Celal Başlangıç
'Beyaz Toros’lar Suruç’a, Çiller AKP’ye gitti
Eşi gözlerinin önünde linç ediliyor, hem de devletin Suruç Hastanesi’nde.
Demirlerle kafasına vuruyorlar. Kanlar içersinde kalıyor.
Kurtarmaya çalışıyor kocasını saldırganların elinden, başaramıyor. Yardım istemek için hastanedeki polislere koşuyor. Sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi dışarı çıkıyor polisler.
Tek bir polis kalıyor hastanede. Gidip onun yakasına yapışıyor:
"Siz nasıl bir hükümetsiniz öldürdüler. Adamı öldürdüler gel, kurtar."
Yerinden kıpırdamıyor, tek bir sözcük de söylemiyor Emine Şenyaşar’a.
Bir daha sarsıyor yakasına yapıştığı polisi:
"Nasıl bir devletsiniz, öldürdüler…"
Bu sırada gözlerinin önünde eşi Esvet’in kafasına bir de kurşun sıkıyor AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın akrabaları ve adamları.
Oracıkta kendini kaybediyor Emine Şenyaşar, neden sonra öğreniyor oğulları Adil ve Celal’in de hastanede vahşi bir biçimde katledildiğini.
Eşi gözlerinin önünde linç edilen, kafasına kurşun sıkılan, iki oğlu öldürülen, yaralı iki oğlu gözaltına alınan, tutuklanan Emine Şenyaşar Kürtçe bir ağıt hüznünde anlatıyordu yaşadıklarını. (Kaynak: Mezopotamya Ajansı)
Olaydan iki gün önce gelmişler Şenyaşar ailesinin Suruç’taki dükkânlarına. "Oyunuzu bize verin" demişler. "Bizi biliyorsunuz" demiş oğlu, "HDP’den başkasına vermeyiz".
"Tekrar gelmişler ve oğlumu resmen taciz etmişler. Oğlum ‘Bunlar beladır başımıza iş açarlar" deyip iki gün dükkânı açmadı. Üçüncü gün arifeydi, gitti dükkânı açtı. Onlar da bu kez silahlarıyla gelip katliam yaptılar."
Olay bu kadar açık ve net ama önce yandaş medya, arkasından AKP sözcüleri yaşanan bu olayı tam anlamıyla tersyüz ediyor.
Yandaş medyaya haber "AK Parti heyetine PKK’lılar saldırdı, 4 ölü", "AK Parti’ye PKK kurşunu".
Ardından önce Erdoğan başlıyor "PKK saldırdı" demeye.
"Şanlıurfa milletvekilimizin abisi Suruç’ta ne yazık ki terör örgütü PKK, HDP… Bunlar öldürdüler."
Hatta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu meseleyi aklın almayacağı bir boyuta taşıyor:
"Şunu açık yüreklilikle söylemek isterim, kim Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmişse bu olayların müsebbibi de odur."
Yani CHP adayı Muharrem İnce …
Aslında İnce’ye kadar gitmeye gerek yok, daha yakınında bulabilir Soylu, Suruç cinayetlerinin müsebbibini.
Gizli kapaklı toplantılarda partinin mahalle başkanlarına HDP’yi kastederek "Onların baraj altı kalması demek bizim durumumuzun çok daha iyi noktaya gelmesi demektir" diyen kimse mesela onun peşine düşebilir "Suruç’un müsebbibi" diye İçişleri Bakanı Soylu.
Kim ki "HDP üzerinde parti teşkilatımızın çok farklı çalışma yapması lazım" demişse odur aslında "Suruç’un müsebbibi".
HDP’lileri "Markaja alacaksınız, markaja" diye kim görev verdiyse partililere "Suruç’un müsebbibi" de odur.
Aldığı talimatı Suruç’ta uygulamaya kalkan AKP’liler "HDP’liler üzerinde farklı çalışma" yapmaya, "markaja almaya" kalkıştılar, sonuç ortada; dört ölü…
Yaşanan bu acı olayı ne kadar PKK saldırısı, HDP saldırısı gibi göstermeye kalkarlarsa kalksınlar artık vicdanlar ayaklanıyor. Hem de AKP’lilerin vicdanı ayaklanıyor artık.
AKP Şanlıurfa milletvekili aday adayı Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu sosyal medya üzerinden Suruç’ta yaşanan gerçekleri "Emine Şenyaşar’ın ağıtları bana bunu yazdırdı" diye anlatıyor:
"Suruç olayı yeni bir Roboski’dir. AK Parti milletvekili adayı olaydan üç gün önce 1 TL’lik eşyaların satıldığı ucuzcu bir dükkanı ziyaret ediyor. Dükkan sahibi adam eski bir HDP’li olduğunu ve siyaset defterini kapattığını, tövbe ettiğini söylüyor… ‘Bize daha gelmeyin’ diyor. Olay günü milletvekili taraftarı yaklaşık 50 kişilik grubuyla gelince tartışma çıkıyor ve Yıldız’ın meşhur tefeci abisi adama küfür ediyor. Adam da içerde kadınlar olduğunu ve gitmelerini söylüyor… Bu esnada tartışma silahlı saldırıya dönüşüyor ve Yıldız’ın kardeşleri ateş ediyor. Adam ve oğlu yaralanıyor… Bunu gören dükkan sahibi adamın yeğeni pompalıyla Yıldız’ın tefeci abisini vuruyor. Yıldız’ın adamları yaralı adam ve oğlunu hastanede oksijen tüpünü kafasına vurarak öldürüyor. Hastane kameralarını bozan ve polis dahil herkesi dışarı çıkaran Yıldız’ın adamları iki oğul ve babayı Suriye’deki olaylar gibi vahşi bir şekilde infaz ediyor."
Birkaç da tespiti var Şeyhanlıoğlu’nun; "Adamlar asla PKK’li değildir", "Devlet görevini yapmamıştır", "Cumhurbaşkanı’na yanlış bilgi verilmiştir".
İyi Parti Genel Sekreteri Aytun Çıray’ın aktardığına göre, Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin’in olayın yaşandığı günün gecesinde aktardığı bilgiler de Şeyhanlıoğlu’nu doğrular nitelikte.
Olayın hemen ertesi günü şu açıklamayı yapmıştı Çıray:
"Birbirinden çok farklı bilgiler üzerine gece 01.27’de Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin’i arayarak konu hakkında detaylı bilgi istedim. Bana olayın PKK-AKP çatışması olmadığını söyledi."
Zaten olayın hemen arkasından Şanlıurfa Valiliği’nin internet sitesine konulan resmi açıklama da bu yönde:
"…esnaf ziyareti sonrasında iki grup arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönmesi neticesinde…."
Artık Erdoğan da, Soylu da kendi valileri ve kendi partilerinin üyesi, milletvekilleri aday adayı tarafından yalanlanıyor. İşin vardığı son nokta burasıdır.
AKP, kendiyle birlikte bütün bir Türkiye’yi seçim kaybetme endişesiyle kör bir karanlığa sürüklemektedir.
AKP, seçim oyununu Kürtler üzerinden oynamaya çalışıyor; Kandil, Suruç, Menbiç…
‘Beyaz Toros’ların "sürücüsü" AKP’den aday olan oğlunun kampanyasına destek vermek için Elazığ’da ortaya çıkıyor.
Bir Tansu Çiller eksik kalmıştı.
O da ‘Beyaz Toros’ların "kahyası olarak Yenikapı mitingine gidip AKP’ye destek verdi önceki gün.
Böylece Mehmet Ağar’dan sonra Tansu Çiller’i de vitrinine koyan AKP, artık 1990’lı yılların Türkiye’sine doğru sonu karanlık bir yolculuğa çıktığını kanıtlamış oldu.
Çünkü seçim yaklaştıkça AKP’de kaybetme korkusu artıyor.
24 Haziran seçiminin son virajında Cumhur İttifakı’nda ciddi bir kan kaybı var.
MHP değil tabanını, kadrolarını Cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan’a ikna etmekte zorlanıyor. Seçime bir hafta kala partinin bazı yerel yöneticileri istifa ediyor.
Anketler de, meydanlarda toplananlar da AKP’nin iktidarı kaybetme korkusunu büyütüyor.
Korku büyüdükçe AKP’de panik artıyor.
Gelinen nokta da gösteriyor ki, seçimlere bir hafta kala AKP’nin Türkiye’ye karanlık bir gelecekten başka vaat edeceği hiçbir şey kalmamıştır.