Celal Başlangıç
Çatladıkapı Diktatörlüğü’nün ar damarını aldırmış İçişleri Bakanı!
"Burası Çatladıkapı Muhtarlığı değil" demişti T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan.
El hak, doğru.
Meğerse burası Çatladıkapı Muhtarlığı değil, Çatladıkapı Diktatörlüğü’ymüş.
İşte bu Çatladıkapı’nın ar damarını aldırmış İçişleri Bakanı ne diyor?
"Çok afedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanı’nda gezerken mi kayboldu?"
Bu da doğru Allah için.
Bu kişiler Eminönü’nde kaybolmadı.
Devletin jandarması, polisi, JİTEM’cisi, JÖH’ü, PÖH’ü tarafından evlerinden, işyerlerinden, okullarından gözaltına alındılar.
Devletin envanterine kayıtlı Beyaz Toroslarla sokaklardan kaçırıldılar...
Kimi karakollarda, emniyet müdürlüklerinde, kimi devlet güçlerinin yasa dışı uzantısı olarak kullanılan birimlerinde işkenceden geçirildiler, infaz edildiler.
Ölüleri, köprü altlarına bırakıldı, kuyulara atıldı, sobalarda yakıldı, ıssız arazilere gömüldü.
700 haftadır Galatasaray’da kaybedilen çocuklarının hiç değilse kemiklerine ulaşabilmek için dünyanın en barışçıl gösterisini yapıyordu Cumartesi Anneleri.
Bu ülkenin en uzun soluklu barışçıl eylemini gerçekleştiriyorlar.
Çok şey istemiyorlardı, üzerine bir demet çiçek bırakabilecekleri bir mezarı olsun istiyorlardı çocuklarının.
Bu bile korkutuyordu elbette kaybedenlerin, kaybettirenlerin bugünkü uzantılarını.
Çünkü onlar kaybedilen çocuklarının peşinden koşarken aslında aynı zamanda kaybedenlerin de, çocuklarının katillerinin de peşine düşmüşlerdi.
700 haftadır analar çocuklarını, kardeşler ağabeylerini, çocuklar babalarını arıyordu orada. Hatta o kadar uzun zaman olmuştu ki, torunlar da dedelerini aramaya başlamıştı.
Artık üç kuşağa çıkmıştı kayıplarını arayanlar.
Polislerine işte bu annelerin, kardeşlerin, torunların ve destekçileri vicdanlı insanların üzerine biber gazıyla, jopla, plastik mermiyle saldırı emri veren Çatladıkapı’nın ar damarını aldırmış İçişleri Bakanı ne diyor?
"Anneliğin terör örgütlerince istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık?"
Yani insanlar bir gecede bu devletin karanlık labirentlerinde kaybettirilecek, bir mezarları bile olmayacak. Çocuklarının hiç değilse kemiklerine kavuşmak için her cumartesi Galatasaray’da annelerin buluşması "teröre kılıf" olacak.
Bu ar damarını aldırmış Çatladıkapı Diktatörlüğü’nün İçişleri Bakanı’na göre başka ne yapıyormuş bu anneler?
"Doğrudan doğruya terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar..."
"Örgütlere bir ‘poker yüzü’ temin etmeye ve aslında bir meşruiyet alanı açmaya çalışıyorlar..."
Hele hele kaybedilen çocuklarının kemiklerini bile bulamayan anneler "Annelik kavramı üzerinden bir mağduriyet oluşturup hem teröre bir mağduriyet maskesi giydirmeye çalışıyorlar, hem de toplumu ayrıştırmaya çalışıyorlar."
Neymiş bu Cumartesi Anneleri ya; "terör örgütlerinin sözcüsü, poker yüzü, mağduriyet maskesi..."
Bunlar koskocaman iftira, hem de Cumartesi Anneleri’ne Çatladıkapı Diktatörlüğü’nün ar damarını aldırmış İçişleri Bakanı tarafından atılan bir iftira.
Öyle bir kazıtmış ki ar damarını, bırakın gerçekleri, tanıkları belgeleri; devlet arşivlerinin, TBMM belgelerinin, resmi araştırma komisyonu raporlarının gözünün içine baka baka halka yalan söylüyor. Mahkemeleri yanıltıyor, süren "gözaltında kayıp" davalarının savcılarını, yargıçlarını vesayet altına alıyor.
Sadece onu da yapmıyor, açık açık T.C. Cumhurbaşkanını "teröre destek"le suçluyor.
Yani İçişleri Bakanı’nın "terör örgütlerinin sözcüsü" ilan ettiği bu Cumartesi Anneleri bizzat Erdoğan tarafından 2011 yılında Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde ağırlandı.
Erdoğan, AKP Grup Toplantısı’nda Cemil Kırbayır’ın devletin güvenlik güçleri tarafından nasıl kaybedildiğini anlatırken Bülent Arınç’ın gözleri dolu dolu olmuş, dönemin AKP milletvekili Ertuğrul Günay neredeyse hüngür hüngür ağlamıştı.
Bekir Bozdağ Meclis kürsüsünden bağırıyordu:
"Şimdi ilk defa bir başbakan yavrularını kaybeden anaları huzuruna kabul ediyor, onların dertlerini dinliyor, ‘Ben bu işe sahip çıkacağım’ diyor"
Görüntüler ortada.
İşte o zaman bu Çatladıkapı Diktatörlüğü İçişleri Bakanı’na düşen tek görev var.
Polislerine sadece Cumartesi Anneleri’ne saldırı emri vermekle yetinmesin.
Bir de "terör destekçisi", "terör örgütlerinin sözcüsü" Cumartesi Annelerini "huzuruna kabul eden" AKP’nin eski başbakanı Erdoğan’ı, bununla övünen dönemin hükümet sözcüsü Bozdağ’ı, onların hikayesini dinlerken gözyaşlarını tutamayan eski bakanlar Arınç ve Günay’ı da "terör örgütlerine destek"ten, "üye olmamakla birlikte terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda faaliyet göstermekten" yakalatsın.
Ama ne gezer.
Ne de olsa Çatladıkapı Diktatörlüğü’nün ar damarını aldırmış İçişleri Bakanı.
O şimdi kendi ifadesiyle "terör örgütlerinin sözcülerini" sarayda ağırlayan velinemetinin fotoğraflarını İçişleri Bakanlığı’na bağlı tüm birimlere astırmak için genelge göndermekle meşgul.