Ragıp Duran
'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!'
Ömer Faruk kardeşime,
Mesele yeni değil. Kavga da aslında çok eski. Belki de Adem’le Havva’dan bu yana sürüyor. Milattan Önce belki de 20.000 yıl önceden bugüne mağara resimlerinden çivi yazılarına, deriye, papirüse yazılmış metinlerden matbaalardan çıkan kitap, gazete, dergilere kadar her yerde kayıtları mevcut.
‘’Okul defterlerime/Sırama ağaçlara/Kumlar karlar üstüne/Yazarım adını
Okunmuş yapraklara/Bembeyaz sayfalara/Taş kan kağıt veya kül/Yazarım adını;
Yaldızlı tasvirlere/Toplara tüfeklere/Kralların tacına/Yazarım adını
Ormanlara ve çöle/Yuvalara çiğdeme/Çın çın çocuk sesime/Yazarım adını
En güzel gecelere/Günün ak ekmeğine/Nişanlı mevsimlere/Yazarım adını
Gök kırpıntılarına/Güneş küfü havuza/Ay dirisi göllere
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka/Kuşların kanadına/Gölge değirmenine
Yazarım adını
Fecrin her soluğuna/Denize vapurlara/Azgın dağın üstüne/Yazarım adını
Bulutun yosununa/Kasırganın terine/Tatsız kaba yağmura/Yazarım adını
Parlayan şekillere/Renklerin çanlarına/Fizik gerçek üstüne/Yazarım adını
Uyanmış patikaya/Serilip giden yola/Hıncahınç meydanlara/Yazarım adını
Yanan lamba üstüne/Sönen lamba üstüne/Birleşmiş evlerime/Yazarım adını
İki parça meyvaya/Odama ve aynaya/Boş kabuk yatağıma/Yazarım adını
Obur köpekçiğime/Dimdik kulaklarına/Acemi pençesine/
Yazarım adını
Kapımın eşiğine/Kabıma kacağıma/İçimdeki aleve/
Yazarım adını
Camların oyununa/Uyanık dudaklara/Sükütun ötesine/
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime/Sönmüş fenerlerime/Derdimin duvarına/Yazarım adını
Arzu duymaz yokluğa/Çırçıplak yalnızlığa/Ölüm basamağına/Yazarım adını
Geri gelen sağlığa/Kaybolan tehlikeye/Hatırasız ümide
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle/Dönüyorum hayata/Senin için doğmuşum/Seni haykırmaya/ÖZGÜRLÜK’’
Paul Eluard’ın (1895-1952) bu şiiri, ilk defa Nazi işgali altındaki Fransa’da, 1942 yılında, ‘’Şiir ve Gerçek’’ başlıklı kitapta gizlilik koşullarında yayınlandı. Türkçe çevirisini Melih Cevdet Anday ile Orhan Veli yapmış, Zülfü Livaneli de şiiri 1980-84 döneminde Paris’te bestelemiş.
Şiir aslında her şeyi yeteri kadar açık bir şekilde anlatıyor.
Özgürlük her zaman güncel bir konu. Devasa ve sınıfsal bir özgürlük hareketi olan 18 Mart 1871 günü başlayıp 72 gün sonra kanla bastırılan Paris Komünü, bu yıl 150 yaşında. Başta Fransa olmak üzere bütün dünyada Komün yeniden kutlanıyor, tartışılıyor, değerlendiriliyor.
Komün’ün önderlerinden biri de Louise Michel (1830-1905). Öğretmen, yazar, örgütçü, anarşist, feminist, laiklik, insan ve hayvan hakları aktivisti fevkalade bir kadın. Monarşiye karşı mücadelede Cumhuriyetçi cephenin radikal sözcüsü kendisi. Hapiste olmadığı dönemlerde kadınların, işçilerin, yoksulların yanında hep. Louise’in takma adı ‘’Enjolras’’, ‘’Şeytan Tüylü’’ anlamında. Aslında bu bir soyadı, ayrıca Victor Hugo’nun Sefiller romanındaki bir kahramanın adı. Komün’de Siyah bayrağı ilk dalgalandıran bu kadın, 1871’de yakalandıktan sonra Fransa’nın Pasifik Okyanusundaki sömürgesi Yeni Kaledonya adasına hapse gönderiliyor. 9 yıl boyunca mahkumları örgütlüyor.
Duvar resimlerinin efsanevi ve esrarengiz sanatçısı Bansky’nin katkılarıyla mülteci kurtarma gemisi haline getirilen Louise Michel.
Bu aralar hem Paris’te hem de Yeni Kaledonya’da Louise Michel’i anma törenleri düzenleniyor. Louise’in kitapları, risaleleri, ders notları, mektupları yeniden basılıyor. Louise Michel’in adı bugün Paris’te bir meydanın adı, bir metro durağının adı.
Louise Michel’in adı Fransız sahil güvenlik gemilerinden birinin de adı. Gemiyi bir STK, Akdeniz’de mültecilere yardımın hizmetine soktu.
Louise ablamın yazıp söyledikleri arasında, artık nedense bilmem, bir alıntı dikkatimi çekti:
Türkçesi:
‘’Bir tek kişinin otoritesi ortadan kaldırılırsa, ışık aydınlatır, gerçek ortaya çıkar ve adalet tecelli olur. Bir tek kişinin otoritesi suçtur’’