Boşuna bakmayın! Aleviler burayı terk etti..

Bu olay ve katliamların tümü bir amaca hizmet etmekte ve bir bütünlük içerisinde birbirini tamamlamaktadır.

24 yıl önce Sivas Madımakta 33 can şahsında Alevi toplumu katledildi.

Anmalar yapıldı, tartışmalar devam ediyor.

Sivas denince ilk akla gelen şeylerden biri 2 Temmuz Madımaktaki Alevi katliamıdır.

Bir damla su hiçbir zaman Kerbela da ve Madımakta bu kadar anlam kazanmamıştı.

2 Temmuz 1993 te nelerin yaşandığı yeterince yazılıp çizildiği için ben farklı bir noktaya değinmek istiyorum.

Sivas, Aleviler açısından geçmişten bu güne önemli bir merkez olagelmiştir. Türkiye’de Alevi yerleşim yerlerinin en çok olduğu yer beş yüzü aşkın köyü ile Sivas’tır. Yine Sivas, çok sayıda Alevi ocağına ev sahipliği yapar. Pir Sultan Abdal gibi Ali Şer gibi çok sayıda ozanı ve şairi yetiştirende Sivas’tır.

Gerek Osmanlı, gerekse de Cumhuriyet döneminde burada yaşayan Aleviler önemli izler bırakmışlardır. Kimi zaman devletin hışmını üzerlerine çekmiş, kimi zamanda destansı direnişlerini ozanların dilinden bu güne aktarmışlardır.

Şimdilik yakın tarihimize yani Cumhuriyet dönemine bakmakla yetinelim isterseniz.

1920 ile 1921 yılları arasında meydana gelen Koçgiri katliamı Alevilerin Cumhuriyetle ilk tanışmalarıdır. Koçgirililerin Ankara hükümetinden talepleri kabul edilmeyince yer yer çatışmalar başladı. Ankara hükümeti daha sonra büyük İzmir yangınını çıkaracak ve Rum papazı halka linç ettirecek olan Sakallı Nurettin Paşayı merkez ordusunun başına getirerek Koçgiriye gönderir. Ayrıca Rum ve Ermeni katili, dönemin bir çok karanlık olayının faili Topal Osman da çetesiyle birlikte bölgeye gönderilir.

Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki merkez ordusu ile Topal Osman ve çetesi taş üstünde taş bırakmazlar. Yerleşim yerlerini içindekilerle birlikte yakarlar, yıkarlar. Büyük bir vahşetle katliam yaparlar. Koçgiri paramparça edilir. Bazıları sürgün edilir. Bazıları Dersime sığınırlar. Buraya sığınanlar Sakallı Nurettin Paşanın damadı olan Dersim kasabı General Abdullah Alpdoğan’ın gazabına uğrarlar. Dersim katliamından da çok olumsuz etkilenir Sivas. Hareketin liderleri Haydar bey, Ali Şan bey Baytar Nuri ve Alişer gibi isimler ya sürgün edildi yada katledildi yada kaçmak zorunda kaldı.

1924 te çıkarılan Tekke ve Zaviye Kanunu ile de tüm ülkede olduğu gibi Sivas şehrinde de Alevilerin yol-erkan yürütmesi, cem yapması, Ocakların işlevlerini yerine getirmesi, Pir-Talip ilişkileri yasaklanmıştır. Alevilerin olmazsa olmazlarından Yol’un gereklerinin bazıları güvenlik nedeniyle ya yapılmıyor ya da gizlice yapılıyordu. Ocaklar işlevsizleştirilmeye çalışılarak Alevi örgütlenmesi dağıtılmaya ve asimilasyona açık hale getiriliyordu.

Koçgiri katliamı, 1924 Tekke ve Zaviyeler Kanunu, Takriri Sükun Kanunu ve arkasından gelen Dersim katliamıyla Sivas üzerine kara bir bulut çökmüştür artık. Büyük nüfus hareketleri olmuş, Sivası terk eden çok sayıda insan vardır. Hayatta kalıp zorunlu iskana tabi tutulmayanlar sessizce köşelerine çekilmişlerdir. Adeta yoklarmış gibi davranırlar. Alevilik ve Koçgiri kimliği gizli bir kimlik gibi yaşanır.

