Mehveş Evin
Bir Türkiye portresi: Teyit.org linci
- Kardeşim MHP’li. Çok tartışıyoruz, küstüğümüz günler oldu. Sonra anlaştık dedik, aramızda siyaset konuşmayalım yoksa kardeşlik elden gidecek.
- AKP taraftarıyla hiç konuşamıyorum. Bu seçimlerde zaten bir sürü arkadaşımı kaybettim. Artık silmek zorunda kaldım, görüşmüyoruz. (Kaynak: Bilgi Üniversitesi, Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması, 2018)
Benzer konuşma ve durumlara hepimiz, bir şekilde aşinayız.
Toplumdaki kutuplaşma yeni değil, 27 Mayıs darbesinde de 70’lerdeki sağ-sol görüş ayrılıklarında da toplumda önemli kırılmalar yaşanmış.
Çarpıcı bir örneğe, gazeteci Asu Maro’nun Tuğrul Eryılmaz’la yaptığı nehir söyleşi kitabı "68’li ve gazeteci"de (İletişim Yayınları) rastladım. (*) 27 Mayıs sabahında evinde yaşananları Eryılmaz şöyle anlatıyor:
"... Tam karşımızda, Demokrat partili bir adam oturuyor, kahveci, Soğukkuyu teşkilatının yönetiminde. Oğlu arkadaşımdı, İskender. O sabah biz balkondayız, annemle babamın ilk ciddi kavgasını orada görmüştüm, aldılar götürüyorlar adamı, karısı ağlıyor. Annem birdenbire "Oh olsun" dedi. Komşusu! Babama hak verdiğim nadir durumlardan bir tanesidir; "Nebahat çok ayıp" dedi. "Şimdi bunun tersi olsaydı, ya biz gidiyor olsaydık? Onlar bizim komşumuz, beraber oturup rakı içtik, bayramda birbirimize gittik geldik." Annem hemen sustu, hiç büyütmedi meseleyi.
Türkiye’de siyasi görüş ayrılıkları, arkadaşlıkları hatta aileleri sarsma potansiyeli taşıyordu. Askerî darbelerle şekillenen bir ülke tarihinde aksi pek mümkün olamazdı.
Günümüzdeki fark, kopukluğun derinleşmesi, ayrışmanın açık düşmanlık boyutuna varmış olması.
KOMŞUYA AYIP KALMADI, SALDIR KÜHEYLAN
Eryılmaz’ın aktardığı hikâyedeki gibi sosyal ilişkilerde vicdanın, ayıbın, empatinin unutulduğu, aksine siyasi farklılıkların özellikle altının çizildiği bir dönemdeyiz.
Çoğunluklar, çatışmadan kaçınmak için birbirine mümkün olduğunca değmeden, birbirinin yüzüne bakmadan, küçük kutularında yaşamayı tercih ediyor. Ancak gündelik siyaset, nefret söylemi ve ayrıştırma üzerinden yürüdüğünden bu mesafeleri korumak gittikçe zorlaşıyor. Komşuya gizli gizli "oh olsun" demeyi çoktan geçtik, açıkça hedef göstermek, birbirinin ayağını kaydırmak revaçta.
Sokakta olmasa dahi sosyal medyada tanıdık/tanımadık, kimlikler veya 280 karakterlik yorumlar üzerinden birbirine giren, küsen, saldıran çok.
Geçen hafta teyit.org üzerinden kopan tartışmalar, kutuplaşmanın geldiği nokta açısından çok düşündürücü.
Teyit.org nedir? Din, dil, köken, siyasi görüş, cinsiyet ve cinsel yönelim üzerinden toplumsal kutuplaştırmaları iyice derinleştiren sahte haberle mücadele eden, kâr amacı gütmeyen bir sosyal girişim. Doğru bilgiyi, somut delillerle ortaya çıkarmaya uğraşıyor ve sosyal medyada paylaşıyorlar.
Maalesef gazeteciler dahil toplumun her kesiminde, sırf kendi görüşüne veya çıkarına uyduğu için bir bilgiyi doğrulamadan paylaşmak çok yaygın. Sadece Türkiye’de değil dünyada da tartışılan, çarpan etkileri olan bir sorun bu.
İyi de böylesine iyi işler yaparken neden hedef haline geldi?
HANGİSİ DAHA ACIKLI?
Teyit.org, yalan bilgiyle mücadelede çok önemli bir mecra yakaladı: İstanbul’un toplu taşıma araçlarında yemek tarifi, sevimli hayvan veya spor içeriklerini gösteren modyo TV ile anlaştığını açıkladı:.
Ancak haber, "teyit.org, İBB ile anlaştı" diye yayılınca kıyamet koptu. Bir grup, AKP belediyesiyle ticari ilişkiye girmeyi, platformun güvenirliği açısından sorunlu buldu. "Diğer grup" teyit.org’un iktidarın düşmanı olduğunu iddia etti. Hatta konuyu PKK ve Atatürk’e bağlayanlar çıktı!
İş, platform temsilcilerinin lincine vardı. Beyaz Masa’ya "toplu taşıma araçlarında teyit.org’u istemiyoruz" mesajları çekildi. Ve anlaşma iptal edildi.
(Teyit.org’un konuya dair açıklaması şurada.)
Belli ki teyit.org anlaşmayı duyururken karşılaşacağı tepkileri hesaplayamadı. Popüler tabirle, iyi yönetemedi.
Ancak sorun, yapılan işin veya anlaşmanın niteliğinden kaynaklanmıyor. Sorun, hangi "taraf" olursa olsun, düşmanlığın aynı amaca hizmet etmesi: Toplumun farklı düşünen kesimleri itinayla birbirinden ayrıştırılır...
Hangisi daha acıklı? İktidara yancı olmadan belediyeyle iş yapma ihtimaline, neredeyse kimsenin inanmaması mı? Yoksa, "bizden olmayan uzak dursun" anlayışının bu kadar olağanlaşması mı?
Diyelim ki teyit.org, anlaşmadan para kazandı veya kazanacaktı -ki böyle olmadığını, hatta Modyo’ya bir ücret ödediklerini söylüyorlar...
Ayrıca ne olacak? Yapılan iş, kamuya fayda sağlıyorsa neden ticaret sorun?
Kulaktan dolma, yanlış bilgiyle mücadele çabası baltalanırken olan yine halka oldu. Teyit’in toplu taşıma araçlarında siyasi haberleri (iktidar veya muhalefet kaynaklı) işlemesi gerekmiyordu, zaten bu ancak bir demokraside mümkün.
Fakat bu kadar büyük kitlelere ulaşabilmesi, başka konularda da bir kaynak görevi üstlenmesi için önemli bir olanaktı.
Kısacası insanların şehir efsanelerine, hurafelere, yalanlara kolayca kanmasına karşı bir kamu hizmeti yapma şansı, milliyetçisinden solcusuna, AKP’lisinden CHP’lisine, elbirliğiyle yok edildi.
Aferin size.