İşxan Miroyev
Erdoğan usulü kendini abartma
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya müzesine tekrar cami statüsünü verme kararını alır almaz, daha önce AKP'nin Konya 5. Olağan Kongresi'ne (2014) katılmak için Türkiye’ye gelen HAMAS Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal'le bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede; Erdoğan’ın, Ayasofya’nın statüsünü tekrar cami yapmasıyla ''İşgal edilen Küdüs'te bulunan İslam’ın üçüncü kutsal mekanı olan El Aksa'nın kurtuluşunun habercisi'' olduğu belirttiği söyleniyor. Daha öncesinde de Ayasofya’nın kaderinin El Aksa ile bağlantılı olduğu dile getiriliyordu. Ankara her zaman Ayasofya müzesini ve El Aksa'yı gündemde tutuyordu. Erdoğan, İslam’ın üçüncü kutsal mekanı olan El Aksa konusundaki hassasiyetleri giderememeyi, Osmanlı imparatorluğu'nun Hristiyan kilisesi olan Kutsal Sofya’yı özelleştirerek ifade etmek istiyor. Erdoğan kendini İslam alemin lideri olarak konumlandırıyor. Tabi ki bunun için çok isabetli bir zaman seçmiş bulunmakta. Kendi başına dünyanın en büyük ve güçlü sayılan Hristiyan alemi, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine karşı birkaç itiraz dışında hiçbir şey yapmadı.
Arap alemine gelince Erdoğan’ın El Aksa'yı sahiplenmesine diyecek bir şeyleri yok zaten. Uzmanlar Erdoğan’ın Ayasofya ve El Aksa'nın özgürleştirilmesi için barışçıl yolarla İslami seferberliği başlattığını dile getiriyor, aynen Hristiyan aleminin ''Kutsal Kabri kurtarmak için'' başlattıkları seferberliğe benzer şekilde. Halbuki eğer Erdoğan Avrupa’ya yakınlaşmak istiyorsa o zaman tam tersine Ayasofya'yı Hristiyanlara iade ederdi. Erdoğan bu yaptığıyla Avrupa’dan vazgeçtiğini ve sırtını döndüğünü de göstermiş olsa gerek. Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen ve Avrupa’yla iyi ilişkileri olan Ortadoğu devletleri Erdoğan’ın bu adımından rahatsızlar ve bundan dolayı da; eğer Avrupalılar da bu adıma cevap olarak Müslüman ibadethanelerini Hristiyan ibadethanelerine çevirirlerse o zaman ne yapacağız diye söyleniyorlar. Bazı uzmanlar Erdoğan’ın kendisi için kutsal yerler üçgenini oluşturmakla meşgul olduğunu da söylüyorlar. Bunlar; Mekke’deki Büyük Cami, El Aksa Cami ve Ayasofya Cami. Bu durumda eski kilise olan Ayasofya Müzesi'nin camiye dönüştürülmesi Erdoğan’ın ilk adımı, ikincisi de El Aksa olsa gerek. Son dönemde El Aksa'nın etrafında Filistinlilerle İsrail polisi arasında sürekli çatışmalar sürüyor.
Şimdi Erdoğan sanki bu mücadelenin öncülüğüne soyunmuş gibi, HAMAS'ı bir mızrak olarak İsrail’e karşı kullanarak. Bu yönde bir yol haritası bulunduğu da ihtimaldir. Bu haritanın bazı sınırları soğuk savaş döneminde Anglosaksonlar tarafından oluşturuldu ve amacı Türkiye’yi SSCB’ye karşı kullanmak için İslam aleminin lideri yapmaktı. Buna göre; Yeni Osmanlı İmparatorluğu adım adım laiklik çizgisinden vazgeçecekti. Eskiden bölgesel güç merkezleri olan Irak, Suriye ve Libya yıkıldıktan, Mısır ve İran zayıfladıktan sonra Ankara bu projeyi modernize etti. Hilafet projesinin lideri olmak istedi, yani sadece Sünnilerin değil bir bütün olarak birleşmiş İslam aleminin lideri olarak. Dış politikada işgale başladı; güneybatıda Suriye, Libya ve Mısır, güneyde Irak ve körfez bölgesi ülkelerine, doğuda Kafkaslara ki burada Azerbaycan’ı da kontrol altına almış durumda. Ayrıca Türkiye, kendini Türk dünyasının, Büyük Turan'ın merkezi, Avrasya’nın merkezi, Asya ve Avrupa’yı İslam dünyası ve Avrupa’yı birbirine bağlayan köprü olarak görüyor.
Bu dönemde koşular Türkiye’nin bu jeopolitik politikasını uygulaması için müsaittir. Ama yarın ne olur, Ortadoğu’da durum değişince Yeni Osmanlıcılığa karşı, sadece Hristiyanlar tarafından değil, cepheler oluşunca Türkiye ne yapacak?