New York seçimleri – işçi sınıfının dönüşü
İşçi sınıfı, tüm cihanda tek sınıftır. ABD’de MAGA faşistlerinin mutlak iktidarıyla simgelenen 2. Trump dönemi, dünyanın her yerinde işçi sınıfı isyanlarının tohumlarını ekmektedir.
New York belediye seçimlerini kazanan, Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’nin (DSA) adayı Zohran Mamdani, “bu zafer, işçi sınıfının zaferidir” dedi, ki doğrudur. New York mali sermayesinin (ve aslında alttan alta Demokrat Parti’nin önemli bir kesiminin) adayı, müesses nizamın temsilcisi Andrew Cuomo kaybetti. Amerika’nın en büyük tekellerinin temsilcisi Başkan Donald Trump, seçimlere kabaca müdahale edip Cuomo için oy istemişti. Zohran seçilirse New York’un federal fonlarını kesmekle tehdit etmişti. Trump ve zorbalığı da yenildi. Cumhuriyetçi Parti zaten varlık bile gösteremedi. New York’un emekçi mahallelerinde, sayısı 100 bini bulan aktivistle taban çalışması yapan Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) ve bu çalışmaya öncülük eden Zohran Mamdani kazandı, hem de %51’le!
Demokrat Parti elitleri, tıpkı daha önce Bernie Sanders’a yaptıkları gibi, Zohran’ı da tasfiye etmek için ellerinden geleni yaptılar. Ön seçimde zafer kazanıp partinin resmi adayı olduğu halde, çoğu son ana kadar Zohran’a destek açıklamadı. Zohran, desteğini hem mali açıdan hem de seçim çalışmalarında tamamen işçi sınıfından aldı. Aslında DSA, bu örgütü tabana dayanarak Demokrat Parti’yi Zohran’ı aday göstermeye mecbur bıraktı. Buna karşılık, Demokrat Parti elitleri, çürümüş siyasetçi Andrew Cuomo’yu “bağımsız” aday yaparak, onun etrafında toplandılar. Trump’ın da Cuomo’ya desteği ilginçti (oysa New York’ta yarışan Cumhuriyetçi bir aday daha vardı!) Bu müdahale işe yaramadı, hatta ters tepti.
Anneler için ücretsiz kreş, belediye otobüslerinin ücretsiz olması (metronun değil!), kiralara üst sınır konulması, süper-zenginlere sosyal fonlar için %2 vergi konması, ucuz belediye marketleri gibi sosyal talepler DSA tarafından formüle edildi ve Zohran tarafından başarıyla savunuldu. Zohran, ilk olarak da, başkanlık seçimlerinde Trump’a oy veren mahallelere gitti. İşçilere, yoksullara, göçmenlere kulak verdi. Onların derdini dinledi. Bu dertlerle hemdert oldu. Duyulmayanların sesini siyasete tercüme etti. Aslında Avrupa ölçütlerinde ılımlı sayılabilecek bu sosyal talepler ABD Başkanı Trump tarafından “komünist manyak” (!) diye suçlanmasına sebep oldu.
Aynı gün Virginia ve New Jersey’de de seçimler vardı. Trump’ın desteklediği adaylar kaybetti. Virginia sonuçlarında, bu eyalette yaşayan federal kamu çalışanlarından 30 in kadarının Trump-Musk işbirliğiyle işten atılması etkili oldu.
İKİ YENİ PARTİ – MAGA vs. DSA
ABD’de iki yeni parti, eski partilerin kostümüne bürünmüş şekilde ortaya çıkıyor. Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” sözünün kısaltmasından oluşan MAGA hareketi, Cumhuriyetçi Parti’yi neredeyse tümüyle ele geçirdi. MAGA hareketi, dışarıda, en açgözlü emperyalizmin, içeride açık Beyaz üstünlükçülüğünün ve erkek egemenliğinin ‘partisini’ oluşturuyor. 2024 seçimlerindeki üçlü (Başkanlık, Kongre, Senato) zaferle MAGA ‘partisi’ gücünün doruğuna ulaştı. Ancak faşist hareketlerinin vaatleri genelde iktidara gelince hayal kırıklığına dönüşür. MAGA da beyaz işçi sınıfından destek alarak gelip ona büyük zararlar verdi.
