Bugün nasıl iyi gazeteci olunur?

Neo-liberalizm, garip teknolojiler ve pandemi, gazeteciliği de değiştiriyor. Meslek erbabı eski olumlu uygulamalarıyla yetinemez hale geldi. Başta online habercilik, bir çok yenilik lazım.

Başlıktaki sorunun ayrıntılı cevabı aslında Alan Rusbridger’in 440 sayfalık ‘’Breaking News’’ (Son Dakika) kitabında var. Guardian’ın bir önceki Genel Yayın Yönetmeni, bu kitapta mesleki hayatını anlatırken İngiliz gazetesinin bir yandan nasıl global bir yayın organı haline getirildiğini, bir yandan da basılı yayından nasıl online gazeteciliğe başarıyla dönüştürüldüğünü, bizzat yaşadığı somut örnekler ve teorik-akademik bilgilerle çok esaslı bir şekilde anlatıyor. İş güç yoğunluğu, araya giren başka kitaplar nedeniyle ben Rusbridger’in kitabını ancak yarılayabildim, ama bitmesin diye de hala yavaş yavaş, bölüm bölüm okumaya devam ediyorum.

Başlığın kilit kelimesi, bugün. Çünkü gerek neo-liberal sistem gerekse İnternet, bütün meslek ve sektörlerde olduğu gibi, gazeteciliği de yeni sorunlar, yeni engeller, yeni uygulamalarla karşı karşıya bıraktı. Üstelik, klasik/geleneksel, kağıda basılı gazeteciliğin güvenirlik-inanırlık konularında, profesyonel ve ekonomik krize girdiği bir dönemde, meslek büyük değişimlere gebe. Tüm bu yeni engeller yetmiyormuş gibi COVID-19 pandemisi zaten yeteri kadar zor ve sorunlu olan ortama tuz biber ekti.

Herhangi bir konuda bilgi sahibi olmak için geçerli ve birbirini tamamlaması gereken iki yol var herhalde: Bol bol, farklı içeriğe sahip metinleri okumak, yani literatürü takip etmek. İkincisi de belki önce kendi pratiğimizi eş zamanlı bir şekilde de meslekdaşların pratiğini incelemek, anlamak, değerlendirmek. Bu ilk aşamayı geçtikten sonra, anlamlı/işe yarar bir sonuca ulaşmak için, mutlaka belirli bir mesleki perspektife sahip olmak gerekir. Yani siyasi ve ideolojik açımız tayin edici. Gazetecilik kimin için neden ve nasıl yapılır? sorusuna verdiğimiz cevap hayati önem taşıyor.

Ben medya meselesine herhalde en az 40 yıldır merak saldığım için, okuya deneye bir dizi sağlam kaynak ve referanslar edindim. Gazeteciliğin her alanındaki mesleki ve akademik içerikli kitaplar birinci önemli kaynak. İkincisi, İngilizce Nieman Lab ve Columbia Journalism Review, Fransızcada Acrimed. Ayrıca düzenli olarak izleyip taradığım yabancı gazetelerin Medya bölümlerinde mesleğin gidişatına dair önemli haber, söyleşi ve yorumlar yayınlanıyor.

Bizde gazetecilik meslek örgütleri, sendika ve dernekler ile bazı iletişim fakültesinin yayınlarında bir de https://journo.com.tr'de zaman zaman önemli çalışmalar çıkıyor.  

Batı’da, ölen gazetecilerin hayat öykülerinde (Obituary/Nécrologie), yeni bir göreve/makama atanan gazetecinin CV’sinde, meslekdaşlarınca anılan ya da gönderme yapılan gazetecilerin öykülerinde hep ilginç ipuçları, değerli nitelikler, başarılı eğilimler ararım.

Mesela BBC’nin savaş ve çatışmalı bölgelerde muhabirliğini yapan Hugh Sykes, başından geçenleri anlatırken, olgu/olay, haber değeri, kişisel konum/kamu çıkarı gibi konularda şahane görüşler dile getiriyor. Sykes, o meşum haritanın çizilmesinde parmağı olan adamın torunu mu bilmiyorum ama, babasının diplomat olduğunu, çocukluğunun ve ilk gençliğinin dünyanın farklı ülkelerinde geçtiğini söylüyor ki, küreselleşmiş bugünkü dünyada bir gazeteci için bu geçmiş, kıymetli bir avantaj.

Washington Post’un  geçenlerde aramızdan ayrılan 58 yaşındaki haber editörü Anne Ferguson-Rohrer’le ilgili haberde  babasının New York Emniyet Teşkilatında dedektif olduğunu öğreniyoruz. Kızıl saçlı ‘’Trafik Polisi’’, gazetede hangi haberin ne zaman nereye gireceğine karar veren yetkili. Dolayısıyla yayına hazır olan haberi son olarak o okuyor, eksiğini fazlasını hatasını gediğini kapatıyor ve paketleyip sayfaya ya da ekrana gönderiyor. Derin ve zengin bir genel kültür, üst düzey bir dil hakimiyeti ayrıca çok hızlı okumak, hızlı düşünmek ve hızlı yazmak gerektiren bir iş. Meslektaşları, haber kesme saati yaklaştıkça Anne’ın sinirlendiğini, bağırıp çağırdığını hatta kimi zaman Mafya Annesi gibi davrandığını hatırlıyor. ’’Bunu bir kenara yazdım, bir gün bedelini ödeyeceksin!’’. Ama bütün bu alevlenmeler hep gazete zamanında çıksın, iyi çıksın diye. Yazı İşlerinin en heyecanlı, en güzel, en matrak anlarıdır bu anlar.  ‘’Anne, savunmanın en son hattındaydı’’ diyor bir editör. ‘’Cerbezeli bir kadındı, sertti ama mizahı da vardı’’ diyor bir muhabir. Anne, gazetede 50 kişilik bir ‘’editor’’ ve ‘’sub-editor’’ grubunun başındaydı. Hem basılı hem de online gazetenin haberlerinin sorumlusu idi. Bu konumdaki bir kadının iki görevi daha vardı: İşe alınacak editörlerde son sözü o söylerdi, çünkü sonuç olarak işe alınanlar onun ekibinde çalışacaktı. Bir de başı mesleki nedenlerle derde giren muhabir ve gazetecileri kurtarmak Anne’ın göreviydi.

Anne, kendisinden önce 5 editörün okuduğu bir haberde çoğu zaman daha iyi bir ifade ya da bir eksik bulmayı başarırmış. 

Mesleğe başlarken 9 yıl boyunca yerel gazetelerde çalışan Anne’ın bir çocuğu var, eşi de gazeteci ve tarihçi.  Gazetecilik meslek örgütlerinin yanısıra Kurtarma Ekiplerinde görev almış, engellilere yardım kuruluşunda çalışmış.

Bu yazıyı hazırlarken okuduğum 3 haberi bir kenara koymuştum, İngilizce bilen meraklılara öneririm:

‘’Washington Post’un yazı işleri müdürlerinden Emilio Garcia-Ruiz, San Francisco Chronicle’in Yazı İşleri Müdürlüğüne atandı’’

- ‘’Mark Thomson, New York Times’ın Genel Müdürlüğünden ayrıldı’’

-  ‘’Haber Merkezi yerel gazetenin kalbiydi. Patron, Haber Merkezini tasfiye edince neler kaybettik?’’

Toparlamak gerekirse, bugün iyi gazeteci olabilmek için 1970 ya da 80li yılların iyi gazeteciliği, yani haberi koklamak, iyi sunmak, kamu çıkarını savunmak, yoksulların/sessizlerin sözcüsü olmak zaten gerekli koşullar ama yeterli değil. Bugün New York Times ile Washington Post’un büyük ölçüde başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği gibi, iktidara haber bazında, mesleki olarak kafa tutabilmek sıradan bir cüret cesaret işi değil. Saldırı altındaki mesleği korumanın olmazsa olmaz bir şartı. Gazeteciliğin özünü, ruhunu yaşatmak ancak böyle mümkün.

Bu özellikler/nitelikler/gereklilikler hala yetmiyor. Çünkü artık İnternet çağındayız. Online lisanını iyi bilmek lazım. Daha hızlı ve daha kısa yazmayı öğrenmemiz gerekiyor. Üstelik yazı da artık tek başına yetersiz. Mutlaka ses ve görüntü teknolojilerini bilmek zorundayız. Podcast tekniğine hakim olmalı bugünün ve yarının gazetecisi.  Çağımızda, tecrübe ve birikim hala önemli ama, 20-30 yaş grubundaki çaylaklarla, gençlerle çalışırken, sadece onların dinamizminden nemalanmak yeterli değil, o kuşağın zihniyetini de içselleştirmesi gerekiyor bugünkü 50-70 yaş grubundaki gazeteciler. 

Acıklıdır halimiz: Biz hâlâ ahaber ile Akit’in kuyruk sokumundan boca ettiği iğrenç yalanlar ve Cumhuriyet’in milli ve yerli uydurmalarıyla uğraşıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi