İnci Hekimoğlu
Erdoğan’ın ‘2023’ gizemi
Ben bu ‘bekçi’ meselesi ile SADAT komutanı emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin hazırlığını yaptığı ‘Mehdi’ konusuna takılı kaldım.
Tanrıverdi’nin "Mehdi gelecek. Ortamı buna göre hazırlamalıyız" sözlerini, sayıklama ya da saçmalama olarak görüp üzerinde durmayanlar olabilir. Hatta beni "obsesif" ve "paranoyak" olarak görenler olabilir.
Bu sözlerden sonra Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığından istifa ettiğini ya da ettirildiğini hatırlatan da olabilir. Ama Tanrıverdi hâlâ SADAT kurucusu, yöneticisi ve Saray sisteminin önemli kilometre taşlarından biri. Suriye ve Libya’ya gönderilen ÖSO/MSO’daki cihatçıların eğitilip donatılmasından, Suriye ve Libya dışında sayısını bilemediğimiz başka ülkelere ‘savaşçı’ transferine, iktidarın varoluşunu dayandırdığı içerideki ve dışarıdaki bütün çatışmalı alanların baş aktörlerinden biri.
Hepsinin ötesinde, aynı konuşmada itiraf niteliğindeki "Birçok kurumu kaldırıp onların yerine kendi sistemimizi kurduk" sözleri yabana atılamaz.
Tanrıverdi’nin Mehdi’nin geleceğini söylediği mekân da sözler kadar önemli. Bu konuşma 3. Uluslararası Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSM) İslâm Birliği'nin Kongresi'nde yapıldı.
Tanrıverdi’nin yönetim kurulu başkanı olduğu ASSAM’ın 2017’de gerçekleştirilen ilk kongresinin ardından İslam Ülkeleri Konfederasyonu Anayasası adıyla bir taslak hazırladığı, "Hâkimiyet şeriatındır" yazılı anayasa taslağında "ASRİKA (ASYA-AFRİKA) İslam Devletler Birliği" adı verilen konfederal cumhuriyet tanımı yapıldığı, başkent olarak da İstanbul’un belirlendiği ortaya çıkmıştı.
Üsküdar Üniversitesi işbirliği ile 19 Aralık 2019’da gerçekleştirilen "ASRİKA Ortak Savunma Sanayi Üretimi" konulu kongrenin önemli misafirleri arasında Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati ile Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş başta olmak üzere bürokratlar, rektörler, çeşitli özel ve kamu kuruluşu yöneticileri, AKP’li belediye başkanları vardı.
Katılımcıların yanı sıra THY, Aselsan, Havelsan gibi sponsorlarına bakılınca iktidarın tüm kurumlarıyla destek verdiği anlaşılan bu kongrenin dördüncüsünün ise 2023 yılına kadar yapılması planlanıyormuş.
Niye 2023? Niye Erdoğan ve ona çıkan bütün yollar 2023’le kesişiyor? Nedir bu yılın gizemi?
Meğer bu sorunun yanıtını ta 2015 yılında Akit gazetesi vermiş.
"Bisimit" rumuzuyla kendi internet sitesinde iddialı analizler kaleme alan, öngörülerinin büyük kısmı gerçekleşmese de epey ufuk açıcı olan şahsın -her kimse (!)- AKİT için önemli olduğu anlaşılıyor. Yazısının tümü AKİT sayfalarında yer bulan bu ‘değerli’ şahıs bakın neler demiş:
"2023 Erdoğan’ın kafadan ortaya attığı bir tarih değildir. Bu bir Rabbani işarettir. Her 100 yıl bu ümmetin şahlanacağı ve geçmişte de kendini bulduğu gerçeğini artık onlar da biliyorlar.
…İstanbul ve Gaziantep’te garip hareketlenmeler var. Fatih Edirnekapı’daki ve Gaziantep’teki dostlarımız çok ilginç bilgiler veriyorlar. Yemen'den, Fas'tan, Hindistan'dan, Malezya'dan ve Afrika'dan bir takım şeyhlerin müritleri harıl harıl bu bölgelerden ev satın alıyorlar. Yavaş yavaş yerleşmeye başladılar. Malezya’da mehdilik ilan eden Şeyh Şafii'nin müritleri Edirnekapı'da dergâh bile kurdu. Hepsi Mehdi'nin zuhuru için hazırlık yapıyor…"
Gaziantep, Urfa, Hatay/Reyhanlı’daki cihatçı yapılanmalar, Suriye'deki Haznevi tarikatının yaptırdığı dev külliye gibi örnekler Bisimit kod adlı şahsı doğruluyor maalesef.
Afrika ve Asya’dan 30’a yakın İslam ülkesinin katıldığı kongrede yıllardır bu ülkelerden binlerce öğrenci getirip eğitmeleri ile övündüler de biz de o dev külliye ve sayıları hızla artan medreselerin niye yapıldığını anlamış olduk.
Bisimit’in yine 2015 yılında yazdıklarıyla, ASRİKA kongresinin anayasa taslağındaki "Başkent İstanbul" hedefinin örtüşmesi konuyu daha da ilginç ve aynı zamanda ürkütücü hale getiriyor.
"…onlarca şeyh Malezya'dan, Endonezya'dan, Fas'tan, Yemen'den müritleri ile beraber İstanbul'a geliyor ve ne olursa olsun bu savaşta yer alacağız diyorlar. Onlara göre İstanbul sadece Dârüsselam değil, aynı zamanda hilafetin de merkezi. Ve Halife ise bütün zulümlere karşı dik durabilen cesur adam Erdoğan."
Bir başka ilginç ortaklaşma da yine AKİT’ten, Abdurrahman Dilipak’tan geldi.
Dilipak’ın 2020-2025 yılları arasında bir tür Mesih ve Mehdi orduları savaşı olacağını ve yeni bir düzenin kurulacağını iddia etmesi ve çatışmanın merkez noktaları arasında cihatçıların yoğunlaştığı Hatay, Antep, Maraş ve Urfa’yı işaret etmesi tesadüf olamaz.
Valla kim ne derse desin, benim anladığım şu: Türkiye, bazı İslamcı ülkelerin işbirliği ile basbayağı halifeliğe ve şeriat yönetimine hazırlanıyor. Yurt içinden yurt dışından gençleri, bütün eğitim kurumlarıyla zihinsel, ideolojik ve askeri olarak bir savaşa hazırlıyor.
Bekçilik gibi kadrolarla, özel güvenlik şirketleriyle, tarikat hâkimiyetindeki emniyet teşkilatıyla, ‘özelleştirilmiş’ jandarmayla, SADAT gibi ‘derin’ , kapalı oluşumlarla silahlı güçler tahkim ediliyor.
Finansman, Kızılay gibi bir kurumu bile dışarıda bırakmadan ‘sivil’ görünümlü dernek, vakıf, kuruluşlar; inşaat, enerji, iletişim ve savunma sanayii başta olmak üzere hısım akraba veya siyasi akrabaların yönetiminde olduğu ‘özel’ görünümlü şirketler ve Milli Piyango gibi şirketler aracılığı ile sağlanıyor.
Elbette tek tek her biri mercek altına alınmalı, peşi bırakılmamalı ama hiçbirinin ötekinden bağımsız olmadığı da unutulmamalı.