ABD’de yeni koşullarda gelişen ikinci ‘parti’ ise, henüz Demokrat Parti zeminlerinde hareket etse de ona zıt bir sosyal bünyeye sahip olan Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’dir (DSA). Senatör Bernie Sanders, Kongre üyesi Alexandra Ocasio-Cortez gibi temsilcilerinin yanına, şimdi de New York belediye başkanı Zohran Mamdani eklendi. ABD’de işçi sınıfının olağanüstü sefil koşullarda yaşamasının, sınıf olarak ezilmesinin bir ürünü ve ifadesi olarak doğan ve bizzat işçi sınıfının taban inisiyatifi olarak gelişen DSA, bize 19. Yüzyılda İngiltere’de doğan Çartîst hareketi anımsatıyor. Talepleri sınırlı, sistem içi ve başlangıç seviyesinde kalsa da, DSA işçi sınıfının bir hareketidir.
Tıpkı MAGA’nın Cumhuriyetçi Parti’yi içeriden fethetmesi gibi, DSA’nın da Demokrat Parti’yi ele geçirebileceğini sanmak hata olur. ABD’de bu iki parti haricinde siyasi güç oluşturmak mümkün gözükmediği için, DSA şimdilik Demokrat Parti zemininde hareket ediyor. Trump her şeye hâkim olduğu ve dediğim dedik – astığım astık modeliyle hareket ettiği için, tamamen demoralize olmuş Demokrat Parti elitleri, şimdilik DSA’ya ses etmiyor. Nihayetinde MAGA faşistleriyle Cumhuriyetçi Parti elitleri arasında sadece bir derece fark vardı; bu ikisi sadece sağcılığın aşırılığı yönünden ayrılıyorlardı. Demokrat Parti elitleriyle DSA arasında ise sınıf farkı var.
YOLLARI AÇMAK
Halihazırda DSA, milyonlarca üyesi ile dünyanın en kitlesel sosyalist hareketi olabilir. Amerikan işçi sınıfının toparlanışı ve tekellere karşı mücadeleye atılması, ondan umudunu kesen John Smith gibi Üç Dünyacı teorisyenleri de şaşırtmış olmalıdır. İşçi sınıfından ABD siyasetine, sınıfsal talepleriyle dönüşü, süper-sömürünün sadece ‘Küresel Güney’de var olduğunu, Amerikan işçi sınıfının ise bundan istifade eden sömürücü bir sınıf olduğunu öne süren John Smith’in (anti-Lenininst) emperyalizm teorisinin de çöküşü anlamına geliyor.*
İşçi sınıfı, tüm cihanda tek sınıftır. ABD’de MAGA faşistlerinin mutlak iktidarıyla simgelenen 2. Trump dönemi, dünyanın her yerinde işçi sınıfı isyanlarının tohumlarını ekmektedir. Dar’üs-Selam’dan New York’a işçi sınıfı siyasal bir sınıf olarak geri dönüyor. Emperyalizmin, bir paylaşım savaşına hazırlanırken askeri harcamaları sosyal hizmetler pahasına misliyle artırdığı, içinde bulunduğumuz militarizm evresi, her yerde sınıf çelişkilerini daha da keskinleştiriyor. Siyasetin ve kamusal alanın sınıfsızlaştırıldığı, ya da daha doğrusu, sınıf çelişkilerinin görünmez kılındığı dönem artık son buldu. Trump’ın açık sözlülüğü, siyasetin gerçek doğasını tüm dünya ezilenlerine sergiliyor. Sosyalistlere/komünistlere düşen ise bu yeni döneme uygun politikalarla, işçi sınıfının kendisini kurtarmasının yollarını açmak oluyor.
Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle (1991) başlayan, Sovyet mirasının yağmasıyla süren sermayenin genişleme dönemi, 2008’de zaten son bulmuştu. O tarihten bu yana yakasını krizlerden kurtaramayan sermaye, dünyayı yeniden paylaşım savaşının eşiğine getirdi. Bu krizler, işçi sınıfının omuzlarına bindi. Sınıf çelişkilerini ödünleyen, yumuşatan tüm frenler, sermayenin kâr hırsına kurban edildi. İşte Trumpizmin karanlık dünyasındayız. Ve bir kez daha, faşizmi ancak sosyalizm durdurabilir ve yenebilir.
*John Smith, 21. Yüzyılda Emperyalizm, Yordam Kitap, 2025, İstanbul.