Yeni cumhuriyetin tıpkı Dersim gibi Sivas’ta da aynı politikaları izleyerek asimilasyonu hızlı bir şekilde yürütmenin önünde hiçbir engel kalmamıştır.

Çok partili döneme geçiş ve 60’lardan sonra gelişen devrimci mücadele ile Sivas kara bulutları yavaş yavaş dağıtmaya başlar. Alevi gençler devrimci mücadelede en aktif şekilde yerini alır. Ağırlıklı olarak ilçelerde ve kırsal kesimlerde yaşayan Aleviler 70’lerden sonra Sivas kent merkezinin bazı mahallerinde varlıklarını hissettirmeye başlarlar.

3 Eylül 1978 de iki çocuk arasında yaşanan kavga Alevi mahallelerine saldırıyla sonuçlanır. Senaryo aynıdır. Bildiriler yayınlanır. Camilerden galeyana getirilen halk "Kanımız aksa da zafer İslam’ın, Ümmet-i Muhammed, Komünist ve Kızılbaşlara karşı kutsal savaş, Milliyetçi Türkiye, Müslüman Türkiye, Komünistlere ölüm, Sivas kafirlere mezar olacak" sloganlarıyla çağrıları yapılır, bildiriler dağıtılır.

Ülkücü, cihatçı gerici faşist kesimler başta Alibaba olmak üzere Alevilerin yaşadığı bütün mahalleleri kuşatma altına alarak saldırırlar. Yaşanan çatışmalarda Aleviler ve Devrimciler karşı koyarak kendilerini savunurlar. Çok sayıda insan yaşamını yitirir. Ölenler arasında saldırgan faşistlerde vardır.

 Çatışmalarda kullanılan yöntem ve sloganlar başka yerlerde de kullanılacaktır. Sivas olaylarından üç ay sonra Maraş Katliamı arkasından ise aynı tezgah Çorumda denenecektir.

Sivas olaylarının üzerinden çok değil sadece 15 yıl sonra en vurucu darbe Madımakta insanları diri diri yakarak vuracaklardır. Yöntem yine aynıdır. Sloganlar aynıdır.

Bu olay ve katliamların tümü bir amaca hizmet etmekte ve bir bütünlük içerisinde birbirini tamamlamaktadır.

Şöyle ki;

- Bu katliamlarla zorunlu ya da güvenlik gerekçesiyle ciddi göç hareketleri yaşanmış ve demografik yapı değiştirilmiştir.

- Kendi yaşam alanlarında ekonomik yaşamda etkin olan Aleviler mallarını mülklerini bırakmak zorunda bırakılarak yoksullaştırılmıştır.

- Tarihsel bir geçmişleri olan coğrafyalarını bırakmak zorunda kalarak gittikleri her yerin mültecileri olmuşlardır.

- Bin yılı aşkın süredir var olan Alevi Ocak Sistemi göçlerle dağılmaya yüz tutmuştur.

- Pir Talip ilişkileri bozularak erkan yürütülemez olmuştur.

Koçgiriden başlayarak Madımak’a kadar geçen 97 yılda yapılan, katliam, göç ettirme ve asimilasyon ile Sivas artık bir Alevi kenti değildir. 

Alevilerin tarihinde önemli bir yer tutan bu günün Sivas’ı artık eski Sivas değildir.

Alevilerin nüfus yoğunluğundan söz etmek mümkün değildir. Kent merkezlerinde ekonomide ve toplumsal yaşamda etkinlikleri yok denecek kadar azdır.

Ocaklar büyük oranda işlevsiz hale gelmiş, ilişkiler oldukça zayıflamıştır.

Kendilerini güvende görmeyen Aleviler büyük kentlere ve dünyanın değişik yerlerine göç etmeye devam etmektedirler.

Geldiğimiz noktada şunu söyleyebiliriz, Aleviler burayı terk etti.

Aleviler artık burada yaşamıyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi