Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

CHP’nin korkusu

Korkunun ecele faydası yok. CHP yönetimi her kritik dönemeçte bu gerçeği tekrar tekrar öğrenmek zorunda kalıyor. O zamana kadar da 'atı alan Üsküdar'ı geçiyor'.

Üç yıl içinde 12 binden fazla yöneticisi, üyesi gözaltına alındı; eş genel başkanları, milletvekilleri, il ve ilçe yöneticileri dahil 5-6 bin üyesi tutuklandı. Belediyeleri elinden alınıp yerine kayyım atandı. Neredeyse her gün yeni bir operasyonla karşı karşıya kalıyor.

Güçlü olduğu yerlere seçmen yığınağı yapıldı, boş evlere seçmen yazıldı. Cumhur İttifakı'nca her gün "terörist" diye suçlanıyor. Anlayacağınız siyaset sahnesinden silinmeleri için her yol denendi, deneniyor.

İYİ Parti'nin isteği CHP'nin boyun eğmesiyle de "Millet İttifakı"nın dışına itildi.

Gelin görün ki 31 Mart seçimleri yine de dönüp dolaşıp HDP üzerinden yürüyor.

Şu an için üç büyük ilde belediye başkan adayı çıkarmayacağını açıkladı HDP. Vay efendim AKP'liler "CHP'ye destek veriyor", kimi CHP'liler ise "AKP'ye destek veriyor" diye yaygaraya başladı.

Sanki suçmuş gibi...

Yerel seçimlere doğru ittifak tartışmaları gündeme geldiğinde CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ne diyordu:

"Bu mesele artık CHP, HDP, İYİ Parti meselesi olmaktan çıkmıştır. Muhalefette güçlü olan hangi siyasi partiyse, o siyasi partinin o bölgede güçlü bir şekilde desteklenmesi için milletimiz elinden geleni yapacaktır."

Olması gerekeni dile getirmişti Özkoç. Elbette CHP içinde onun gibi düşünen yöneticiler, milletvekilleri olduğu da bir gerçek.

Mesela Parti Meclisi üyesi Zeki Kılıçaslan. HDP ile ittifak yapmanın "milli bir görev" olduğunu söyledi daha kısa bir süre önce.

"Meşru zeminde herkesin politika yapmasını sağlamak bizim görevimizdir. Sorunun şiddetsiz çözümünden yana olan unsurların önünü açmak zorundayız. Onları barışçıl çözümler için zorlamamız, önlerini açmamız, desteklememiz gerekiyor.

Bu bizim milli görevimiz. Milli olmak böyle bir şey. Milli olmak HDP ile ittifak yapmaktır. Bu ülkenin kendi sorunlarını kendi halkının insanlarının farklılıklarıyla beraber çözmesidir."

Sosyal medya hesabından da bir mesaj paylaştı Kılıçaslan:

"AK Parti çözüm süreci için PKK ile masaya oturdu ve bunu Trabzonlu, Rizeli, Yozgatlı, Erzurumlu vatandaşa anlattı ve oralardan yüzde 50-60 oy aldı biz ise HDP ile ittifak yapılabileceğini Kadıköylü, Çankayalı İzmirli seçmenlerimize anlatamayacağımızdan korkuyoruz!"

Niye bu kadar korkuyor CHP yöneticileri?

Bu seçimlerin CHP, HDP, İYİ Parti meselesi olmaktan çıktığını bildikleri halde.

HDP yönetimi üç büyük şehirde aday çıkarmayacaklarını açıklarken parti ismi yerine AKP-MHP koalisyonunu geriletmeyi hedeflediklerini belirterek ilkelerini ortaya koydu:

"Büyükşehir belediye başkan adayı göstermeyeceğiz, orada da hukuk, demokrasi, adalet mücadelesini kim veriyorsa, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesini kim istiyorsa oraya HDP seçmenleri yönelecek."

Şimdi bu kadar açık bir söylemin karşısında CHP yönetiminin ya da adaylarının "hukuk, demokrasi ve adalet mücadelesini en iyi biz veriyoruz" diyerek HDP seçmeninin oyunu istemesinden daha doğal ne olabilir?

Kürt’ün oyu oy değil mi?

Tek adam rejimini geriletme iddiasıyla ittifak yaptığı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i eleştirmekten niye çekiniyor?

Sırf HDP kazanmasın diye Iğdır’da aday çıkarmayacaklarını hatta AKP ve MHP’ye seçimi kazanmaları için ortak aday çıkarmaları çağrısı yapan Meral Akşener’in tutumunu seçmenine nasıl anlatmayı planlıyor?

Zaman tükeniyor. CHP ise hâlâ parti içi çekişmeler, hesaplaşmalar ve koltuk kavgası derdinde.

Parti Meclisi üyesi Eren Erdem cezaevinde "adalet" için açlık grevi yapıyor. Hiç değilse bugün toplanacak PM’de Erdem’in durumunu da konuşmalarını beklemek çok şey beklemek mi olur?

Korkunun ecele faydası yok. CHP yönetimi her kritik dönemeçte bu gerçeği tekrar tekrar öğrenmek zorunda kalıyor. O zamana kadar da "atı alan Üsküdar'ı geçiyor".

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi