Ayşe Yıldırım
CHP'nin Kürt meselesiyle imtihanı
CHP'ye yöneltilen en büyük eleştirilerden birisi Kürt meselesine koyduğu mesafedir. Oysa SHP'den itibaren CHP içinde Kürt sorununun çözümü için birçok rapor hazırlanmıştır.
Ne yazık ki bu raporlar ve raporları hazırlayanlar en büyük eleştiriyi de yine parti içinden almışlardır.
Kendilerini 'ulusalcı' diye tanımlayan kesimden bazı isimler o kadar kızmışlardır ki raporlara, hırslarından raporları yırttıkları bile olmuştur.
Yani CHP ülkenin en can yakıcı meselesinde kendi içindeki bir grubu bir türlü aşamamıştır.
Bugünlerde yeniden CHP ve Kürt meselesi yan yana geldi.
Yapılan açıklamalarla çok kararlı bir CHP tablosu çiziliyor. Öyle ki sorunun çözümü için harekete geçeceklerini açıklayan Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz şu ana dek en azından kamuoyuna yansıyan bir parti için linç harekâtıyla karşılaşmadı.
Oysa 2015 yılında CHP'nin parti teşkilatına dağıttığı "22 Soru-22 Cevap"la "CHP'nin Türkiye'nin Kürt sorununa bakışı, çözüm çerçevesi"ni o dönem ilk olarak Cumhuriyet gazetesine açıklayan Sezgin Tanrıkulu büyük bir linç hareketiyle karşı karşıya kalmıştı.
Rapor açıklandıktan sonra kimi çevrelerce eksik bulunmuş, tartışılmış ama devamı getirilememişti.
Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberinden öğreniyoruz ki CHP işte o raporu revize etmeyi planlıyormuş.
PEKİ O RAPORDA NELER VARDI?
Rapor "CHP Kürt meselesinin çözümü konusunda ne düşünüyor?" sorusuyla başlıyor ve şöyle yanıtlanıyordu:
"CHP Kürt sorununu temelde bir demokrasi sorunu olarak ele almakta, dolayısıyla sorunun 'güvenlikçi' yöntemlerle çözülemeyeceğini düşünmektedir. Kürt sorununun çözümünde askerî yöntemler bir daha masaya gelmemek üzere gündemden kalkmalıdır. CHP, Kürt sorununun tüm boyutlarıyla kalıcı olarak çözülmesini, şiddetin bir yöntem olmaktan çıkarılmasını ve kalıcı barışı Türkiye'nin önündeki en temel siyasi önceliklerden biri kabul etmektedir. Bu anlayıştan hareketle, CHP barış yolunda umudu yükselten her adımı desteklemektedir."
Raporda Kılıçdaroğlu'nun da sık sık dile getirdiği "Çözüm süreci TBMM zemininde, şeffaf ve katılımcı yürütülmeli" vurgusu dikkat çekiyordu:
"Kalıcı barışın sağlanabilmesi için çözümün toplumsallaştırılması, mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatın sağlanması, toplumun farklı kesimleri arasında güvenin, kardeşliğin yeniden güçlü bir şekilde tesis edilmesi gerekmektedir. Mesele yalnızca yasal düzeyde eşit vatandaşlığı ve temel hakları kurumsallaştırmak değil, eşit ve özgür bir yaşam pratiğini benimsemektir. Bu doğrultuda barışı toplumsallaştırabilmenin, güvence altına almanın tek yolu TBMM zemininde katılımcı bir çözüm süreci yürütmektir. Sürecin TBMM’ye taşınarak yasal zemine oturtulması, şu an işlemekte olan modelin en önemli sorunlarından olan barış umudunun bir siyasi partinin siyasi hesaplarına, tek kişinin iradesine ipotek edilmesi sorununu da ortadan kaldıracaktır."
Bunun için "TBMM’de tüm siyasi partilerin katılımıyla bir Toplumsal Mutabakat Komisyonu Kurulması", TBMM’de temsil edilmeyen kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin, sendikalar ve meslek odalarının süreçle ilgili düşüncelerini aktaracağı bir "Ortak Akıl Heyeti" oluşturulması gerektiği belirtiliyordu. Ve geçmişle yüzleşilmesi, geçmişin hukuksuzluklarının ortaya konularak gereğinin yapılması için "Gerçekleri Araştırma Komisyonu"ndan söz ediliyordu.
Pazar akşamı Artı TV’deki programımızda bu raporun hazırlayıcılarından Sezgin Tanrıkulu ile konuştuk. Tanrıkulu, "Çözüm süreci döneminde CHP’nin ortaya koyduğu tutum o dönem çok iyi anlaşılamadı. Süreci yönetenler CHP’nin aldığı tutumu ve alması gereken tutumu iyi analiz edemediler. Dediklerimiz o dönem belki de az geldi. Ama bugünden geriye bakıldığında bir yol açtığı kesin" diyor.
CHP’nin ana aktör olduğu bir süreçle Kürt meselesinin çözülebileceğini söyleyen Tanrıkulu’na göre günün şartları da buna uygun. Özellikle 23 Haziran ve 31 Mart seçim sonuçlarının da bunu gösterdiğini anlatıyor.
Peki ama CHP öncelikle kendi içindeki ulusalcıları bu sürece nasıl ikna edecek?
"Bu aynı zamanda bir ikna süreci" diyor Tanrıkulu, "Çok daha fazla birbirimizi anlama, ikna etme sürecini de öğrendik. Geçmişte yaşandığı gibi örneklerin olacağını düşünmüyorum. Olsa da çok önemli değil. Eleştiririz, söyleriz ama sonuçta birlikte Türkiye’nin Kürt meselesini barış içinde çözme iddiamızı kaybetmeyeceğiz."
Peki rapor ne zaman şekillenir?
Tanrıkulu’nun beklentisi Şubat ayına kadar yapılacak il kongrelerinde sürecin konuşulacağı, tartışılacağı ve en eç Şubat ayında yapılacak kurultayda da içinde Kürt sorununun çözümüne yönelik önerilerin de yer alacağı bir manifestonun kamuoyuna açıklanacağı yönünde. Tabii bu sürecin içine diğer siyasi partiler de dahil edilerek.
2015 yılındaki raporda "CHP’nin önceliği bu sorunun çözümü konusunda benzer sorunları yaşamış olan ülke deneyimleri ışığında, demokratik, yapıcı bir yöntem benimsemek ve vakit kaybettirmeksizin sorunun çözümüne odaklanmaktır" deniliyordu.
Olmadı.
Bakalım bu kez olacak mı?