Saray, bu ittifakın bir şekilde bozulmasını istiyor. Araya pek çok kişiyi koyuyorlar, istihbarat elemanları dahil olmak üzere devreye konulup, 'Millet ittifakını nasıl bozarız' arayışı içindeler."

Nitekim iki gündür iktidar gazetelerinden Yeni Şafak gazetesi birinci sayfasından Millet İttifakı'nı kendince "bozdu" bile. Önceki gün manşeti "Zoraki İttifak buraya kadar", "İyi Parti yanlıştan dönüyor" idi. Dün ise manşette olmasa da aynı konuyu yine birinci sayfasına taşımıştı. "İYİ Parti yol ayrımında. CHP ile ittifak uzun süremez."

Haberlerin içi tahmin edebileceğiniz gibi boş. ‘Dilek ve temenni haberi’ diyebiliriz. Tam da Meral Akşener'in konuyla ilgili bir soruya verdiği yanıttaki gibi:

"Millet İttifakı'nın bozulup bozulmayacağına yönelik sorulara baktığınızda ağırlıklı olarak Cumhur İttifakı'nı destekleyen gazetecilerin fantezilerine uygun sorularla karşılaştığımızı görüyorum ben."

Son kamuoyu anketleri AKP'nin tabanını artık tutamadığını gösteriyor. Yüzde 30'ların altında seyrettiklerini kendileri de biliyor. MHP ile ittifakı da kurtarmıyor. O nedenledir ki artık ne yapacaklarını şaşırdılar.

Erdoğan'a yakın bir isim olan Faruk Çelik aracılığıyla yüzde 50+1 olan barajın yüzde 40'a düşürülmesi önerisi bu örneklerden biridir.

Çözüm sürecinin önemli aktörlerinden Yalçın Akdoğan’ın AKP Genel Başkan Danışmanı yapılması da…

(Bunda yine çözüm süreci döneminin Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin'in Ali Babacan ile hareket etmesi ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile yapılan görüşmede yer almasının etkisini de gözden kaçırmamak gerekir)

Artık ne yapsalar olmuyor. MİT’i de devreye soksalar, muhalefet liderlerini hapisle tehdit de etseler, HDP’yi ‘terör örgütü’ gibi gösterseler de olmuyor. Muhalefeti parçalamaya çalışıyorlar ama kendi içlerindeki parçalanmayı ve çöküşü önleyemiyorlar.

Yoksa bir insan hasta yatağından niye tehditler savursun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi