Celal Başlangıç
Erdoğan’ın mantığına göre PKK’nin finansörü T.C.
Erdoğan seçim meydanlarında, televizyon ekranlarında yaptığı bütün konuşmalarda hedefine öncelikle HDP’yi oturtuyor.
"HDP eşittir PKK, eşittir YPG, PYD" tezini işliyor. Bu noktadan hareketle de bütün muhaliflerini; CHP’yi, İYİ Parti’yi, Saadet Partisi’ni "terörle ilişkili" ilan ediyor.
Bugüne kadar insani taleplerle direniş yapan 3. Havaalanı işçileri, Cumartesi Anneleri, Gezi direnişçileri, gazeteciler, aydınlar, Barış Akademisyenleri gibi toplumun önemli bir kısmı Erdoğan tarafından "terörist" ilan edilmişti. Sonra domates, patlıcan, soğan, biber, ardından da manavlar, pazarcılar, halciler, marketçiler "terörist" oldu.
Ancak yerel seçimler yaklaştıkça Erdoğan’ın "terörist" ilan ettiklerinin sayısı arttıkça arttı.
Bu nedenle olsa gerek, Millet İttifakı’nın Denizli’de yaptığı ilk ortak mitingde Meral Akşener kürsüden sordu:
"Cumhurbaşkanı'nın ‘terörist’ dediği Denizlililer nasılsınız?"
Sonra da Erdoğan’ın konuşmalarına dayanarak ‘terörist’ sayımı yaptı:
"Bu ülkenin Cumhurbaşkanı çıktı 11 milyon seçmeni olan CHP’ye, beş milyon İYİ Parti'liye ve bir milyon seçmeni olan Demokrat Parti ve Saadet Parti'lilere ‘terörist’ dedi. 18 milyona yakın seçmene ‘terörist’ dediler."
Ancak hesabında ciddi bir eksiklik vardı Akşener’in; HDP’nin altı milyon seçmenini saymadı.
"Hesap hatası" demiyoruz çünkü Akşener bu konuda hata yapmayacak kadar deneyimli bir siyasetçidir. Belli ki HDP seçmenini görmek istemedi.
Oysa asıl "terörist" olmakla suçlanan HDP. Erdoğan bu partiye CHP’yi, İYİ Parti’yi, SP’yi bağlayarak bütün muhaliflerini "terörist" ilan etme stratejisini uyguluyor.
Akşener’in bu eksik hesabına HDP seçmenini de ekleyince karşımıza "terörist" olarak 24 milyon gibi Türkiye’deki tüm seçmenlerin neredeyse yüzde 50’si çıkıyor.
Elinde çekiç olan her nesneyi çivi olarak görürmüş. AKP’de eline devletin silahını alınca bütün muhaliflerini "terörist" olarak görüyor anlaşılan.
Cumhurbaşkanı böyle olursa, bakanı altında kalmaz elbette. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, CHP’yi eleştirirken sınır ötesine taşıp ortaya karışık bir "terör örgütleri kokteyli" yapıyor:
"CHP; TİKKO, DHKP-C, PKK, FETÖ ve Esad ile ittifak içinde."
Başta Erdoğan olmak üzere bütün AKP kadroları, adayları büyük bir panik içerisinde suçlayacak muhalif arıyorlar.
Hatta Erdoğan, "Kürdistan" diyen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli üzerinden Kürtlere Kürdistan’ın yolunu gösteriyor:
"Çok seviyorsan Irak’ın kuzeyinde Kürdistan var. Git oraya. Sizin bu ülkede yeriniz yok."
Oysa bu ülkede sadece HDP’nin yöneticileri, HDP’ye oy veren Kürtler kullanmıyor "Kürdistan" tanımlamasını. Yıllarca bölgede gitmemiş köşe, tanımamış insan bırakmamış bir gazeteci olarak şunu net bir şekilde iddia edebilirim ki; AKP’ye oy veren Kürtler, hatta AKP’nin eski ve mevcut milletvekilleri içinde bile "Kürdistan" diyen çok kişi var.
Anket sonuçları geldikçe, miting meydanları dolmadıkça anlaşılıyor ki, "ülkenin beka sorunu var", "bütün muhaliflerimiz terörist" stratejisine bırakın AKP’ye karşı olanları, AKP yandaşları bile inanmıyor.
Kamuoyu araştırmalarında yapılan saha çalışmalarında da, AKP’nin "özgül ağırlığı" olan deneyimli siyasetçilerinin açıklamalarında da bu gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Kantarın topuzunu büyük bir ölçüsüzlükle kaçırdığını fark etmiş olmalı ki önceki gün çıktığı televizyon programında HDP’ye oy verenler için "terörist" ifadesini kullanmadığını bile iddia etti:
"Ben, HDP’ye oy verenlere kalkıp da terörist nerede demişim bunu ispat etsinler. İspat ettikleri anda ben ne gerekiyorsa onu yaparım."
Erdoğan’ın ortaya koyduğu bu iddianın açıklamaya muhtaç bir yanı var.
Diyelim ki Erdoğan, HDP’ye oy verenlere "terörist" demedi. O zaman HDP’li milletvekillerinin "terörist" olduğunu söyledi.
Bu mantıkla ortaya çıkan sonuç şu; HDP’li teröristler milletvekilliğine aday oluyor, altı milyon T.C. seçmeni hiç de "terörist" olmadığı halde gidip bu "terörist" adaylara oy verip Meclis’e gönderiyor…
Mantıklı geldi mi size bu…
Bir adım daha ileri gidelim…
Erdoğan’ın başında bulunduğu "Saray hükümeti" 2019 yılı bütçe tasarısını TBMM’ye sundu. Bu tasarıya göre Meclis’te grubu bulunan beş partiye toplam 772,3 milyon liralık yardım yapılacaktı.
AKP’ye 335,5 milyon, CHP’ye 178,5 milyon, HDP’ye 92,2 milyon, MHP’ye 87,5 milyon, İYİ Parti’ye de 78,5 milyon lira para verilecekti.
Bütçe tasarısı TBMM’de kabul edildi ve partiler paylarına düşen hazine yardımını almaya başladılar.
HDP’nin bu yardımdan eline 92,2 milyon TL geçiyor.
Şimdi bu durumu Erdoğan’ın "HDP eşittir PKK, eşittir YPG/PYD" sözüyle bir araya getirirsek karşımıza şöyle bir tablo çıkar:
"Saray hükümeti"nin önerisi, TBMM’nin onaylamasıyla PKK’nin, hatta YPG ve PYD’nin finansörü devletin hazinesi yani T.C. oldu.
Bu duruma şimdiki savcılar öyle bir iddianame yazar ki…
"Terör örgütüne yardım ve yataklıktan, ayrıca terör örgütlerine finans sağlamaktan ağırlaştırılmış müebbetle…"
HDP’nin PKK, hatta YPG/PYD ile eşit olup olmadığını Erdoğan’ın bir daha düşünmesi gerekiyor. Yoksa Türkiye’nin değil ama kendi bekası tehlikeye düşebilir!