Demokratik siyasetin kilidi -Kobani- Kumpas Davası
Düşünsenize, dağdakilerin silahını bırakıp demokratik siyasete entegrasyonunu hedefleyen bir süreçte, eline hiç silah almamış, legal siyaset yürütmüş insanlar, MYK toplantısına katılmak, IŞİD’e karşı demokratik protesto çağrısı yapmak gibi suçlamalarla hala hapiste!
Yaratılan beklenti atmosferine rağmen, Adalet Bakanlığı – yani iktidar – AİHM kararına son günde itiraz etti, böylece Kobani – Kumpas tutsaklarının tahliyesini engelledi. Davayı Büyük Daire’ye taşımak sonucu değiştirmeyecek. Büyük Daire aynı konuda zaten daha Aralık 2020’de karar vermişti. Yine aynı kararı verecek. Ama iktidar zaman kazanmaya çalışıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ne diyor? HDP’nin 6 Ekim 2014 çağrısı, ifade özgürlüğü kapsamındadır. Demokratik protesto çağrısıdır. Dolayısıyla 7-8-9 Ekim 2014’te yaşanan şiddet olaylarının sebebi değildir. HDP’nin eşbaşkanları, MYK üyeleri bu şiddet olaylarından sorumlu tutulamazlar. AİHM kararları bağlayıcıdır.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız’ın dahi “AİHM kararları uygulanmalı” dediği yerde, iktidar ne yaptı? Önceki iki AİHM kararını uygulamadığı gibi, üçüncüsüne de itiraz etti. Böylece kesinleşmesini engelledi.
İktidar bir yandan ikili görüşmelerde beklenti yaratıyor. Erdoğan’ın Meclis açılışında DEM eşbaşkanlarıyla el sıkışması, çay içmesi gibi görüntülerle bu beklentileri besliyor. Ama sonra iş pratik adım atmaya geldiğinde tam tersi yönde hareket ediyor. Böylece DEM Parti’yi kamuoyu önünde küçük düşürüyor. Kendi kitlesiyle karşı karşıya getiriyor. Bir tutam bal, üstüne bir fıçı katran!..
İktidar mensupları bir yandan da kimi muhalif gazetecilere saptırıcı “kulis bilgileri” vererek, öfkeyi yanlış adresler yöneltmeye çalışıyorlar. Bunun en çarpıcı örneği, halktv.com.tr yazarı Uğur Ergan’ın” Demirtaş’ın tahliyesine Öcalan set çekti” haberidir. Uğur Ergan bu sözde kulis bilgilerini DEM İmralı Heyeti’ne teyit ettirmeden tek yanlı haber yapınca, İmralı Heyeti tarafından yalanlandı. Bu habercilik halktv.com.tr’ye hiç yakışmadı! Bilerek veya bilmeyerek iktidarın oyununa geldiler.
Ancak, meseleye biraz derinlemesine bakan herkes, bu sözde kulis bilgisinin yalan olduğunu görebilir. Öcalan’ın başarmaya çalıştığı dönüşümün, yani silahlı Kürt hareketinin demokratik siyaset zemininde yeniden yapılandırılmasının önündeki başlıca engel, Kobani-Kumpas Davası’dır. Düşünsenize, dağdakilerin silahını bırakıp demokratik siyasete entegrasyonunu hedefleyen bir süreçte, eline hiç silah almamış, legal siyaset yürütmüş insanlar, MYK toplantısına katılmak, IŞİD’e karşı demokratik protesto çağrısı yapmak gibi suçlamalarla hala hapiste!
Dolayısıyla bırakın iddia edildiği gibi “Öcalan’ın tahliyeleri engellemesi”ni, tam tersine, bu tahliyelerin iktidar tarafından engellenmesi, Öcalan’ın barış çabalarına karşı bir mücadeledir. Demokratik siyasete vurulan bu kilit ortadan kaldırılmadan sürecin ilerlemesine yönelik hiçbir umut dahi olamaz. Tersine, Kobani-Kumpas tutsaklarının tahliyesi, sürecin bir ilk adımı olabilir, demokratik siyasete dair umut yaratabilirdi. Oysa şimdi “süreç” tıkanmıştır, yara almıştır.
Rawest Araştırma’nın anketine göre Bölgede Kürt halkının üçte ikisinin süreçten ilk beklentisi Demirtaş’ın ve Kobani-Kumpas tutsaklarının tahliyesidir. Roj Girasun bunu Meclis Komisyonu’nda yaptığı sunumda açıkladı. Bu aynı zamanda Türk halkının da en geniş kesimlerinin beklentisidir. Kısacası, Demirtaş’ın Yüksekdağ’ın HDP MYK üyelerinin tahliyesi, her görüşten milyonlarca Türkiyeli demokratın “süreçten” birinci beklentisidir.
Belki de DEM’in başlıca eksikliği, milyonların bu talebini mitinglerle vb. görünür kılmaması, bu kumpas davasına karşı mücadeleye milyonları katmamasıdır.